Sinema Tarihi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sinema Tarihi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kadın Adamlar


           Oyunculuk rol demektir. Her eserde başka bir kılığa girmektir... Peki nasıl oluyor da bir oyuncu her eserinde farklı kimliklere, kişiliklere bürünebiliyor.

'Eee bu da onların işi' deyip geçebilirsiniz ama o kadar kolay değil kazın ayağı... 

Yeri geliyor dünyanın en büyük aktörlerinden biri, akıl hastası rolünün hakkını verebilmek için aylarca bu insanların arasında yaşayarak gözlem yapmak zorunda kalabiliyor. 

Ya da bir suçluyu, hayat kadınını, psikopatı hatta bir cerrahı canlandırmak için de aynı şey söz konusu olabiliyor. Çünkü yerine geçeceğiniz bir kişinin psikolojik, sosyolojik, biyolojik ve davranışsal yönlerini çok iyi analiz etmeniz gerekiyor.
               Peki sizce bir oyuncunun en zor rolü hangisidir. Bence karşı cinsi canlandırması. Zira bir erkeğin yüz yıl yaşasa kadınları anlayamayacağı varsayıldığına göre, hem bir kadın gibi düşünebilmesi ve hissedebilmesi hem de aksiyon açısından bir kadının inceliğini, narinliğini vücuduna oturtabilmesi kolay mı? 

Bir de işin kılık değiştirme; yani peruk, makyaj, kostüm ve kadın kılığına girmenin asıl koşulu olan o topuklu ayakkabılarla yürüme meselesi var. Ama hiçbir şey imkansız değil. Rol gerektiğinde bal gibi de birçok ünlü aktör kadın kılığına girerek kameraların karşısına geçiyor. İşte o kadın adamlar huzurlarınızda:

Patrick Swayze, John Leguizamo, Wesley Snipes (To Wong Foo, Thanks for Everything! Julie Newmar)

            1995 yapımı Amerikan komedi filminde Vida Boheme (Patrick Swayze) ve Noxeema Jackson (Wesley Snipes) New York'taki travesti yarışmasında prenses seçildikleri için Hollywood'a bir gezi kazanırlar. 

Henüz prenses olmamış ama olmayı çok isteyen Chi Chi (John Leguizamo) de onlara katılır. Böylece bu sıradışı üçlü eski bir Cadillac'la yola çıkar. 

Los Angeles'dan biraz uzaklaştıklarında küçük bir kasabada arabaları bozulan çıtı pıtı üç travesti, rüküş kostüm ve makyajlarıyla bir anda kendilerini küçük bir Amerikan kasabasında bulurlar.
Tim Curry (The Rocky Horror Picture Show)

          Janet (Susan Sarandon), Brad'in (Barry Bostwick) evlenme teklifini kabul edince mutlu çift unutulmayacak bir düğün için yola çıkıyorlar ama aşırı yağışta yollarını kaybediyorlar. 

Nişanlıların telefon etmek için bir şatoya girmeleriyle cümbüş başlıyor. Müzikalde kadın kılığındaki Tim Curry'nin performansı parmak ısırtıyor.
John Travolta (Saç Spreyi)

              Müzikal komedinin iyi örneklerinden olan 2007 ABD-İngiliz yapımı film, aynı adlı 2002 tarihli 8 Tony ödüllü Broadway müzikalinden beyaz perdeye uyarlanmıştır. 

Halinden memnun tombiş bir genç olan Tracy Turnblad, bir televizyonda yayınlanan dans yarışmasına katılmaya hak kazanınca Baltmore'u çalkalayan müzik ve eğlence dolu bir macera da başlamış olur. 

Tracy'nin kendisi gibi etine dolgun annesi rolünde dans geçmişi olan ünlü yıldız John Travolta, babası rolünde ise Christopher Walken rol alıyor.

Adam Sandler (Jack ve Jill)

             Tom Hooper'ın yönettiği, ressam Lili Elbe ve Gerda Wegener'ın yaşamından esinlenilen 2015 İngiliz-ABD biyografi filmi. 

Danimarka'da ünlü bir ressam olan Einar Wegener (Eddie Redmayne), Gerda Gottlieb (Alicia Vikander) ile evlense de kendisini kadın gibi hisseder. 

Bir gün ressam eşi Gerda'ya kadın kılığında poz verirken içindeki kadınla yüzleşir ve hayatını böyle sürdürmeye karar verir. Bu sürecin Wegener'i cinsiyet değiştirme ameliyatına dek götüreceği filmde, Redmayne'ın olağanüstü rol yeteneği seyir zevkini ikiye katlıyor.
Dustin Hoffman (Tootsie)

               İspanyol Pedro Almodovar'ın 2004 yapımı filminde başrolleri Gael Garcia Bernal, Fele Martinez, Daniel Gimenez Cacho ve Lluis Homar paylaşıyor. Ignacio ve Enrique, 60'ların İspanya'sında bir Katolik okulunda öğrencidir. Aşkı, sinemayı, korkuyu burada keşfederler. 

Üç kafadar 70'ler ve 80'lerde iki kez aynı mekanda buluşacak ve bu karşılaşmalar aralarından birinin yaşamı ve ölümü için belirleyici olacaktır. Meksikalı yıldız Gael Garcia Bernal'ın, filmin bir bölümündeki travesti performansı, seyir zevkine inanılmaz bir ivme kazandırmaktadır.
Robin Williams (Müthiş Dadı)

            1993 ABD yapımı film, kara mizahın en iyi örneklerinden biri. Chris Columbus'un yönettiği filmde, Daniel Hillard (Robin Williams), eski karısının (Sally Field) evde bir bakıcıya ihtiyacı olduğunu öğrenince, çocuklarıyla daha çok birlikte olabilmek için hemen bu işe atılıyor. 

Mükemmel peruğu, hafif makyajı ve dadı kıyafetiyle kendini 'Mrs. Doubtfire' adıyla tanıtan Daniel, İngiliz bir kadın bakıcı olarak işe alınmayı başarır. Robin Williams'ın muhteşem performans gösterdiği film, komik ve dokunaklı sahneleriyle izleyiciyi adeta içine çekiyor

Martin Lawrence (Vay Anam Vay)

         2000 yılı ABD yapımı aksiyon ve komedi filminde FBI ajanı Malcolm Turner (Martin Lawrence) sert, zeki bir polistir. Malcolm'un son işi bir güney kasabasında geçer. 

Firari bir banka soyguncusunun yakalanması gerekmektedir. Soyguncunun eski aşkı Sherry ve çocuğunun, ailenin yaşlı büyüğü ihtiyar kadını ziyarete gideceği öğrenilir. 

Soyguncunun da Sherry'yi izleyeceği tahmin edilerek yaşlı kadının evi gözlem altında tutulur. Ama kadın bir anda kasabayı terk edince, polis Malcolm yaşlı kadının kılığına girerek Sherry'nin gelmesini bekler.

Eddie Murphy (Çatlak Profesör)

         1996 ABD yapımı olan güldürü filminin başrolünde sekiz ayrı karakteri canlandıran Eddie Murphy kariyerinin en muhteşem performanslarından birini sergiliyor. 

Murphy, filmdeki güzel partneri Jada Pinkett'in kalbini çalmak için fazla kilolarından kurtulmaya çabalayan genetik profesörü Dr. Sherman Klump'u oynuyor. Filmin tüm başarısı, Murphy'nin hem erkek hem kadın kılığında mizahi karakterleri olağanüstü komik bir abartıyla canlandırmasından geliyor.

Haber Kaynağım :

‘Kadın İşi‘ çok yakında sinemada

 
     
       Meltem Cumbul, Özge Ulusoy, Esra Dermancıoğlu ve Filiz Ahmet’in başrollerini paylaştığı “Kadın İşi”; farklı nedenlerle kalbi kırılmış 4 kadının tek yürek olup hayatın üstesinden gelişini anlatıyor!

“Kadın İşi”; birbirlerinden başka güvenecek kimsesi olmayan 4 benzemez arkadaşın, sadece birlikte kaldırabilecekleri bir yükün altına girdikleri banka soyma macerasında, çaresizliği karikatürize ediyor. 

İmrendiren bir arkadaşlık hikayesiyle seyirciyi kimi zaman güldüren, kimi zamansa duygu dolu anlar yaşatan film; TAFF Pictures’ın yapımcılığında 17 Ocak’ta sinemaseverlerle buluşuyor.

“Kadın İşi”; farklı nedenlerle hayal kırıklığına uğramış, kalpleri kırık 4 kadının, kendileri için göze alamayacakları riskleri, şartlar ne olursa olsun birbirleri için göze alarak kalkıştığı banka soygunu macerasını anlatıyor. 
.
     

   Başlarına ne geleceğini düşünmeksizin, hiçbir koşulda birbirini satmayan 4 kadının sırt sırta verdiği film; gerçek dostlara daha sıkı sarılmanın ne denli önemli olduğunu anlatırken, en zor şartlarda dahi gülecek bir şey bularak hayata tutunmanın önemini de seyirciye eğlenceli bir şekilde hatırlatıyor.

Haber Kaynağım :
http://www.aksam.com.tr/

Hükümet Kadın 2 hakkında neler konuşuluyor?

        
    Bugün tatilinizin ilk gününü güzel bir sinema filmi izleyerek değerlendirebilirsiniz.

Yüzünüzün gülmesini istiyorsanız, Hükümet Kadın 2 bunun için biçilmiş kaftan. 

Vizyon filmleri arasında komedi dalında en çok parlayan film olan Hükümet Kadın 2 sinemalarda. 

 
Sermiyan Midyat imzalı bir yapıt olan Hükümet Kadın 2 filmi, yine Demet Akbağ'ın başarılı oyunculuğundan nasibini almış olan filmlerden biri. Hükümet Kadın 2 

Sermiyan Midyat filmlerinden biri olan Hükümet Kadın 2

İlk filmi çok beğenilen Hükümet Kadın 2 filmi de bir hayli ses getirdi. 

Öyle ki, sinema salonundan çıkanlar kahkahalarını tutamadıkları yorumlarını yaptılar. 

Ancak bunun için ilk filmi az  çok izlemiş olmak gerek.

Bugünlerde en çok sevilerek izlenilen filmlerden biri de Hükümet Kadın 2 oluyor. 

.
       
    Senaryosu ve yönetmenliği Sermiyan Midyat'a ait olan Hükümet Kadın 2 filmi 

Hükümet Kadın 2 fragmanı haberimizde.

Birincisini izleyenler için daha büyük bir doyum sağlayacak olan Hükümet Kadın 2 filmi vizyonda. 

Özellikle Türkiye'de kaliteli komedi filmlerinden biri olarak boy gösteren Hükümet Kadın 2 

Sizlere ilk film olan Hükümet Kadın'ı tek link izleme imkanı sağlıyoruz.

Demet Akbağ'ın son bombalarından olan Hükümet Kadın 2 vizyonda. 

İzleyiciler tarafından çok beğenilen Hükümet Kadın 2 fragmanı, konusu ve seansları için tıklayın. 

Hükümet Kadın tek link izlemek için de tıklayabilirsiniz. 

Siz tıklayın da, gerisini bulursunuz zaten...

Hükümet Kadın'ın devam filmi olan Hükümet Kadın 2 vizyonda. 

Doyasıya eğlenceli ve kahkaha dolu Sermiyan Midyat filminin baş rolünde Demet Akbağ yer alıyor. 

Hükümet Kadın filmini tek linki HD izleyebilirsiniz.
.
   

  Bugün ve yarın hafta sonu, dolayısıyla güzel bir filme gidip vaktinizi geçirebilirsiniz. 
          
Dün vizyona giren Hükümet Kadın 2 ise bu konuda biçilmiş kaftan. Özellikle Demet Akbağ ve Sermiyan Midyat ikilisinin ilk filmi olan Hükümet Kadın'ın devam filmi olan Hükümet Kadın 2

Demet Akbağ'ın baş rolünde oynadığı ve Sermiyan Midyat'ın büyükannesinin gerçek hayat hikayesinden esinlenerek yazıp yönettiği Hükümet Kadın 2 filmi bugün vizyona giriyor. 

.
    

    Hükümet Kadın filmini izlemek isterseniz de, aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.

Sermiyan Midyat'ın gerçek hayat öyküsünden esinlenerek yazıp yönettiği Hükümet Kadın 2 ne zaman vizyona girecek?

Film fragmanı ve konusu Demet Akbağ'ın da yer aldığı Hükümet Kadın 2'nin galasına Sermiyan Midyat'ın hastaneye kaldırılması damgasını vurdu. 

Hükümet Kadın 2 filmi vizyona giriyor. 

.
       
   Özellikle Türk komedi meraklılarının büyük rağbet göstereceği Hükümet Kadın 2 de Sermiyan Midyat ve Demet Akbağ'ın baş rolde 

HÜKÜMET KADIN 2 SEANSLARI İÇİN TIKLAYINIZ

Hükümet Kadın 2'de ilk filmde yaşananların 7 yıl öncesine gidiyor; Xate ve kocası Aziz Veysel'in Faruk ile olan azılı mücadelesine tanık oluyoruz.

Xate'in Güneydoğu'nun ilk kadın belediye başkanı olmasına henüz yedi yıl vardır ve şimdilik belediye başkanı Aziz Veysel'in eşi olarak yaşamaktadır.

.
   

  Faruk'un bitmek bilmeyen koltuk sevdasının kökeni de bu günlere dayanmaktadır. 
  
Xate, sıradan sabahlardan birinde Aziz Veysel'i evden uğurlarken beklenmedik bir sürprizle karşılaşır.

Bu kötü sürpriz de Xate ve Faruk'u bir kez daha karşı karşıya getirir. 

Daha da beklenmedik olanı ise tüm kasabalıyı şaşkına çeviren 'erken seçim' kararıdır.
.
   

  Ünlü oyuncu Sermiyan Midyat'ın kendi babaannesinin yaşamından esinlenerek kaleme aldığı Hükümet Kadın filminde, Güneydoğu'nun ilk kadın belediye başkanı olan Zekiye Midyat'ın hikayesini izlemiştik. 

Devam filminin başrollerinde bir kez daha Demet Akbağ'ın ve Sermiyan Midyat yer alıyor.

HÜKÜMET KADIN 1. FİLMİ KONUSU VE TEK PARÇA İZLEME LİNKİ

8 Çocuklu Midyatlı sıradan bir kadın olan Xate'nin komşularından tek farkı, kocasının Midyat Belediye Başkanı olmasıydı. 

.
       
      Birgün, başına gelenler onun da Midyatlılar'ın da hayatını değiştirdi!

HÜKÜMET KADIN TEK PARÇA İZLE

Okuma yazması olmayan Xate Midyat Belediye Başkanı oldu! 

Mutfak işlerine girişir gibi giriştiği devlet işlerinde çocuklarının kendi aralarındaki çocukça rekabeti Midyat halkına kahkahalar attıran maceralara neden oldu. 
.
        
       Ama hiçbir şey Xate'yi yolundan döndürmedi.

Hükümet gibi kadın Xate, işleri elinin hamuru ile çözmenin yolunu her seferinde buldu. 

Midyat'ta henüz kimse farkında olmasa da sadece onun için değil tüm ülke için hayat eskisi gibi değildi aslında.

Ama en azından Midyat’ın değişimine giden yol, kahkahalarla doluydu!  

.
       
      Filmin senaryo yazarı ve yönetmeni Sermiyan Midyat da aynı zamanda filmin oyuncularından biri.

Demet Akbağ, yedi oğlu ve bir kızı  ile kendini Belediye Başkanı olarak bulan Xate karakteri ile sinema perdesinde yine unutulmayacak bir karakter yaratıyor ve seyirciye yine neşe dolu bir film vaadediyor.

Haber Kaynağım :
http://www.spothaber.com/

Serhat'ta Kadın Olmak temalı kısa film yarışması

  

     Serhat Kalkınma Ajansı (SERKA) tarafından düzenlenen "Serhat'ta kadın olmak" temalı kısa film yarışmasının birincisi "Anne" adlı filmiyle Erbil Erkmen oldu.

Kars, Ağrı, Iğdır ve Ardahan illerinde çalışmalarını yürüten SERKA tarafından bu yıl ikincisi gerçekleştirilen "Serhat'ta Kadın Olmak" temalı kısa film yarışması sonuçlandı.

Başkanlığını Pınar Şenel'in, jüri üyeliğini ise Beyhan Büyükyıldız, Banu Bozdemir, Tülay Akca ve Murat Tolga Şen'in yaptığı 5 kişilik jüri ekibi, "Sinema duygusunu sağlamaktaki başarısı, özgün müzik kullanımının filme katkısı ve güçlü sinematografisi" nedeniyle Erbil Erkmen'in yönettiği "Anne" filmini oy çokluğuyla birincilik ödülüne layık gördü.

Ardahan'ın Damal ilçesinde çekilen kısa filmde eşini kaybeden bir kadın ve küçük kızının hikayesi ele alınıyor.

Yarışmada birinci olan Erkmen, "Anne" isimli kısa filmle 10.000 TL'lik ödülün de sahibi oldu.
.
     

   Yarışmada ikincilik ödülü ise "Bölge kadınının yaşanmış hikayelerini samimi bir biçimde ve güçlü bir belgesel duygusuyla aktarma" dolayısıyla Serpil Sönmez'in "Serhat'ın Güçlü Kadınları" filmine verildi.

Yine Ardahan'ın Damal ilçesinde çekilen 7 bin TL ödül kazanan film, ilçede yaşayan kadınlarla yapılan söyleşilerden oluşuyor.

Yarışmada üçüncülük ödülünü ise "Kadının kendine yetme çabasını yöreden örneklerle gösterebilme yetisi ve güçlü sinematografisi"ni başarılı şekilde aktaran Mehmet Emin Türküz'ün "Hayat Ağacı" filmi kazandı.

.
      

    Iğdır'da çekilen ve 5.000 TL'lik ödülü alan filmde, bu ilde yaşayan kadınların günlük yaşamı, kadının ekonomiye katkısı ve problemleri ele alınıyor.

Gülçin Balta Tezcan'ın "Bir Küçücük Çocuktum" filmi ile Yusuf Yurdigül'ün "Elif" adlı filmi de biner liralık mansiyon ödülünü almaya hak kazandı.

Haber Kaynağım :
Anadolu Ajansı bülteninden alınmıştır.
http://www.diyadinnet.com/

Emmanuelle Hayatını Kaybetti

      Emmanuelle film serisiyle tanınan kadın oyuncu Sylvia Kristel hayatını kaybetti.
.
      

   Features Creative Management yapım şirketi, kanser tedavisi gören 60 yaşındaki Hollandalı oyuncunun, gece yarısı uykusunda öldüğünü duyurdu.

Yapım şirketi, oyuncunun evinde mi yoksa hastanede mi öldüğüne açıklık getirmedi.

Kristel, Temmuz ayında felç geçirmiş ve hastanede tedavi altına alınmıştı.


Gırtlak kanseri olan Kristel, 1974'de, yönetmenliğini Just Jaeckin'in yaptığı, aynı isimli romandan uyarlama "Emmanuelle" film serisiyle üne kavuşmuştu.

Serinin devamı olarak, 1975'de "Emmanuelle 2", 1977'de "Güle Güle Emmanuelle" ve son olarak 1984'de "Emmanuelle 4" filmleri çekilmişti.

Haber Kaynağım:
http://www.sondakika.com/

Hülya Avşar'a en iyi kadın oyuncu ödülü

    Hülya Avşar rol aldığı 'Ana' isimli kısa filmdeki performansıyla, BAK Akademi ödüllerinde en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandı.

SETEM tarafından verilen. BAK Akademi Ödül Töreni,  21 Aralık 2013 Cumartesi gerçekleştirildi.  
.
    

   Hülya Avşar , kurmaca dalında yarışan 'Ana' filmindeki performansıyla en iyi kadın oyuncu ödülüne değer bulundu.

Belgesel dalında en iyi film ödülü Burak Türten'in 'Çöp' filmine giderken, animasyon dalının en iyisi Tuğba Özer'in 'İki Ağaç' filminin oldu.

Avşar'ın rol aldığı 'Ana' filminin de yarıştığı kurmaca dalında ise Emre Sefer'in 'Cesur' ve Süleyman Şahin'in 'Uzaklar Korkular' filmleri arasında bölüştürüldü.

Haber Kaynağım :
http://www.radikal.com.tr/

Women's Voices Now Kısa Kadın Filmlerinizi Bekliyor

           
     Women’s Voices Now (Kadın Sesleri Şimdi, WVN), Müslüman toplumlarda yaşayan kadınların sorunlarına değinilecek

“Alınan ve Satılan Kadınlar: Şiddete Karşı Birleşen Sesler” festivaline Türkiye’den katılım çağrısı yapıyor.

Los Angeles merkezli WVN, çoğunluğu Müslüman olan toplumlarda, film ve tartışmalar aracılığıyla kadınları ifade özgürlüğüne teşvik ederek onları güçlendirmeyi hedefleyen, kar amacı gütmeyen bir kuruluş.

.
        

WVN’nin geçtiğimiz sene düzenlediği “Müslüman Dünyasından Kadın Sesleri:

Bir Kısa Film Festivali”
ne 40 ülkeden 200’ün üzerinde film katılmış, filmler 176 ülkede gösterilmişti.

Türkiye’den yüksek katılım bekleniyor.

Geçtiğimiz hafta Ortadoğu’da kadın sorunları hakkında bilinç kazandırmak üzere başlatmış olduğu Küresel Tur'un bir parçası olarak İstanbul’a gelen WVN yetkilileri, festivale Türkiye’den şimdiye kadar iki film geldiğini söylemiş, “Sabah” ve "Cumartesi Anneleri" kısa filmlerini Türkiyeli feministlere izletmişti.

.
         

Ancak 2003’te tecavüz sonucu hamile kalınca ailesi tarafından öldürülen Kadriye Demirel anısına çekilen Sabah filmi, tecavüz sahnelerinin erotikleştirildiği, kadının sesinin duyulmadığı, yaşadığı şiddetin irdelenmediği ve kadın meselesi açısından oldukça sorunlu bir filmdi.

WNV yetkilileri, festivale katılanlar arasında Türkiye’de erkek şiddetine ilişkin tek filmin bu olduğunu, bu nedenle filmin ABD kongresi ve BM yetkililerine izletildiğini söylemiş, 


“Alınan ve Satılan Kadınlar : Şiddete Karşı Birleşen Sesler” festivaline Türkiye’den daha yüksek bir katılım için çağrı yapmıştı.Son başvuru 31 Aralık

“Alınan ve Satılan Kadınlar : Şiddete Karşı Birleşen Sesler”, seks işçiliği, insan ticareti, kölelik, ev işçiliği, zorla evlendirmeler, cinsel özgürlükler, aktivistlerin mücadelesi gibi konulara yoğunlaşıyor.

Festivale son başvuru tarihi 31 Aralık. Festival birinci, ikinci ve üçüncüsüne 30 bin dolar para ödülü de verilecek.

Başvurmak için tıklayın.

Women's Voices Now kimdir?

Women's Voices Now, çoğunluğu Müslüman olan toplumlarda, film ve tartışmalar aracılığıyla kadınları ifade özgürlüğüne teşvik ederek onları güçlendirmeyi hedefleyen, kar amacı gütmeyen bir kuruluş.

.
        

WVN Direktörü Heidi Basch-Harod

"Bizim istediğimiz kamusal alanda çalışan ve değişim yaratan kadınlar ve değişim yaratma potansiyeli taşıyan kadınlar arasında bir bağlantı noktası kurmak.

Biz kadınların tanışmalarını ve birbirlerine iyi örnek olmalarını, kızlarını ve oğullarını iyi eğiterek kadınları karar verme ve karar alma pozisyonlarına layık görmelerini istiyoruz"
.

.
        

WVN bağımsız kısa film festivalleri, kadınların gündelik hayat ve mücadelelerini resmederek ve filmlerde sunulan temalar üzerinde panel tartışmaları oluşturarak, kadınların kendilerinin savunucuları olmaları, bağlantı ve diyalog kurmaları için bir plartform oluşturuyor.

WVN, 2013 dünya turuna, 2011 senesinde düzenlediği ilk film festivali olan "Müslüman Dünyasından Kadınların Sesleri"ne gönderilen filmler üzerine Kudüs'te yerel tartışmalar geliştirerek başladı.

Haber Kaynağım :
BİA Haber Merkezi muhabir gazeteci Çiçek TAHAOĞLU haber yazısıdır.
http://www.bianet.org/

Kadın değil 'insan' hikâyesi

İki kız kardeş arasındaki gerilimli ilişkiye odaklanan 'Kusursuzlar'la 50. Antalya Altın Portakal'da hem en iyi film hem de yönetmen ödüllerini kazanan Ramin Matin, "Kadın filmi tanımına karşıyım. Bu bir insan hikâyesi" diyor.

İlk filminiz ‘Canavarlar Sofrası’ ile ikinci filminiz ‘Kusursuzlar’ birbirinden tür olarak çok farklı.

‘Canavarlar Sofrası’ndan bu yana yönetmen olarak neler değişti sizin için?

Belirli bir tarzda film yapmak gibi bir derdim olmadı, farklı türde işler yapmayı seviyorum. 

Sadece hikayeye bakıyorum, o nereye götürürse oraya gidiyorum. 

‘Canavarlar Sofrası’nın bana oyuncu yönetimi konusunda çok katkısı oldu.

İkinci filmde bu konuda daha iyi bir iş çıkardığımı düşünüyorum.

İki filmde de Türkiye prömiyeri için neden Antalya’yı tercih ettiniz?

İlk filmi kendi imkânlarımızla, neredeyse hiç para harcamadan çekmiştik. 

Farklı ve izleyici için zor bir filmdi.

Öylesi bir filmi Antalya yarışmaya kabul etti. 

Dolayısıyla ‘Kusursuzları’ı da burada açmak istedik.

Farklı olarak, bunun dünya prömiyerini Kore’de yaptık.

‘Kusursuzlar’ ismi hikayeye dair neleri açıklıyor sizce?


 Çok katmanlı ve ironik bir isim bence. 

Türkiye’deki erkek egemen toplumun kadınlara bakışına dair bir anlam içeriyor.

Kadınlardan kusursuz olması bekleniyor hep. 

Ayrıca Türkiye’de belirli bir sınıfın kendisini kusursuz görmesini de kapsıyor.

Sınıf meselesini anlatmıyorsunuz ama filminizde. Bununla neyi kast ediyorsunuz?

Gazetelerde, kadına şiddet, taşrada ya da Doğuda gerçekleşiyor gibi bir algı var.

Sanki büyük şehirlerde olmuyormuş gibi davranıyoruz.

.
            
Oysa farklı şekillerde ortaya çıkan bir şiddet her yerde mevcut.

Türkiye’de her kadın , Nişantaşı’nda bile yaşasa, bu toplumda şiddet altında. 

Sınıfsal yaklaşımla bunu kast ediyorum.

Kadın senaristinize ve bu kadın hikayesine, bir erkek yönetmen olarak nasıl katkılarınız oldu?

Erkek karakterler ilk aşamalarda biraz iki boyutluydu, onları biraz daha derinleştirmeye çalıştım. 

.
       

Ancak ben kadın-erkek ayrımına da, “kadın filmi” tanımlamasına da inanmıyorum. 

“Korku filmi” gibi bir türmüşçesine ele alınması yanlış geliyor.

Kadın karakterlerin olduğu bir hikaye anlattım.

Wong Kar Wai ‘Happy Together’ filmini hiçbir gey filmi festivaline göndermemiş ve davetleri de geri çevirmiş; neden diye sorduklarında da “Ben bir gey filmi yapmadım, ben bir aşk filmi yaptım” demişti. 

.
       

Ben de böyle bir ayrıma karşıyım. Bir insan hikayesi anlatıyoruz.

Başrol oyuncularınızla çalışırken nasıl bir yöntem uyguladınız?

Senaryo aşamasında travma konusunda uzmanlaşmış bir psikologla çalışmıştık. 

Sonra oyuncularla da aynı çalışmayı sürdürdük.

Kendi karakterleri olarak iki ay boyunca terapiye gittiler.

Sanki gerçekten o karakterlermiş gibi, düzenli bir şekilde psikologa giderek travmalarını, etkilerini anlattılar.

.
        

Her ne kadar iki kadının travmaları desek de filmin odak noktasında kardeşlik ilişkisi var.

Bu noktada sizden de yansımalar var mı?

Kardeş ilişkisi çok enteresan bir ilişkidir. 

Benim de abim var.

Erkek kardeşlerle kız kardeşler arasında belki dışavurumda fark olabilir ama özü birebir aynı.

Aynı sevgi-nefret ilişkisi. Birbirimize karşı çok gaddar olabiliyoruz bazen.

Abimle ne zaman bir araya gelsek, ergenlikteki gibi bir dinamiğe giriyoruz, ilişkideki o dinamik hiçbir zaman değişmiyor.

Senaryoda en çok hoşuma giden noktalardan biri de buydu, bir araya gelince o çocuksu hale geri dönülmesi.

Politik sinemaya nasıl bakıyorsunuz?

Bundan sonraki projelerimden biri fazlasıyla politik bir hikaye ancak Türkiye’nin şu anki durumunda destek bulmam ve o filmi çekmem çok zor.

Ben, Türkiye’deki politik sinemayı çok sorunlu buluyorum. 

Diyelim ki filmin bir derdi var, o derdi anlatmak için hikayeyi, oyunculuğu, pek çok şeyi feda ediyorlar.

Yer yer çok didaktik de olabiliyor.

Festival filmi gişe filmi ayrımına inanıyor musunuz?

Ben filmi tasarlarken gişe işi, festival işi gibi bir ayrım yapmamaya çalıştım; nasıl anlatacağıma odaklandım.

Ancak Türkiye’de böyle keskin bir ayrım var, evet. Seyircide de gözlemliyorum.

Afişte festival ödüllerini görünce, sıkıcı filmdir diye gitmiyorlar.

Minimalist, ağır, yavaş sinemadan ben de biraz yoruldum. Her hikayeye uymuyor.

Yurtdışı festivallerde de sanat filmi böyle olmalı diye bir algı var.

Ödüllere gelen yorumlara, itirazlara bakış açınız ne olur genelde?

Ödül jürinin kararıdır. Jüriden iki kişi değiştirsek başka kararlar çıkar. 

O yüzden ödül alamayınca kızmamak, çok da ciddiye almamak lazım.

Ancak maddi olarak herkes çok zorlanarak, borca girerek film çektiği için para ödülleri, uçurumun kenarından kurtaran hayat öpücüğü oluyor.

Bu nedenle herkes ödül almak için çok strese giriyor.

Haber Kaynağım :
Radikal Gazetesi muhabir köşe yazarı CEYDA AŞAR röportajıdır.
http://www.radikal.com.tr/

Popüler dizilerde kadın hâkimiyeti

        Eskiden de elleri değiyordu ama son yıllarda daha da çok TV dizisi kadın yönetmenlere teslim.

Tutkuyu, acıyı, aşkları, komedi öykülerini kadın gözüyle izliyoruz. Söz öncü kadın yönetmenlerde...

‘Erkek gibi’ dayanıklı olmanız gerekir öncelikle... 

Soğuğa ve uykusuzluğa karşı her zaman dinç olmanız beklenir. 
.
         

Birileri reklamdan daha fazla gelir elde edecek diye 120 dakikaya çıkan bölümleri yetiştirmek için ağır çalışma saatlarine uyum sağlamanız; oyuncuyu, teknik ekibi, kanalı, yapımcıyı tıpkı bir orkestra şefi gibi idare etmeniz; bunu yaparken üstüne bir de akıl sağlığınızı korumanız... Mızırdanma lüksünüz de yoktur...

Aile zaten geri plana atılmak zorundadır; çocuğunuzu bile eğer o gece eve gidebilecekseniz uyurken görürsünüz ancak...

Herhalde, bütün bunlardan mütevellit, Türkiye ’de dizi sektörü erkek işi gibi algılanır daha çok.

Oysaki son yıllarda, hayatımızın tepesine yerleşen dizilerin önemli bir bölümü kadın yönetmenlere emanet:

‘Hanımın Çiftliği’, ‘Kayıp Şehir’, ‘Kara Melek’, ‘İkinci Bahar’, ‘Yaprak Dökümü’, ‘Menekşe ile Halil’, ‘Türkan’, ‘Sıla’, ‘Merhamet’, ‘Bir Bulut Olsam’, ‘Aşk-ı Memnu’, ‘Aramızda Kalsın’, ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’, ‘İntikam’, ‘Kayıp’ ve daha niceleri...

Sadece 2013 yılında yayımlanan 51 diziyi, 41 erkeğe karşılık 15 kadın yönetmen çekiyor ve bu rakam her yıl artıyor. 

Merve Girgin, Zeynep Günay Tan, Hilal Saral, Nisan Akman, Derya Yoruç, Tomris Giritlioğlu, Gülşen Uğur Erişti, Cevriye Demir, Filiz Gülmez Pakman, Canan Evcimen, Funda Aras, Ayşe Tügen, Özlem Bayşu Ünlü, Hatice Memiş, Feride Kaytan, Gül Oğuz, Leyla Koraloğlu, Serpil Kurtça, Mesude Erarslan, Mihriban Şahin, Hülya Özyıldırım ve Jale Atabey sektörün öne çıkan kadın yönetmenleri...

Peki bu yükselişin altında ne yatıyor? 

Bir erkek yönetmenle bir kadın yönetmen nerelerde ayrışır?

Çıplaklığın, kadın bedeninin sömürüsü meselesinde kadın yönetmenlerin daha duyarlı/hassas davrandığını söyleyebilir miyiz?

Sektörün öncü yönetmenleri Türkan Derya, Gül Oğuz, Hilal Saral, Zeynep Günay Tan ve Tomris Giritlioğlu anlatıyor…

Dizi yapmak sabretmek demektir

Türkan Derya, ünlü sinemacı Kryzsztof Kieslowski’nin film yapmakla ilgili düşüncelerini, dizi için uyarlayarak başlıyor söze:

“Türkiye’de dizi yapmak sadece şöhretli oyuncular, reyting, rekabet, eleştiri demek değil; her gün sabahın altısında kalkmak, ortalama on beş saat çalışmak, soğuk, yağmur, çamur demek, ağır ışık malzemelerini taşımak demektir…

Her şeyden önce asap bozan bir meslektir ve her şey, ailen, duyguların, özel hayatın dahil olmak üzere ikinci plana atılır.

Ve hepsi bir yana, dizi yapmak sabretmek demektir.”
 

Sabır duygusunun da, özellikle Türkiye’de, kadınlarda daha çok geliştiğini anlatan Derya, bu yüzden kadın yönetmenlerin dizi sektöründe önemli bir yer teşkil ettiği görüşünde.

Ancak tüm bu zor koşulların tabii ki erkek yönetmenler için de geçerli olduğunu ve cinsiyet ayrımına girmiş gibi algılanmak istemeyeceğini belirtiyor.

Kadın yönetmen artışının hem kadının ekonomik gücü hem de ‘dizi yönetmenliğinin’ artık neredeyse kadınlardan sorulması bakımından sevindirici olduğunu söyleyen Derya, bu durumun yeni dönemde kadınların evde tutulmaya çalışılması, anneliğin kadının en önemli ve tek vazifesi algısının oluşturulması, kendi bedeni üzerinde bile söz hakkının elinden alınmaya çalışılması gibi bir çaba varken çok kıymetli olduğunu ekliyor.

Tutkuyu, hüznü, mutluluğu kadın gözünden göstermek...

Altını çizelim, Derya, Tan, Saral, Giritlioğlu ve Oğuz, kadın-erkek yönetmen ayrımına karşı.

Hilal Saral örneğin, hikâyeyi iyi anlatan ya da anlatamayan yönetmen diye bir ayrım olabileceğini söylüyor:

“Derdini anlatabilmek önemli bence. Aralarında dışavurum farkı olabilir. 

Bir de kadın yönetmenler kadınları daha iyi hissedebilir; tutkuyu, mutluluğu, hüznü, yani tüm duyguları anlatım şekilleri biraz daha kadın gözünden olabilir.”

Hayatın içinde yaşadığımız kadın-erkek farkı neyse, kadın ve erkek yönetmen arasındaki farkın da o kadar olduğunu söyleyen Saral, kadın yönetmenlerin sayısındaki artışın ya da biraz daha fazla tercih edilmelerinin sebebini de kadınların sürekliliğe daha yatkın olmalarına bağlıyor. Bir de duyguları çok kuvvetli hissetmelerini ekliyor buna.

Gül Oğuz’a göre de yönetmen yönetmendir. O da ya iyi yönetmendir ya da kötü...

“Ama belki şu olabilir” diyor Oğuz, “Kadın, çalışsa bile evde çocuklara bakıyor, bulaşığa koşuyor, çamaşıra, aynı anda o kadar fazla iş yapıyor ki, bu durum işine yansıyor ve daha detaycı olabiliyor sette. 

Bunun dışında da, kadınlar duyguya biraz daha yoğun odaklanabiliyor diyebiliriz.”

Kadınların çözüme odaklı ve pratik olmaları, denge unsurlarını işler hale getirmeleri, aileden gelen bir mirasla ‘idare edebilmeyi’ becermeleri, hikâyedeki insan malzemesinin birincil önceliği olması, detayları ve duyguları merkezde tutması gibi özellikler de Türkan Derya için kadın yönetmenlerin sektörde yükselişinin nedenleri arasında…

Zeynep Günay Tan işlerinin, çektikleri sahnenin duygusunu seyirciye doğru aktarabilmek, okudukları hikâyeden bir dünya kurabilmek ve insan ilişkilerini iyi yönetebilmek olduğunu; bunun için de kadın ya da erkek, çevresine ve insana duyarlı, insan psikolojileriyle ilgili biri olmanın yeterli olacağını söylüyor.

“Bu saydıklarım doğası gereği kadında daha çok rastlanmasına rağmen, duyguyu çok iyi çıkaran bir sürü erkek meslektaşımı da sayabilirim.

Aslolanın dünya kurabilecek genel kültürde ve insana duyarlı bir ‘yönetmen’, hayata güzel bakabilen bir insan olabilmek bence. 

Siz vicdanen ve ahlaken hayata güzel bakabilen biriyseniz, çektikleriniz de seyirciye o pencerenizden yansır.”

Peki, kadın yönetmen cinsellik meselesinde daha duyarlı mıdır?

Şöyle yanıtlıyor: “Hayata güzel bir yerden bakıyorsanız karşı cinsi meta olarak da görmezsiniz ve hikâyenin gerektirdiği haller dışında cinsel obje olarak da göstermezsiniz.

Aksi durumda bir kadın yönetmen de pekâlâ erkek oyuncunun vücudunu cinsel malzeme olarak kullanabilir. 

Ben şu anda bir aksiyon dizisi çekiyorum, aşk dizileri çeken de bir sürü erkek meslektaşım var. 

Eğer bu kadar net bir ayrım olsa, tam tersi olması gerekirdi.”

Sorumluluk aynı

Hilal Saral da kadın ya da erkek olmanın işin sorumluluğunu azaltmadığı kanısında.

‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ dizisinde örneğin, kendisini ilgilendirenin Fatmagül’ün acısı, çaresizliği, geleceğinin kararması, ümitsizliği ve hüznü olduğunu söyleyen Saral, bir yönetmen olarak Fatmagül’ü iyileştirmeye çalıştığını vurguluyor:

“Ben bir sosyal yarayı kadın bedeni üzerinden değil, kadın ruhu üzerinden anlatmaya çalıştım.”

‘İzleyici ve kadın yönetmen birbirini anlıyor’

Meslektaşları gibi meslekte cinsiyet ayrımına karşı olduğunu anlatarak söze başlayan bir diğer isimse Tomris Giritlioğlu.

Yönetmenlikte aslolanın yaratıcılık, farklılık ve duyarlılık olduğuna işaret eden Giritlioğlu, son yıllarda özellikle TV-dizi dünyasında kadın yönetmen sayısının artmasını memnuniyetle karşıladığını; dizi izleyici kitlesinin büyük çoğunluğu kadın olduğu için, izleyiciyle kamera arkasındaki kadın yönetmenin duygularının çoğu kez kesiştiğini çünkü birbirlerini anladıklarını söylüyor.

İnsanların sadece yetenekleriyle yükselebileceği bir sektörde çalıştığı için cinsel ayrımcılığa maruz kalmadığını anlatan Tan ise sektörde cinsiyet ayrımına maruz kalıp kalmadığı sorusuna şöyle yanıt veriyor:

“Set öyle bir yerdir ki çalışan herkesin becerisi ve beceriksizliği alenen görünür, kendinizi saklayamazsınız, bu yüzden de işinizi iyi yaptığınızda yaş, ırk, cinsiyet ayrımı olmadan saygı görürsünüz.

Belki de bu sektörde sadece kendi çabamın karşılığını alabildiğim için ‘kadın yönetmen’ ayrımına çok inanmıyorum.”


Kadın meslektaşlarının sektörde çoğalması ve başarılarının kendisini mutlu ettiğini söyleyen Tan, konuya son noktayı da koyuyor: “Başta Meclis’te olmak üzere tüm meslek dallarında kadınlar aynı oranda çoğalabilse keşke...”

Bu sezon bu diziler kadınlara emanet
.
        

‘Deniz Yıldızı’, ‘Çocuklar Duymasın’, ‘Unutma Beni’, ‘Umutsuz Ev Kadınları’, ‘Aşkın Bedeli’, ‘Benim Hâlâ Umudum Var’, ‘Kayıp’, ‘Aramızda Kalsın’, ‘Yalan Dünya’, ‘İntikam’, ‘Beni Affet’, ‘Sana Bir Sır Vereceğim’

İşin evveliyatı da var

Türkan Derya: ‘Kara Melek’, ‘İkinci Bahar’, ‘Yeditepe İstanbul ’, ‘Biz Size Âşık Olduk’, ‘Unutma Beni’, ‘Hırsız Polis’, ‘Türkan’, ‘Sen de Gitme’

Gül Oğuz: ‘Sil Baştan’, ‘Sıla’, ‘Merhamet’

Hilal Saral: ‘Karagümrük Yanıyor’, ‘Elveda Derken’, ‘Aşk-ı Memnu’, ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’, ‘Kuzey Güney’

Zeynep Günay Tan: ‘Eşref Saati’, ‘Kurtlar Vadisi Pusu’, ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’, ‘Kayıp’

Tomris Giritlioğlu:
‘Gülbeyaz’, ‘Çemberimde Gül Oya’, ‘Ihlamurlar Altında’, ‘Hatırla Sevgili’, ‘Yol Arkadaşım’, ‘Aşka Sürgün’, ‘Asi’, ‘Bu Kalp Seni Unutur mu?’, ‘Gönülçelen’, ‘Kayıp Şehir’

Haber Kaynağım :
Radikal Gazetesi muhabir gazetecisi  İPEK İZCİ makalesidir.
http://www.radikal.com.tr/