
.
Fotoğrafları, afişleri duvarlarımızı süslemeye başladığında ilk gençlik düşlerimizin Bihter masumiyetindeki Müjde Ar’ı, sinemada devrimin adı olmaya da adımını atmıştı.
.
‘Aşk-ı Memnu’nun daha ilk sahnesinde, sandalda gördüğümüz haline
çarpılmıştık; düşlerimizin, ütopyalarımızın izini sürmeye başladığımız
ilk gençlik günlerimizde.

Agâh Özgüç imzalı, ‘Nasıl Artist Olabilirsiniz’ isimli kitapta, ‘Nasıl Artist Oldular’ bölümünde Müjde Ar şöyle tanıtılıyordu: “Gerçek adı Suat Ebrem’dir Müjde Ar’ın.
.
Eğer Halit Refiğ’in TV için yönettiği ‘Aşk-ı
Memnu’ adlı dizide oynamasaydı, belki de Müjde Ar diye bir yıldızı
tanımayacaktık.
21 Haziran 1954’te doğan Müjde Ar, ‘Aşk-ı Memnu’da
oynayıp sinemaya geçmeden önce tiyatro oyunculuğu yapmıştı.”

Sonrasında ‘deliliğe övgü’ çağrışımlı kadın hallerinde defalarca izlediğimiz Müjde Ar, 70’li yılların ortasında ‘Baldız’, ‘Pisi Pisi’, ‘Köçek’, ‘Batsın Bu Dünya’ gibi filmlerde kendini kanıtlarken, henüz sinemada ‘devrim’ yapacağından biz de habersizdik, kendisi de.
Evet; Adile Naşit’li, Münir Özkul’lu, Şener Şen’li, Halit Akçatepe’li aile komedisi Ertem Eğilmez filmi ‘Gülen Gözer’de de; yine Ertem Eğilmez’in yapımcılığında Kartal Tibet’in yönettiği ‘Tosun Paşa’da da; Orhan Gencebay’lı Şerif Gören filmlerinde de (‘Aşkı Ben Mi Yarattım’, ‘Kır Gönlünün Zincirini’, ‘Feryada Gücüm Yok’); Atıf Yılmaz’ın yönettiği ‘Kibar Feyzo’da da oyunculuğunu geliştirip kanıtlarken hem sinemada hem de gönlümüzde devrim yapacağından habersizdik.
‘KADIN FİLMLERİ’ DÖNEMİNDE, KADININ ADI MÜJDE AR’DI

Sonrasında ‘deliliğe övgü’ çağrışımlı kadın hallerinde defalarca izlediğimiz Müjde Ar, 70’li yılların ortasında ‘Baldız’, ‘Pisi Pisi’, ‘Köçek’, ‘Batsın Bu Dünya’ gibi filmlerde kendini kanıtlarken, henüz sinemada ‘devrim’ yapacağından biz de habersizdik, kendisi de.
Evet; Adile Naşit’li, Münir Özkul’lu, Şener Şen’li, Halit Akçatepe’li aile komedisi Ertem Eğilmez filmi ‘Gülen Gözer’de de; yine Ertem Eğilmez’in yapımcılığında Kartal Tibet’in yönettiği ‘Tosun Paşa’da da; Orhan Gencebay’lı Şerif Gören filmlerinde de (‘Aşkı Ben Mi Yarattım’, ‘Kır Gönlünün Zincirini’, ‘Feryada Gücüm Yok’); Atıf Yılmaz’ın yönettiği ‘Kibar Feyzo’da da oyunculuğunu geliştirip kanıtlarken hem sinemada hem de gönlümüzde devrim yapacağından habersizdik.
‘KADIN FİLMLERİ’ DÖNEMİNDE, KADININ ADI MÜJDE AR’DI
Müjde Ar, bu filmleri tamamladığında 70’li yıllar geride kalmış 1980’lere gelinmişti.

.
O günleri ve entelektüel birikimindeki dönüşümü, Nuriye
Akman’la yaptığı söyleşide şöyle anlatıyordu: “Toplumsal olaylar insanı
çok etkiliyor.
12 Eylül’de İzmir Fuarı’nda şarkı söylüyordum. Birdenbire dediler ki, ‘Fuar muar bitti, hadi evinize.’
.
12 Eylül’de İzmir Fuarı’nda şarkı söylüyordum. Birdenbire dediler ki, ‘Fuar muar bitti, hadi evinize.’
.
Bahçede çay içerken aniden
tankları gördük. 12 Eylül’ün etkisi çok fazla oldu üzerimde. Asılan
gençler, idam cezaları, Özal Türkiye’si, değerlerin hızla yok oluşu,
değişimi, aydın düşmanlığı…
Orada şunu hissediyorsun: Karşı bir tavır
içine girmeliyim ve kendimi geliştirerek farklı bir yerde var
etmeliyim.” (14. 04. 2002)
Müjde Ar, Sinan Çetin’in ‘Çirkinler de Sever’ (1981), Ömer Kavur’un ‘Ah Güzel İstanbul’ (1981), ‘Göl’ (1982), Kartal Tibet’in ‘İffet’ (1982), ‘Şalvar Davası’ (1983), Şerif Gören’in ‘Güneşin Tutulduğu Gün’ (1983) filmleriyle, sinemadaki uzun yürüyüşünün başarılarını bizimle paylaşmayı sürdürüyordu beyazperdede.
.
Müjde Ar, Sinan Çetin’in ‘Çirkinler de Sever’ (1981), Ömer Kavur’un ‘Ah Güzel İstanbul’ (1981), ‘Göl’ (1982), Kartal Tibet’in ‘İffet’ (1982), ‘Şalvar Davası’ (1983), Şerif Gören’in ‘Güneşin Tutulduğu Gün’ (1983) filmleriyle, sinemadaki uzun yürüyüşünün başarılarını bizimle paylaşmayı sürdürüyordu beyazperdede.
.

Müjde Ar’ın ve tabii ki sinemamızın bu dönemi Atıf Yılmaz;’ın ‘Dağınık Yatak’ (1984) filmiyle başlıyordu. Arkasından yine Yılmaz imzalı ‘Adı Vasfiye’ (1985), ‘Dul Bir Kadın’ (1985), ‘Asiye Nasıl Kurtulur’ (1986), ‘Ah Belinda’ (1986) filmlerinde Müjde Ar; sırasıyla Vasfiye, Suna, Asiye, Serap/Naciye suretlerinde kimi zaman gerçekliğin acımasızlığında kimi zaman da fantazyanın traji-komik öykülerinde gezindi.

VE KURALLAR BİR BİR YIKILIR
Sinemamızdaki ‘Müjde Ar devrimi’ni Atıf Yılmaz filmlerinden önce Ömer Kavur’un ‘Ah Güzel İstanbul’uyla başlatmak doğru bir tespit olur sanırım.
.
Sinemanın ‘kurallı sultanı’ Türkan Şoray da bu filmden sonra
“Sen cesaret etmeseydin biz de edemezdik. Biz de seninle gördük bir
şeyin ucuzlatmadan, bayağılaşmadan olabileceğini” der, ‘Mine’ filminden
başlayarak kurallarını yıkan, yok eden bir değişim içine girer.
Öpüşmeyen sultan, filmlerinde öpüşmeye başlar. Müjde Ar devriminin
açtığı kapı ve gösterdiği cinselliğin de hayata ve sevgiye dahil/dair
olduğu gerçekliği sinemanın kurallarını, tabularını yıkma yolunun da
kapılarını açar.
.
.
Katı kuralları olan Türkan Şoray’ı da sinemayı ve
sinemacıyı da değiştirir. Sinemadaki erkek egemen bakışta/yaklaşımda
önemli bir kırılma yaşanır.
.
.

Kadın sorunlarının, kadının insan/birey olarak sorunlarının sinemaya yansımasının, görünür kılınıp gündeme getirilmesinin ötesinde bir adımdır yapılan.
Müjde Ar’ın ‘tabu deviren’, ‘ikonları yıkan’ kadın olarak sinemadaki yeri de ayrıca ve mutlaka filmlerinden örneklemelerle kapsamlı yazılması gereken önemli bir konudur.
.
80’li yılları Ertem Eğilmez’in unutulmaz filmi ‘Arabesk’le
tamamlayan Müjde Ar, Yavuz Turgul imzalı ‘Aşk Filmlerinin Unutulmaz
Yönetmeni’ (1990) filminde de göstermişti bize kendini.
.
.

.
Müjde Ar için, oyunculuk kariyerleri 70’li yıllarda başlayıp 80’li
yılların büyük yıldızları olan Kemal Sunal ve Şener Şen, yine 80’li
yılların ve sonrasının ‘star sistemli’ sinemamızın son yıldızıdır
diyebiliriz.
80’lerle birlikte Türkiye sinemasında ‘star sistemi’nin
bittiğini, bunun yerini ‘yönetmen sinemasının’, buna bağlı olarak da
starın değil oyuncunun önemli olduğu sinemanın aldığını söyleyebiliriz.
Müjde Ar da ‘iyi oyuncu’ olarak sinema tarihine adını yazdırdı.
Müjde Ar, ‘Adı Vasfiye’ filminin ‘Yaratıcı Ekipten Notlar’ kitapçığında “Bedensel değil, ruhsal bir yolculuğa çıktım senaryonun içinde ve her kasabada kadın denen varlığı Vasfiyelerin maskesiyle gördüm.
.
Müjde Ar, ‘Adı Vasfiye’ filminin ‘Yaratıcı Ekipten Notlar’ kitapçığında “Bedensel değil, ruhsal bir yolculuğa çıktım senaryonun içinde ve her kasabada kadın denen varlığı Vasfiyelerin maskesiyle gördüm.
.
Sevmeyi ve
sevilmeyi bilmeyen Vasfiyelerin maskesiyle. Ben de bir Vasfiye değil
miydim?” diye yazmıştı.
Haber Kaynağım :
Bu makale MESUT KARA tarafindan yazılmıştır.