Meta Olarak Kadın Bedeni

 “İktidar, sosyal bir ilişki içerisinde, öteki dirense de kendi iradesini kabul ettirme fırsatıdır,bu fırsatın nereden çıktığı önemli değildir.”   
                                                                        
                                                              Max Weber

Amentüsü kâr olan kapitalizmin insan bedenini metaya indirgememesi düşünülemezdi. 


Özündeki rekabetçi havayı ilerlemesinin tek kaynağı olarak gördüğünden bir tercih yaptığında elbette oyunu kadın bedeninden yana kullanacaktı. 

Öyle de yaptı. Doğusundan batısına binlerce yıllık erkek egemen kültürünü ve ahlakını manevi gerekçelerine kalkan yaparak kadın bedenine güzellik endüstrisini ikram etti ki uygar yüzüne nur yağsın.

Kozmetiğinden, estetik operasyonlara, spor salonlarından, saunalarına, perhizlerine kadar kadın bedenini didikledi durdu. 

Hesapta binlerce yıllık zapturaptı yerle yeksan etmek için kadın bedenini özgürleştirecek. Ve fakat evdeki hesap çarşıdaki hesaba baya bir fark attı. 

Tonlarca kâğıt para kazanan sektör tilkileri eskilerin ahlaksızlığına, cahilliğine, zorbalığına rahmet okutacak projelerle kadınların beden ve his dünyalarını yapboz tahtasına çevirdiler.

Güzelliğin uyum demek olduğunu değme estetikçilerden daha iyi anlayan cinsiyet mühendisleri, giyim, koku, beden ölçüleri gibi şeyleri moda adı altında masum dimağlara sunarken, kadınların bilinçaltına şu sloganı kazıdılar: 
Arzulanmak istiyorsan eksikliğini gider. 

Tarihi referanslarını Eros, Afrodit ve bilmem ne tanrısı olan seks ikonlarına dayandırarak afrodizyak fantezilerini karşı cinsimizin üzerine yıktılar. 

Tabi ya, filanca kozmetik ürününün veyahut falanca giyim mağazasının ara yüzü olarak Emma Goldman’ı veya Angela Davis’i kullanması düşünülemezdi. Öyle de olmadı zaten.

Bu tantananın müşterisi de belli; binlerce yıllık zorbalığın başrol oyuncusu erkek beyefendi. 

Sektör tilkileri sağ olsunlar ideal kadının ne demek olduğunu bizzat kadınlardan ve erkeklerden iyi bildiklerinden, uzun bacaktır, kalçadır, memedir derken hayallerimizi tecavüzcü imgelerle doldurup birçok günahsız insanın yok olmasına sebebiyet vermişlerdir.

Etrafındaki erkekleri reyting aletleri gibi gören kadınlar veya kızlar izleyicisiyle barışık olmak için reklam ajanslarından medet umar vaziyette alış veriş mağazalarına akın edip izleyici kitlesine uygun gövdesini yeniden şekillendiriyor. 

Bazıları ise daha ileri giderek -ki artık bu bazıları değil baya bir kısmı oldu- çekeceği zahmete aldırmadan vücudunda taktik değişikliklere gidiyor. İsmi estetik lakin yaptıranların çoğu daha bir tipsiz olup çıkıyorlar.

Ekranlardan, reklam panolarından gözlerinin içine sokulan sözde kusursuz mankenleri gördükçe kendi eksiklerinin farkına varan kadınlar bu sözde eksiklerini tamamlamak için yüzlerini gözlerini boyayarak, üzerlerine modaya uygun yeni elbiseler alarak, tıbbi operasyonlardan geçerek kapitalizm tarafından dayatılan ideal kadın ölçülerine ulaşmaya çalışıyorlar. 

Sonuç her defasında hüsran; çünkü var olması için sürekli kendisini yenilemek zorunda olan güzellik endüstrisi zamanla yarışırcasına trend (eğilim)  adını verdikleri kelime fukarasıyla yeni limanlara çoktan yelken açmıştır bile.

Güzellik terörizmi tarafından kuşatılan kadın bireyler bedenlerini öne çıkarttıkça düşün dünyalarından mahrum oluyorlar ve kendilerini bilinçaltlarında cinsel bir sunu olarak görmekten öteye gidemiyorlar. 

Cinsiyet ciddiyetsizliğinin erkekteki yansıması ise tam bir gayri insanilik olarak vücut buluyor. 

İster sevgilisi olsun ister eşi olsun kısa süreli duygusal moladan sonra zihninde eylem halinde olan seks fantezilerini iş başı yaptırarak elinin altındaki kadınların çakma porno oyuncusu olup çıkıyorlar. 

Ne yazık ki dünden bugüne evli cinsler arasında değişmeyen bir gerçek varsa o da evlilik içi tecavüz olayıdır.

Şeyleştirici gücü egemenliğinde tutan kontrol membaları ellerinin altındaki kitleyi olabildiğince hareketsizleştirmek için soluksuz enerji harcamakta, seslerini olabildiğince uzaklara ulaştırmaya çalışmaktadır. 

Sermayenin sınır tanımaz güzelliklerini yeni zihinlerle buluşturmak için Afganistan’dan tutun da Afrika’nın bilmem ne ülkesine gönderdiği iyi niyet elçisi plastik bebekleriyle geri bıraktırılmış halkların kadınlarına özgürleşmek ister misiniz diye bıyık altından gülümsüyorlar.

Bir tüketim nesnesi olarak kadın bedeni, üzerine çullanan suni şeylerden zihnen arındırılmadığı müddetçe gerek insan olarak gerek insani olarak boyunduruk altında kalmaya devam edecektir. Ve tabi onunla birlikte bütün bir insanlık… 

Filozofundan, tarihçisine, mesihinden, edebiyatçısına kadar düşünen bütün eril beyinler onun bir günah yaratıcısı olduğu gerçeğinde hemfikirdiler. 

Kendi acizliklerini ve düşük karakterlerini kadınlara yansıtırken unuttukları bir gerçek vardı; o da gerçeğin kendisiydi. 

Ve bu gerçek katışıksız kadında yeniden vücut bulduğu zaman yeryüzü bugünden çok daha güzel bir yer olacak.

Haber Kaynağım :
Bu makale

Gaybi KUTLU tarafından kaleme alınmıştır. 
http://blog.radikal.com.tr/