Kadın Kültür Sanat Penceresi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kadın Kültür Sanat Penceresi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kadın Hayatlarını Yazmak Sempozyumu

      Yeditepe Üniversitesi Tarih Bölümü, Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı işbirliğiyle 19 – 20 Nisan günleri 9.30- 18.00 saatleri arasında

"Kadın Hayatlarını Yazmak: Oto/Biyografi, Yaşam Anlatıları, Mitler ve Tarih Yazımı" konulu uluslararası sempozyumu Yeditepe Üniversitesi İnan Kıraç Rektörlük binasında düzenliyor.

.
      

   Sempozyuma ABD, Almanya, Avustralya, Avusturya, Azerbaycan, Brezilya, Çekoslovakya, Fas, Fransa, Gana, Güney Afrika, Gürcistan, Hindistan, Hollanda, İngiltere, İran, İrlanda, İskoçya, İspanya, İsrail, İsveç, İtalya, İzlanda, Kamerun, Kanada, Litvanya, Macaristan’ın da olduğu 5 kıtadan yaklaşık 200 araştırmacı katılacak.

Katılımcılar, "kadın hayatlarını yazmak" alanında yaptıkları çalışmaları, yeniden gün ışığına çıkardıkları kadınları, birbirinden ilginç yaşam deneyimlerini paylaşacak.

.
    

    Sempozyum da tarihi kadın karakterlerin edebi, sanatsal ve bilimsel metinlerde kaleme alınışı; feminist/kadın oto/biyografik yazını; kadın tarihi yazımında teori ve yöntem; tarih yazımı ve yaşam anlatıları yazımında etik; küresel, ulusal ve bölgesel ölçekteki kadın-merkezli mitolojiler; feminist/kadın anı-hatıratında yer alan erkekler de dahil olmak üzere çok geniş ve disiplinlerarası kadın hayatları yazımı alanından bildiriler sunulacak.

Etkinlik kapsamında yüzyılı aşan bir süreç boyunca kadınlarla ilgili Türkiye'de yazılmış, biyografi, otobiyografi ve anı kitap kapaklarından oluşan Reha İsvan'dan, Fatma Aliye'ye, Duygu Asena'dan Nüzhet Gökdoğan'a kadar uzanan 100 kadının kitap kapaklarındaki fotoğrafları sergilenecek.


     Açılışı Yeditepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nurcan Baç, Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Feroz Ahmad, Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı  Başkanı Doç. Dr. Işıl Baş’ın yapacakları sempozyumun Açış konuşması’nı “Kadın Otobiyografilerini Okumak ve Yazmak: Farklılık Fark Yaratır” başlığıyla İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Fatmagül Berktay yaptı.

Haber Kaynağım : 
Cumhuriyet gazetesi muhabiri Fırat Aşık haberidir.
http://www.cumhuriyet.com.tr/

Kadın aşıkların fendi erkekleri yendi

   Van'da düzenlenen Aşıklar Şenliği, kadın aşıkları da konuk etti. 
.
      
Programa, kadın ve erkek aşıkların karşılıklı atışması damga vurdu.

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) rektörlüğü tarafından geleneksel olarak organize edilen ve bu yıl üçüncüsü düzenlenen "YYÜ Âşıklar Şenliği" yapıldı.

YYÜ, Prof. Dr. Cengiz Andiç Kültür Merkezi'nde düzenlenen Aşıklar Şenliği erkek aşıkların yanı sıra kadın aşıklar büyük ilgi gördü.

Özellikle kadın aşık Ayten Çınar ile erkek aşık Behram Aktimur'un atışması izleyenleri gülmekten kırıp geçirdi. 

    
  Şenliğe Van YYÜ Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal, öğrenci ve vatandaşlar katıldı.

Türkye'nin değişik yerlerinden katılan halk ozanlarından, Ahmet Poyrazoğlu, Muhlis Deniz, Celal Yenitürk, Nurettin Turkan, Behram Aktimur, Ayten Çınar, Zeki Erdal, Mehmet Bülbül, Kazım Gülle ve Mehmet Akçay birbirinden güzel türküler ve atışmalar sergilediler. 

Azerbeycan'lı ozan Seher Atmaca ise yöresine ait bir hikayeyle seslendirdiği parçayla katıldı.

İZLEYİCİLER HAYRAN KALDI

Geceye damgasını vuran Ayten Çınar ile Behram Aktimur'un kadın ve erkek aşıkların atışmalarıyla tam bir coşkuya dönüştü. 

.
         
     Sivas kadın âşık Ayten Gülçınar 'Ah şu erkekler' ayağıyla değişine başlarken, Kars Behram Aktemur da 'Ah şu kadınlar' ayağını başlattı.

Gecenin sonunda bir açıklama yapan Rektör Prof.Dr. Peyami Battal, üçüncüsü düzenledikleri "Aşıklar Şenliği" her sene yenilikler ekleyerek sürdürdüklerini belirtti.

Battal, "Bu yıl üçüncüsünü düzenlediğimiz "Aşıklar Şenliği" etkinliğimizde kadın aşıkların olması gerçekten ben de bu güne kadar kadınların atışmasını hiç izlemedim.

Daha doğrusu ben şahsen kadın aşıkları hiç izlememiştim. 

.
        
Ama şunu gördük ki kadın hangi alanda olursa olsun, gerçekten o alanda çok başarılı oluyorlar.
      
Burada da biraz önce izledik kadın aşık Ayten hanım oldukça başarılı bir atışma sürdürdü. 

Kendilerini çok takdir ediyorum. Bana da çok garip geldi, ama oldukça güzel, oldukça başarılı" dedi.

Battal, Azerbeycanlı kadın aşıkı da çok beğendiğini ve bu geleneksel şenliği her defasında yeni durumlar ilave ederek sürdüreceklerini ifade etti.

Haber Kaynağım :
İhlas Haber Ajansı bülteninden alınmıştır.
http://www.stargundem.com/

Kadın semazenler sahne aldı

 
    Bursa'da kadın semazenlerin sema gösterisi yaptığı ''Kutlu Doğum Sema Töreni'' düzenlendi.

Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla Bursa Mevlana Kültürünü Tanıtma ve Yaşatma Derneği ile Osmangazi Belediyesinin, Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlediği program, ney dinletisiyle başladı.

Organizasyonun sorumlusu Gülay Işık, yaptığı konuşmada, Kutlu Doğum Haftası nedeniyle kardeşleriyle bir araya geldiklerini belirterek, 

.
    

     "Sizden sonra yeryüzünde kızıl nehirler aktı ya Resulallah, sizden sonra kardeşlerimiz dünyanın çeşitli yerlerinde zulmün bin bir türlüsüne maruz kaldılar. 

Bizler ne yaptık?

Şu anda zulüm görenler için ne yapıyoruz? 

Hiç. O zulümler karşısında ikiye böldüğünüz ay utandı. 

Biz ise sadece seyrediyoruz.

Bugün Gazze'de 2'si çocuk 8 kişi öldü. 

Bugün Suriye'de 2'si çocuk 9 kişi öldü" diye konuştu.   
.
    

  Daha sonra 70 kadın semazenin, 78 kadın mutriban eşliğinde yaptığı sema gösterisi, salonu dolduran ve sadece kadınlardan oluşan izleyiciler tarafından büyük ilgi gördü.

Özellikle küçük yaştaki ''Nev-Niyaz'' semazenler, renkli tennureleri ve huşu içindeki dönüşleriyle, izleyenlere huzur dolu saatler yaşattı.

Haber Kaynağım :
http://www.memleket.com.tr/

Kadın cinayetlerini sahneye taşıdılar

Hamburg'da faaliyet gösteren Şehrazat Kadın ve Sanat Derneği'nin üyeleri, bir türlü önlenemeyen kadın cinayetleri ile ilgili olarak yazdıkları oyunu sahneledi.
.
          
Edebiyatçı Kadriye Baskı'nın yönettiği, Gülcan Çiftlik, Behice Toper, Fatma Altındağ, Gülsen Demirörs, Hülya Sevutekin, Nesrin Lavaş, Suna Suyanı'nın rol aldığı oyunda kadın cinayetlerine dikkat çekildi.

Şehrazat- Tiyatro- Edebiyat- Performans Atölyesine emek veren kadınlar, metnini beraber yazdıkları tiyatro oyununu Hamburglu izleyicilerin beğenisine sundu.

Oyunda, Wilhemşburg'a gelin gelen Aslı'nın öyküsü, sıra dışı bir perspektifler, müzik ve okuma tiyatrosu tekniği kullanılarak sahnelendi. 

Oyunda Fatma Altındağ ağıt yaktı.
.
         
Oyun sonrasında bir konuşma yapan Kadriye Baksı, "Şehrazat Kadın ve Sanat Derneği olarak sanatın ve politikanın kesiştiği yerde, toplumsal değişimde taraf olmaya, üretmeye ve sunmaya devam ediyoruz.

Çünkü sanat sadece bir avuç imtiyazlı zümre için değil, hepimiz içindir. Sanatı üretmek ve paylaşmak hepimizin ekmek ve su gibi ihtiyacı. 
 
Özellikle yaşamın seyircisi olmaya zorlanan biz kadınlar için kendimizi özgür ifade edeceğimiz alanlar çok önemli" dedi.

Kadın cinayetlerinin ağır bir konu olduğuna işaret eden Baksı şöyle konuştu: 
.
           
"Kadın cinayetleri elbette ağır bir konu, hepimizin içini burkan bir konu. Kadınlara karşı adı konmayan bir savaşın ifadesi bu cinayetler.

Her ne kadar mizah ögelerini de kullanmaya çalıştıysak da kurşun gibi ağır bir atmosferin içine girdik şüphesiz.

Biz oyunu oluştururken şunu fark ettik. Bu cinayetlerde tek bir faili parmakla göstermek, katil budur demek çok zor.

Hepimizin bu cinayetlerde bir payı bir sorumluluğu var."

Haber Kaynağım :
Gerçek gündem muhabir gazeteci SÜHEYLA KAPLAN ın haber röportajıdır.
http://www.gercekgundem.com/

154 İYİ KADIN VE 1 KİTAP

       Kimi nefret ettiğine, kimi çocuğuna, kimi kendini silahla vurana, kimi kanserine, kimi hapistesi babasına kimi Allah'a yazdı...

 
154 kadının bir araya gelip yazdığı ve tüm gelirini TÜRGÖK'e bağışladığı İmza: 

Ben isimli kitap piyasaya çıkışının haftası dolmadan "yok" sattı...

154 kadın yazar öyle bir kitap kaleme aldı ki insanoğlunun bütün duyguları, aşkı, nefreti, özlemi satırlar arasında tarihe geçti.

Kitap adeta "hayatın" kendisi oldu. Kimi nefret ettiğine, kimi çocuğuna, kimi kendini silahla vurana, kimi kanserine, kimi hapistesi babasına kimi Allah'a yazdı.

Her biri mektubunda geçmişiyle, geleceğiyle, sevdikleriyle, sevmedikleriyle hesaplaştı. Ama hepsi aslında görmeyenlerin dünyasında "ışık" olmak için kaleme sarıldı.

154 kadının en saklı hayallerini yazdığı "İmza: Ben" isimli kitap piyasaya çıkışının haftası dolmadan "yok" sattı.

Kadınlar yine yapacaklarını yaptı ve kendilerinden önce yine bir başkasını düşünerek kitabın gelirine el sürmedi.

Destek Yayınları'ndan piyasaya çıkmasının 5. gününde ikinci baskıya giren kitabın tüm geliri, Türkiye Görme Özürlüler Kitaplığı'na (TÜRGÖK) bağışlandı.

Bunu 3. kez yapıyorlar

Aslında kadın yazarlar bunu ilk kez yapmadı. "İmza" serisi fikri şirketlere kurumsal eğitim veren Banu Özkan Tozluyurt ve anaokulu sahibi Esra Aylin Akalın'dan çıktı.

İlk kitap "İmza: Kızın" ile kadınlar hayatlarındaki ilk erkek olan babalarına mektuplar yazdı. Ardından kız çocukları büyüdü.

Hayatın içinde kadın olarak duran kadınlar bu kez "İmza: Karın" isimli kitabı kaleme aldı. Burada kadınlar "o adama" yazdı.

5 günde tükendi

Üçlemenin sonuncusu "İmza: Ben" ile aralarında Canan Tan, Cemre Birand, Çiçek Dilligil, Derya Baykal, Ece Vahapoğlu, Esra Harmanda, Nazlıcan Özkan, Sevinç Erbulak, Şafak Pavey, Yonca Tokbaş gibi isimlerin olduğu 154 kadın bir araya geldi.

Öyle şeyler kaleme aldılar ki sevginin, öfkenin, şükürün, azmin, korkunun kısaca hayatın ta kendisinin olduğu bir kitap çıktı ortaya.

Kimi nefret ettiğine, kimi çocuğuna, kimi kendini silahla vurana, kimi kanserine, kimi hapistesi babasına kimi Allah'a yazdı.

154 kadının geçmişleriyle, gelecekleriyle, kendileriyle, sevdikleriyle, sevmedikleriyle hesaplaştıkları mektupların bir araya gelmesiyle ortaya çıkan kitap ilk 5 gün içinde tükendi, ikinci baskıya girdi.

Kitaplarını imzaladılar

Kitabın yazarlarının İzmirli gurubu önceki gün Yeni Asır için biraraya geldi. 

.
     
   
   TÜRGÖK Başkanı Tülay Yazgan, Başkan Yardımcısı Çiğdem Uygun, Genel Sekreter Şafak Özpoyraz, TÜRGÖK Gönüllüsü İlknur Önder'in de katıldığı La Cigale'deki buluşmada yazarlar Şebnem Bursalı, Pakize Sükan, Dilara Sürgü, Ayçe Dikmen, Gülşah Elikbank, Şebnem Özerdem kitaplarını imzaladı, İzmirlileri TÜRGÖK'e katkı sağlaması için "İmza : Ben" satın almaya çağırdı.

İlk buluşma 15 Nisan'da

Aslında yazarlar bu kadar değil.

Mavisel Yener, Esin Sayın Kayser, Bahar Tapkaç, Arzu Kara Kavadarlı, Ayça Çatalyürek, Nazlı Meyva, Başak Tırnaklı, Zeliş Kurt, Sibel Yengin Zobu, Gonca Çömen Keskin, Zeynep Omay, Selma Kırkıkoğlu Uruktan, Şebnem Özerdem, Selin Mamacı'nın da aralarında bulunduğu 154 iyi kadın, ilk olarak 15 Nisan'da İstanbul'da Cadoro Restaurant'ın evsahipliğinde bir araya gelecek.

Kitabın İzmir tanıtımı ise 21 Nisan'da Blanca Otel ev sahipliğinde saat 17.00'de gerçekleşecek.

Yazarlar ertesi gün yani, 22 Nisan'da ise TÜYAP Kitap Fuarı'nda Destek Yayınları'nın standında kitabı imzalayacak.

İşte kitabın ünlü yazarları ve kaleme aldıklarından bazıları

Şafak Pavey: Bir eli ve bir kolunu kaybettiği kazayı anlattı. 


Ana vagonlara bağlı 8 posta katarı üzerinden geçtiğinde hissetikleri okuyucuyu sağa sola çarpıp kendisine getirecek nitelikte.

Canan Tan: Ünlü yazar mektubunda adeta kendisiyle yüzleşti. Yazdığı kitapların kahramanlarının aslında kendisinin olduğunun ipuçlarını ise ilk kez verdi.

Derya Baykal: Televizyon dünyasının sevilen ismi Derya Baykal, babaanne olmanın mutluluğuyla kaleme sarıldı.

Geçen yıl dünyaya gelen torunu Ali Teoman için bir şiir kaleme aldı.

Ece Vahapoğlu: Mektubu kendisine yazdı. Aslında kalbine uzanan bir mektup. Ruh eşine kapıları açacak sırları paylaştı.

Şengül Hablemitoğlu: Suikaste kurban giden Necip Hablemitoğlu'nun eşi olan Dr. Şengül Hablemitoğlu, mektubunu keşfedilmemiş sevgilerin daha çok kenetlenmesi için kendine yazdı.

Cemre Birand: Mektubunda, hayatında büyük rol oynayan 3 kadını kaleme aldı. 


Onları ebedileştirmek için yazdığı mektupta aslında, nasıl "Cemre" olduğunu anlattı.

Ayşe Erbulak: "Şeytan ve Melek" başlığıyla kaleme aldığı yazısında Erbulak, kendisine yazdığı mektupta neden kendisini sevdiğini anlattı.

İlkim Karaca: Kendisine neden "Bayan Huzur" diye seslenildiğini anlattı. Huzurunun nedeninin ise aslında annesi olduğunu söyledi.

İpek Ongun
: Mektubunda iki hayalini yazdı. Ömrünün son 33 yılını yazmakla geçiren Ongun'un iki hayali de hayatı bir adım öteye taşıyacak.

Müjgan Ferhan Şensoy: Derya Baykal ve Ferhan Şensoy'un kızı olan yazar, anneannesinin annesini televizyonda seyrederken yüzündeki huzuru, yani bir annenin kızıyla gurur duymasının büyüleyici karşılığını tarif etti.

Şebnem Bursalı: İki güzel kadın; annesi ve kız kardeşine mektubu yazdı. Hayatının kahramanı annesi ve kızkardeşini kaleme alırken bir sırrını da ilk kez okuyucuyla paylaştı.

Pakize Sükan: Kaybettiği eşine yazdığı bir mektup. Kitabın en duygu yüklü mektupları arasında arasında yer alıyor. Kalemine öyle bir notayla yazılmış müzik eşlik ediyor ki sonsuz mutluluğu tarif ediyor.

Zeliha Jale Toprak: Kızına yazdığı mektupta, o tarifi mümkün olmayan sevgiyi anlattı. Toprak, anne olmanın yüceliği kadar evladın üzerine titreyen o kalplerin hissetiklerini kaleme aldı.

Ayçe Dikmen
: Son sözünü kendine söyledi. Hani hepimizin kırılgan bir tarafı, bir şeyi başaramamış bir şeyleri eksik yaptığını düşünen tarafımız olur ya, onu kaleme aldı.

Işınsu Kestelli: Savaşçı ruhuyla tanınan Kestelli, hem oğlu Ege'yi hem de görevleri nedeniyle sorumlu olduğu Ege Bölgesi'ni anlattı. Kucağındaki iki Ege'ye duyduğu derin sevgini aktardı.

Burçay Erenay Güngüler
: Artık aramızda olmayan Gültekin Yazgın'ın "hepimizin kahramanı" olarak sonsuza kadar kalplerde yaşamaya devam edeceğini söyledi.

Haber Kaynağım :
Yeni Assır gazetesi muhabir gazeteci ŞAFAK İNCE haber yazısıdır.
http://www.yeniasir.com.tr/

Müslüman kadın kahraman: Hem kötülükler hem ağabeyi ile savaşıyor

Çok kültürlü bir ailenin çocuğu olan 16 yaşındaki Kamala Khan, ergenlik sorunlarının yanı sıra kültürel ve dinî normlarla da baş etmek zorunda. 

Son derece muhafazakâr ağabeyi gelenekle moderni birleştirmesini istemiyor.

Çizgi romanlarıyla ünlü Amerikan yayınevi Marvel, Müslüman kadın süper kahraman Kamala Khan’ı, türün meraklılarıyla buluşturmaya hazırlanıyor.

Kamala Khan Müslüman bir genç kız.

Pakistanlı Amerikalı göçmen bir ailenin ergenlik çağındaki kızı olarak, kimlik bunalımı yaşıyor.

Ama buna karşın süper kahraman güçleri var ve biçimini değiştirebiliyor.

Kamala Khan, Amerikan Marvel Comics Yayınevi’nin şubat ayından itibaren piyasaya süreceği çizgi roman serisinin kahramanı.

Yeni süper kahraman, Marvel editörleri Sana Amanat ve Steve Wacker’in ortak düşüncesi. 

Karakter, Amanat’ın çocukluğundaki anekdotlarla hayat bulmuş.

Çizgi roman serisinin yazarı G. Willow Wilson projeyi duyar duymaz masasına gelmesini istemiş.

Wilson karakterle ilgili olarakMs. Marvel’in gerçeğe yakın, özellikle genç kadınların kendileriyle özdeşleştirebilecekleri bir karakter olmasını istedim” diyor.

Wilson kendi ergenlik tecrübelerinden de karaktere çok şey kattığını vurguluyor.

Ağabeyi ve annesiyle başı dertte

Çok kültürlü bir ailenin çocuğu olan 16 yaşındaki Kamala Khan, ergenlik sorunlarının yanı sıra kültürel ve dinî normlarla da baş etmek zorunda.

Son derece muhafazakâr ağabeyi gelenekle moderni birleştirmesini istemiyor.

Kuruntulu annesi ise kızının bir erkekle tanışıp ondan hamile kalmasından kaygı duyuyor.

Yazar G. Willow Wilson “göçmen aile çocuklarının kendilerini iki dünya arasında bölünmüş hissettiğine” dikkat çekiyor.

Bir yanda sevdikleri ama aynı zamanda onları çıldırtan aileleri var, diğer yandaysa aile içindeki hayatlarını anlamayan arkadaşları.

İslam düşmanlığı işleniyor

ABD’deki Müslümanların günümüzde karşılaştığı zorluklar da çizgi romanda konu ediliyor.

11 Eylül 2001’den beri, İslam düşmanlığının azımsanamayacak boyutlara ulaştığı bir ülkede yaşamanın getirdiği problemler işleniyor.

Süper kahraman hakkında çizgi romanın kapağı ve birkaç detay dışında henüz pek bir şey bilinmiyor.

Kapakta yüzünün sadece burnuna kadar olan alt kısmı açıkta olan, genç, sportif bir kadın görülüyor.

Üzerinde, şimşeğe benzeyen bir S harfi olan, siyah bir tişört var. 

Sol kolunun altına okul kitaplarını sıkıştırmış, sağ elini ise yumruk yapmış.

Boynunda renkli bir eşarp olan kızın saçları ise açık. 

Wilson bunun birçok Müslüman Amerikalının başörtüsü taşımadığı gerçeğini yansıttığını söylüyor.

Malala Yusufzay mı ilham verdi?

Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Uzmanı Andrea Schlosser ise Kamala Khan yaratılırken gerçek bir şahsiyetten esinlenmiş olunabileceğini ileri sürüyor:

“Çizgi romanlar her zaman gerçeği yansıtırlar, toplumun bir aynasıdırlar. 

Genç okurlar açısından örnek alınacak bir kimlik oluşturdukları düşünülebilir.

Ama gerçeklikle daha yakından paralellikler de kurulabilir. 

Kamala ismi belki de geçen yıl Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen Malala Yusufzay’a işaret eden bir kelime oyunu olabilir.”

Haber Kaynağım :
DW Türkçe haber servisinden alınmıştır.
http://www.radikal.com.tr/

Özgür ruhlu kadınlar

Kırmızı Ayakkabılı Kadınlar, büyük laflar etmeden, hınzır bir dille 'kadın özgürlüğü' meselesini sahneye taşıyan bir oyun.

"Özgür ruhlu kadınlar" gönül rahatlığıyla gidin, görün diyebileceğim bir oyunla kapatmış oldum: 

Kırmızı Ayakkabılı Kadınlar Tiyatro BeReZe kadınları diyebileceğim bir ekibin elinde pişirilmiş, benzerlerinin tekrarına düşmeyen, küçük cin fikirlerle dolu bir kadın oyunu.

Sahnede de metni üreten ekip var: 

Firuze Engin, Sena Taşkapılıoğlu Kornhauser, Elif Temucin ve Bilge Göktürk ( Dönüşümlü olarak Melda Tuzluca)

Çekiçi sahne ve kostüm tasarımı da yine bir kadının, Hilal Polat'ın elinden çıkma.

Oyunun yönetmeni Erkan Uyanıksoy ve ışık tasarımcısı Utku Kara'yı bir kenara ayırırsak yani, anlatısından üretim aşamalarına bir kadın oyunuyla karşı karşıyayız.

Aslına bakarsanız bilmediğimiz bir öykü değil anlattıkları.

Odağına anonim bir halk masalı olan Kırmızı Ayakkabıları alarak, masalın etrafına günümüzden, bu ülkeden ve hatta kendi yaşamlarından "kadınlık halleri" anlatıları kurgulamış, ekip.

Her episodda masalın bir bölümünü ve oyuncuların kimi zaman kendi isimlerini kullanarak, kendi hayatları üzerinden oyuna dahil ettiklerini izliyoruz.

Erkek gibi güçlü dayanıklı, cesur yetiştirilen genç kadın da var, sokakta her an taciz endişesiyle yürümek zorunda olan kadın da. 


Metni oluşturan tüm parçalar tıpkı "regl düğünü" esprisi gibi orijinalliğini ilk olmakta değil, seyirciyi uyanık tutan, göndermeleriyle metni destekleyen ve eğlencesi bol mizansenlerinden alıyor.

Grotesk oyunculuk biçimi de oyunun bütünlüğünü tamamlıyor. 

5 çayı kıvamındaki masa başı kadın sohbeti sahnesi misal, son derece durağan ve sıkıcı olabilecekken bu riski alıp akıp giden bir episod daha yaratmış olmuş, yönetmen.

Masalın kilise bölümün oyuncuların abartılı ve eğlenceli mimiklerini takip ederken, masaldaki kızın başına gelenleri dinlemeyi kaçırmış olmam dışında oyunun bütünlüğünden hiç kopmadım.
.
      

     "Kadının özgürlüğü" meselesini büyük laflar etmeden, aksine bir halk masalı eşliğinde ve hepimizin bildiği çocuk oyunları naifliğiyle anlatan ama hınzırlığı da elden bırakmayan bir oyun, Kırmızı Ayakkabılı Kadınlar.

Kız çocuklarına ve kadınlara biçilen rolleri sıkıcı klişelerden uzak bir dille, ülke ve kent siyasetiyle bağını da kurarak önümüze seriyorlar.

Kırmızı Ayakkabılı Kadınlar, 21 ve 28 Ocak 21.00 de Sekizinci Kat'ta.

İnat etmeye devam
 
     

        Tiyatro bir şekilde hep 'yangında ilk vazgeçilenlerden'

2013 boyunca da kentsel dönüşüm yolunda eksilen salonlar, itaatsizliğin bedelini devlet desteğinin kesilmesiyle ödeyen topluluklar, 'genel ahlak' tornasından geçirilmeye çalışılan oyunlar gördük.

Ama bir yandan da sokaklarda, parklarda sahnelenen 'Gezi oyunları', birbiri ardına yola koyulan genç topluluklar, yepyeni mekanlar, sokakta olan bitene anında tepki veren genç ekipler ve sürekli bir dayanışma vardı tiyatro cephesinde. 
.
     

    Tiyatro da 'inat etmeyi' bırakmayanların uğraşı işte, bundan sonra da inatla üretmeye devam edeceklerdir.

2014'te de direnişin sahnedeki halini görmek dileğiyle, iyi yıllar.

"Özgür ruhlu kadınlar" , "'Kırmızı Ayakkabılı Kadınlar', büyük laflar etmeden, hınzır bir dille 'kadın özgürlüğü' meselesini sahneye taşıyan bir oyun. "

Haber Kaynağım :
Radikal Gazetesi köşe yazarı BAHAR ÇUHADAR makalesidir.
http://www.radikal.com.tr/

3 Kadın Bin Turna


       Tiyatro Tatavla’nın ikinci projesi “3 Kadın Bin Turna”; kadına yönelik şiddete karşı başlattığı kampanyayla kadınların var olma çabasına destek olmayı arzu ediyor!

Bir beden tiyatrosu olarak hayata geçmeye hazırlanan “3 Kadın Bin Turna” adlı oyun; prömiyerine kadar dünyanın dört bir yanından kanatlarında, kadınların daha demokratik, barışçıl ve eşit yaşam koşullarına sahip olmasına dair dileklerin yazılı olduğu, kağıttan 1000 turna toplamayı amaçlıyor.

Tiyatro Tatavla’nın ikinci projesi “3 Kadın Bin Turna”; kadına yönelik şiddete karşı başlattığı kampanyayla kadınların var olma çabasına destek olmayı arzu ediyor!

Buruşturulup bir kenara atılmış kağıt parçaları gibi, yere düştüğü anda unutulan hayatlara dikkat çekmek için yola çıkan “3 Kadın Bin Turna” oyunu; Tiyatro Tatavla’nın ikinci projesi.

Konsepti, rejisi ve koreografisi Arda Alpkıray’a ait olan, Eraslan Sağlam’ın danışmanlık yaptığı oyunda Ayça Bildik, İrem Erkaya ve Yeşim Egemen Özaydın rol alıyor.

“3 Kadın Bin Turna” ekibi başlattığı kampanyayla da kadına yönelik şiddetle ilgili uluslararası kamuoyu oluşturmayı amaçlıyor.

“3 Kadın Bin Turna” ekibi tarafından başlatılan kampanya; 2. Dünya Savaşı sırasında kullanılan atom bombasının ardından, radyasyonun etkisiyle lösemi hastalığına yakalanarak yaşamını yitiren binlerce kişiden biri olan küçük Japon kızı Sadako Sasaki’nin iyileşmesi için kağıttan yapılan bin turna kuşundan esinleniyor.

Bir insan hastalandığında, kâğıttan 1000 adet turna kuşu yaparsa, bunu gören tanrıların, bu kişiyi sağlığına kavuşturacağı inancına dayanan bu efsaneden yola çıkan “3 Kadın Bin Turna” projesi, kadınların daha demokratik, barışçıl ve eşit yaşama koşullarına sahip olmasına dair dileklerini, gerçekleşmesi umuduyla, yapacağı kağıttan turna kuşlarının kanadına iliştirirken, turnaların yapımında seyircisini de yardıma çağırıyor.

Ocak ayında perdelerini açmaya hazırlanan “3 Kadın Bin Turna”; kadın hayatına ve haklarına dair güzel dileklerin gerçekleşmesi umuduyla, prömiyer tarihine kadar dünyanın her yanından gönderilecek, kağıttan bin turnayı bekliyor.

Dileklerini ve isimlerini, kağıttan turnalarının kanadına yazarak Tiyatro Tatavla’ya gönderen seyircilerin gönderdiği kuşlar; oyun süresince fuayede sergilenecek.

Tiyatro Tatavla; “3 Kadın Bin Turna” projesiyle, kadına yönelik şiddetle ilgili uluslar arası kamuoyu oluştururken aynı zamanda, dünyada tuhaf bir şekilde yoksunluğu hissedilen “Kadına Yönelik Şiddet Utanç Müzesi”nin İstanbul’da açılması için ön ayak olmayı hedefliyor.

Haber Kaynağım :
http://sanat.milliyet.com.tr/

Dünya Tango Şampiyonası'ndan En Özel Görüntüler

     
  Arjantin, Buenos Aires'te gerçekleşen Dünya Tango Şampiyonası'nda dünyanın en iyi çiftleri yarışıyor.

Bu yıl 11.'si gerçekleşen şampiyonaya 37 ülkeden 556 çift katılıyor. 


Çiftler sahnede, tutkunun doruk noktalarında gezinen en güzel performanslarını sergiliyor.

Bu yıl ilk defa yarışmaya, hemcins olan çiftler de katılıyor.

İşte dünyanın en büyük dans organizasyonlarından biri olan şampiyonadan, tangonun ateşini ve dansın en estetik hallerini yansıtan görüntüler.

Haber Kaynağım :
http://www.sondakika.com/

Bademcik İltihabı Nedir?


   Bademcik iltihabı ve farenjit, kış aylarında diğer aylara göre daha sık karşılaşılan hastalıklar olarak öne çıkıyor.

Bulaşıcı olabilen ve kalabalık ortamlarda fazla zaman geçirenlerin risk grubunda olduğu bu hastalıklar, vücudun bağışıklık sisteminde güçsüzlüğe neden olarak kişinin sağlığını tehdit ediyor. 


 
Doğru teşhis ve tedaviyle bu hastalıkların kolayca etkisiz hale getirilebileceğini ifade eden Emsey Hospital'dan Kulak Burun ve Boğaz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Suat Turgut, konuyla ilgili görüşlerini paylaşıyor.

Bademcik iltihabı nedir?


Bademcik tıbbi adıyla tonsil, ağız içinde solunum yolunun başlangıcında bulunan, her iki tarafta birer tane yer alan, vücudun savunma sistemine ait organlardır.

Bu organlar, mikropların (bakteri ve virüsler) ilk olarak tutulduğu yerdir.

Vücut direncinin düşmesi durumunda bademcik (tonsil) tarafından tutulan mikroplar, bu organ tarafından yok edilemez ve organı hasta eder.

.
   

    Bademcik iltihabının belirtileri nelerdir?

Bademcik dokusu iltihaplanınca, mikroplara ait toksinlerin kana karışması sonrası vücutta bazı belirtiler ortaya çıkar.

Bu belirtile; ateş, boğaz ağrısı, halsizlik, vücutta yaygın kas ağrısı, iştahsızlık olarak sayılabilir.

Bunun yanında, bademciklerin iltihaplanmasına bağlı olarak ağızda tat bozukluğu ve kötü koku da ortaya çıkar.

Bademcik iltihabı nasıl bulaşır?



  Bademciklerin iltihaplanması genellikle vücut direncinin düşmesi, aşırı yorgunluk, aşırı fiziksel egzersiz, uykusuzluk, yetersiz beslenme gibi durumlarda ortaya çıkar.

Bu gibi durumlarda, vücutta zararsız olan fırsatçı bakteriler enfeksiyona yol açar.

Ayrıca enfeksiyona yakalanmış bir kişiden de tensel temas veya damlacık enfeksiyonu şeklinde bulaşma olabilir.

Bulaşma, genellikle eller yoluyla olur. 


Hasta kişilerin ellerine temas edilmesiyle hastalık bulaşır.

Bademcik iltihabı tedavisi

Bademcik tedavisi, vücudun kendi savunma mekanizmasını güçlendirmekle başlar. 


 
Bunun için yatak istirahati, yeterli sıvı alımı ve beslenme ön şarttır.

Ateş olduğunda ılık suyla duş almak, vücuda alkol ve soğuk su ile ıslatılmış pamuk ve kompreslerin uygulanması işe yarar.

Bunlar yeterli olmazsa, ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilir.

Bakteriyel enfeksiyonlarda antibiyotik tedavileri gerekebilir.

Tablonun ağır olduğu bademciklerin aşırı iltihapla şişmesi, hava yolunu kapatması sonucu ağızdan beslenme güç olabilir.

Bu gibi durumlarda hastaneye yatılması, serum ve antibiyotik tedavisi yapılması gerekebilir.

Ne zaman ameliyat gerekir?


  Vücudun savunma organı olan bademcikler (tonsiller) sık enfeksiyon geçirmesi sonucu, mikropların yerleştiği, koruma fonksiyonu kaybeden bir organ haline gelir.

Vücut direncinin düştüğü her anda iltihaplanır ve vücutta birçok organın hastalanmasına yol açabilir.

Bademcikte üreyen mikroplar eklemlere yayılarak eklem romatizmasına, böbreklere yayılarak böbrek iltihaplarına, en tehlikeli olarak da kalp kapakçıklarına ve zarına yayılarak kalp iltihabına yola açabilir.

Bu risklerden dolayı senede 5-6 kezden fazla bademcik iltihabı geçirme durumunda hastalara ameliyat öneririz.

Çocuklarda da genellikle 3 yaşın altında ameliyat önerilmez. 


Ancak sık bademcik enfeksiyonu geçirme yanında, bademciklerin aşırı büyümesine bağlı olarak horlama, uykuda nefes kesilmesi gibi uyku apnesi hastalığı belirtileri varsa, 3 yaşın altında da ameliyat yapılabilir.

Ancak genellikle 3 yaş, ameliyat için alt sınır kabul edilir.

Bademcikler alınınca bağışıklık sistemi zayıflar mı?

Bademcikler alınınca, vücudun savunma mekanizması zayıflamaz. 

Yapılan bilimsel çalışmalarla bu kanıtlanmıştır.

Savunma sistemine ait hormonlarda hiç bir azalma olmaz. 

.
         
    Üst solunum yolunda, Waldeyer halkası adı verilen bademcik dokusuna benzer dokular mevcuttur.

Bunlar üst solunum yolunu daire şeklinde çevreler. 

Dil kökünde genizde bademcik dokuları vardır.

Bademcik dokusu alınınca, bunlar görevi kompanze ederek üstlenir ve vücutta bademciklerin eksikliği hissedilmez.

Alınan bademcikler yeniden büyür mü?

Bademcikler tamamen alınınca yeniden büyümez. 

Ancak bademcik tamamen alınmazsa, parça bırakılırsa tekrar büyüyebilir.

Farenjit nedir, nasıl oluşur?

.
   

  Farenjit, bademcik iltihabından farklı bir durumdur. Bademcik iltihabına göre daha hafiftir.

Hastalar çoğunlukla bademcik iltihabıyla karıştırır ve doktorları yanlış yönlendirir.

Bu nedenle de gereksiz bademcik ameliyatlarına yol açabilirler.


Bu gibi durumlarda, ameliyattan sonra şikayetler daha da artar. 

Farenjit, üst yutak bölgesinin (farenks) iltihabıdır.

Boğazda yanma, kesilme tarzında ağrı, sürekli boğazda gıcık ve takılma hissi oluşur.

Hastalar sürekli olarak bu rahatsızlığı ortadan kaldırmak için, boğaz kazıma ve temizleme hareketi yapar.

Soğuk, sıcak ve baharatlı gıdaları alınca rahatsızlık artar.

Farenjit nasıl tedavi edilir?

Bazen farenjit, reflü hastalığı ile beraber görülür. 

.
       
       Reflü hastalığı tedavi edilince, farenjit de düzelir.

Bu nedenle, kronik farenjiti olanların mide ve yemek borusunu kontrol ettirmeleri, mide kapakçığındaki probleme bağlı reflü hastalığı varsa öncelikle bunu tedavi ettirmeleri gerekir. 

Allerjik bünyelerde de farenjit tablosu ortaya çıkabilir.

Bu durumda, yukarda sayılan belirtilere ilave olarak boğazda ve damakta kaşıntı hissi olur.

.
    

   Eğer alerji tespit edilirse, önce alerji tedavisi hastalığın iyileşmesini sağlayabilir.

Ayrıca burun ve sinüslerdeki i problemlere bağlı olarak sürekli ağız solunumu yapma da farenjite zemin hazırlayabilir.

Farenjit belirtileri olanların, burun ve sinüslerinin kontrol ettirmelerinde fayda vardır.
Farenjit tedavisi hastalığa neden olan burun kemik eğriliği, sinüzit, alerji ve reflü gibi durumlar varsa bunların tedavi edilmesiyle başlar. 
.
     

   Farenjit tedavisinde aşırı sıcak ve soğuk, baharatlı gıdalardan kaçınma önerilir.

Bunun yanında, boğaz kültürü ile bakteri tespit edilen hastalarda antibiyotik tedavileri, bunun yanında boğazı rahatlatıcı pastiller ve ağrı kesiciler faydalı olur.

Sigara içen hastaların bu alışkanlığı bırakmaları hastalığın tedavisine olumlu etki eder.

Tozlu ve hava kirliliği olan ortamlardan da uzak durmak gerekir.

.
    

    Bademcik iltihabı ve farenjit hangi yollarla bulaşır?

Bütün enfeksiyon hastalıklarda en belirgin bulaşma yolu ellerdir.

Yapılan çalışmalarda, el yıkayarak %60 - %70 oranında enfeksiyonlardan korunabildiği gösterilmiştir.

Hasta kişilerin salgılarındaki mikroplar ellere bulaşır ve bu yolla yayılır.

.
    

    Ayrıca öksürük balgam ve damlacık yoluyla da bulaşma olabilir. 

Ancak bu yolla bulaşma daha azdır.

Bunun yanında, yeterli dinlenme ve beslenme de hastalıklardan korunmada önemlidir.

El yıkamanın enfeksiyon hastalıklarında koruyucu etkisi yapılan bilimsel çalışmalarda kesin olarak gösterilmiştir.

Haber Kaynağım :
http://ivillage.mynet.com/

Bale sokağa indi

     Avustralyalı fotoğrafçı Lisa Tomasetti, son serisinde balerinleri sokakta görüntüledi. 
.
       

Sahnede görmeye alıştığımız balerinler, bu fotoğraflar için Paris’te, Tokyo’da ve New York’ta kamera karşısına geçti.

Haber Kaynağım :
http://www.radikal.com.tr/