Bir Tarih profesörü olan Mehmet Çelik'in konferansına katıldım. Hocamız bir hikaye anlattı, güler misin ağlar mısın?
Evetttt... Deprem Filmini izlemişsinizdir bir çoğunuz. Ama izlemeyenler için kısaca özetleyip, konuyu mütedeyyyin Türk kadını'na bağlayalım hemen...
Türkan Şoray Dul bir hanım...
Bir de Demirci Ustası var, O da dul bir bey...
Bu Marangoz ustası da, Türkan Sultan da evlenmek istiyorlar... Ve evleniyorlarda...
Kadir İnanır da, o kasabanın ipsiz sapsız genci...
Bunlar evlenince aklı başına geliyor ve bir gece evlerine girip, Türkan Şoray'ı sırtladığı gibi kaçırıyor...
Koca, bunu anlayınca düşüyor peşlerine...
Bunlar kaçıyor, adam kovalıyor...
Bu arada Kadir abimiz bir işe girip, akşamları eve ekmek getiriyor.
Ama Türkan Şoray hiç yüz vermiyor Kadir abimize...
Günler geçiyor, Türkan ve Kadir'in arasında tuhaf bir aşk başlıyor...
Ama yine kaçıp duruyorlar kocadan..
Sonunda bir gün Orta Anadulu'da bir yerlerde yakalıyor adam bunları...
İkisini de bağlıyor kayalık bir yere...
İşte film, daha doğrusu bizim film bu arada başlıyor...
o sıralarda 60 yaşlarında olan Prof Mehmet Çelik'in annesi, "Aaaa ! Bırak be evladım, seviyorlar işte birbirlerini, kıyma canlarına" Diyor...
Hocamız orada şunu anlıyor...
60 yaşındaki mütedeyyin, abdestinde namazında annesinin bile kafası karışıyor...
Ve sonra soruyor;
Benim bu şartlarda yaşayan annem, evli bir kadının kocasına bunu söyleyebiliyor. Bu bir film bile olsa. Kocası karısını kurtarmaya gelmiş normal olarak ama annemin algladığına bak!
Şimdi çocukları, gençleri düşünün bir de, Muhteşem Yüzyıl gibi bir dizi, onların iç dünyasında ne gibi hasarlara sebep olabilir kim bilir?
Yutkunuyorum ve çok sevdiğim bir teyzenin sözleri geliyor aklıma :
"AAa! Yapmışlardır ayol bir şeyler, yoksa ateş olmayan yerden duman çıkar mı ?
İşte durumumuz, işte halimiz...
Haber Kaynağım :
http://www.kadinhaberleri.com/