8 Mart tarihi bana 2 şey çağrıştırıyor. Birincisi Tontiş Babaannemin doğum günü, ikincisi de elbette Dünya Kadınlar Günü.
Kadının toplumda ki yerini anlatmak için çeşitli seminerler
düzenlenir, şiddetin sona ermesine katkı sağlamak için özel etkinlikler
yapılır, örnek kadın portreleri olur haberlerde ve çeşitli güzellik,
estetik merkezlerinde, mağazalarda yapılan indirimler vardır.
Hemen hemen her yıl aynı yani. Konuş konuş konuş.
.
.
Elbette her gün kadın ve kadına yönelik haklar için çalışanlar var ama ne kadar duyulur sesleri.
.
.
Bu biraz toplumsal kültürle alakalı sanırım. Ve bizim kadınlarımızla, annelerimizle.
Ben boşanmış bir anne-babanın çocuğuyum. Bu durum beni olumsuz
etkiledi mi diye sorsam kendime cevabını net veremem.
Beraber bir anne-babayla büyürken nasıl sıkıntılar yaşanırsa sanırım öyleydi. Büyük bunalımlar falan yaşamadım yani.
Beraber bir anne-babayla büyürken nasıl sıkıntılar yaşanırsa sanırım öyleydi. Büyük bunalımlar falan yaşamadım yani.
.
Annem emekli bir hemşire. Onun hikayesi inanılmaz. Anne ve babasını
çok küçük yaşta kaybetmiş.
.
Eğer ki ahbapları hemşirelik kolejine gitmesi için dayılarımı ikna etmese küçük yaşta evlendirilirdim diyor. Bu karar hayatını değiştirmiş.
.
Eğer ki ahbapları hemşirelik kolejine gitmesi için dayılarımı ikna etmese küçük yaşta evlendirilirdim diyor. Bu karar hayatını değiştirmiş.
Okumuş, hemşire çıkmış, çalışmaya başlamış.
Sonra babamla tanışmış, evlenmiş. Yaş 28 ve iki çocuk; boşanmış annem.
Çokta haklı sebeplerle.
Ama tüm zorluklara rağmen durmuş ayaklarının üstünde.
Ama tüm zorluklara rağmen durmuş ayaklarının üstünde.
Bu memlekette genç yaşta “dul” kalanın vay haline.
Ev tutmak istersin vermezler. Annemin eşyalarıyla dışarıda kaldığı bir gün bile var. Tutuyor evi, her şey tamam. Kamyona yükleniyor, gidiyor yeni eve. Hani temizlenmiş özenilmiş şekilde ev.
Kamyon yanaşıyor evin önüne eşyalar taşınacak, ev sahibi geliyor annemin
yanına, “Kusura bakmayın, biz vazgeçtik” diyor. Adamın karısı da arkadan bakıyor. Annem “dul, genç ve güzel” bir tehdit çünkü…
Yani, Türkiye’de kadın olmak zorken, dul kadın olmak daha da zordur.
Herkes sizin namusunuzun bekçisi kesilir. Sürekli takiptedir gözler, evli kadın arkadaşlarının bir kısmı senden uzaklaşır.
Annemin şansı Veysi Babam’la tanışmasıyla değişti. Dünyanın en
sakin, naif, saygılı ve sevgi dolu insanı. Dağhan’ın dedesi. Sadece
annemi değil, benim oğlumu da hayata bağladı. İki tatlı dedesi var
oğlumun, çok şanslıyız.
Kadın olmak zor.
Sürekli engellerle mücadele halinde Türkiye’de ki kadınlar. Okumak
için aileleriyle, çalışma hayatında rakiplerle, amirlerle, hayatlarına
biri girdiğinde evlendiklerinde erkeklerle, anne olurlarsa çocuklarla,
boşanırlarsa toplumla…
Kadın olmak zor…
Ve çuvaldızı kendimize batırırsak erkekten çok, kadının düşmanı
yine kadınlar. Bayılıyoruz birbirimize saldırmaya, birbirimizin
kafasını ezmeye.
İş rekabeti, erkek rekabeti , hatta maalesef “annelik” rekabeti.
.
.
“Kim daha iyi kadın, ev hanımı, eş, anne?” tartışmalarına, kendimizi başka kadınlardan üstün görmeye bayılıyoruz.
Türkiye’de kadın olmak zor…
Bir de bunların üstüne psikolojik ve fiziksel şiddet eklenince.
Son yıllarda artan kadın cinayetleri. Genelde AŞK, KISKANÇLIK ve NAMUS başlığı altında verilen, öldürülen kadınların haberleri…
AŞK nasıl öldürme isteği, cinneti doğurur insanda?
Sevdiğine nasıl kıyar insan? Bunun adı nasıl AŞK olur?
Anlamak mümkün değil.
Birçok Sivil Toplum Kuruluşu 8 Mart yaklaşırken bir kez daha kadına,
çocuğa, insana karşı şiddete dikkat çekmek için hazırlıklarını
tamamladı. Ünlü kişilerin bu konularda örnek olduğu bir gerçek.
29 ünlü isim, 'ALO 183 Hayat Kurtarır, Kadına Şiddete Son'
demek için bir araya geldi. Projeye destek veren ünlülerin de katılacağı
"ALO 183 Hayat Kurtarır, Kadına Şiddete Son" temalı fotoğraf sergisi, 7
Mart Çarşamba günü saat 13.00'de Pendorya AVM'de kapılarını açacak.
Serginin yıl boyunca Türkiye'nin çeşitli illerine taşınması planlanıyor…
Yapımcılığını ve sanat yönetmenliğini Selçuk Kaya üstlendi. Projede
fotoğrafları, Yaşar Saraçoğlu çekti. Muhteşem kareler çıktı ortaya. Ben
de vardım projede. Umarım bu iyi niyetli çalışma ve diğerleri yerini
bulur, biz daha da bilinçli oluruz bu konuda.
Geçen Cumartesi Kelebek’ten Sevgili Onur Baştürk projeyi yazmış.
Beren Saat’in ve benim fotoğrafımla ilgili tatlı bir eleştirisi olmuş.
Biraz iddialı “seksi” bulmuş bizim kareleri. Sevgili Yaşar Saraçoğlu en az 50 kare çekti, farklı pozla
Biraz iddialı “seksi” bulmuş bizim kareleri. Sevgili Yaşar Saraçoğlu en az 50 kare çekti, farklı pozla
Başka kimler var bu projede, Ajda Pekkan, Ali Poyrazoğlu, Altan Erkekli, Asuman Dabak, Bennu Yıldırımlar, Beren Saat, Çolpan İlhan, Defne Samyeli, Elif Dağdeviren, Emel Müftüoğlu, Emre Kınay, Esra Erol, Gülcan Arslan, Irmak Ünal, Keremcem, Lale Manço, Manolya Taşer, Mete Horozoğlu, Nazlı Tolga, Nebahat Çehre, Nilgün Belgün, Nurseli İdiz, Pelin Batu, Seçkin Özdemir, Serhan Sokulgan, Serra Yılmaz, Sibel Turnagöl ve Şirin Sever…Ve proje sahipleri seçti uygun fotoğrafları. Sevgili Selçuk Kaya ile konuştuk, ortada ki yanlış algıya ilişkin.
O kareleri bilerek seçtiklerini, ezik, üzgün pozlar yerine daha çarpıcı olanları kullanmak istediklerini söyledi.
Farklı duyguları
yansıtan kareler. Ama ben Sevgili Onur için yayınlanmayan
fotoğraflarımdan örnekleri de iliştirmek istedim yazıma. Desteği ve
eleştirisi için teşekkürler…
Bir Annenin Zaferi
Bugün kadın demişken Sevgili Ayça Yılmaz Gülseven’i de anmadan
geçemeyeceğim. Çalışan anneler için emsal bir kararın çıkmasının
kahramanı O…
6 yıldır çalıştığı şirkette doğum izni sonrası gördüğü muamele O’nu
hukuk mücadelesine itmiş ve kazanmış. Ayça Anne, çalıştığı şirkete
açtığı cinsel ayrımcılık davasını kazandı, manevi tazminat aldı.
Dolayısıyla çalışan ailelerin yeni kahramanı Ayça Yılmaz Gülseven.
Haber Kaynağım :
CNN Türk Sunucusu Özge Uzun - Sade(Ce) Anne Makalesidir.