Şarap üretiminde Fransa ve İtalya ile yarışıyoruz

Şaraba ve şaraplık üzüm yatırımlarına ilgi son yıllarda hızla artarken, Türkiye'ye has üzümlerle üretilen şarapların dünya pazarlarında önemli yer bulabileceği belirtildi.

Türk şarabının uluslararası platformda daha fazla tanınmasını için bağcılıkta uygun klimaya sahip Anadolu'nun Öküzgözü, Boğazkere, Kalecik Karası, Narince, Emir gibi üzüm türlerinin dünyaya tanıtımı, kimlik ve imaj çalışmaları, vergilerin makul seviyeye çekilmesi ve sektörün bir araya gelmesi gibi adımlarla, marka bilinirliği sorunu yaşayan Türk şaraplarının Avrupa şaraplarıyla yarışabilecek düzeye erişebileceği kaydedildi.

1943 yılında Selanik göçmeni Hüseyin Yazgan tarafından kurulan ve Türk şarapçılık sektörünün önde gelen firmaları arasında yer alan Yazgan Şarapçılık Yönetim Kurulu Üyeliği yapan Murat Yazgan, sektörde oyuncu sayısının son yıllarda epey arttığını belirterek,

''Özellikle küçük üreticilerin varlığı bizi de heyecanlandırıyor. Sektöre hareket getiriyor. Büyük çaplı, milyon litrenin üzerinde üretimi olan 6-7 firma var. Bunların bir kısmı sofra şarabı üzerinde çalışıyor'' dedi.

Yazgan, Türkiye'deki yıllık şarap üretiminin 50-60 milyon litre civarında olduğunu, bunun 5,5-6 milyon litresini kendilerinin ürettiğini söyledi.

Türk şarap sektörünün son yıllardaki büyük gelişimi nedeniyle hiçbir oyuncunun yerinde saymasının, mevcut yapıyı muhafaza etmesinin mümkün olmadığını aktaran Yazgan, bu nedenle sürekli yeni yatırımlarla hem bağcılık anlamında, hem de üretim ve teknoloji, makineleşme ve modernizasyon anlamında gelenek ve geleceğin birleştirilmesi gerektiğine işaret etti.

Yazgan, şarapta esas kalitenin bağdan geldiğini belirterek, ''Biz de bağcılık yatırımı yaptık. Turgutlu Çepnidere'de 400 dönüm büyüklüğündeki bağımıza 2004 yılında plantasyon yaptık. Ama bağcılığın maliyeti yüksek, bakımı zor.

Dolayısıyla üzüm üreticisinden tedariğe devam edeceğiz. Ege özellikle bağcılık anlamında ciddi yatırımların yapıldığı bir bölge. Bölgeden 7-8 milyon kilo üzüm alıyoruz yılda. Bunun yüzde 5'i kendi bağlarımızdan geliyor'' dedi.

Son dönemde 1,5 milyon liralık maliyetle soğutma sistemi yatırımı yaptıklarını kaydeden Yazgan, ''Bu, ısı kontrolü, fermantasyon, üzüm soğutması için. Aynı zamanda mevcut saklama tanklarımızın içine de soğutma sistemleri kurduk. Yatırımlarımız devam edecek'' şeklinde konuştu.

Bu sene piyasaya yeni şarap çeşitleri sunacaklarını anlatan Yazgan, ''Köklerimizin geldiği Selanik'in Vodina kasabasının ismini Çepnidere'deki bağlarımıza vereceğiz, burayı 'Vodina Bağları' haline getireceğiz.

Köklerimize, Hüseyin Bey'e bir saygı adına. Önümüzdeki yıllarda bağımız olgunluk çağına ulaştığında da Vodina markasıyla üretim yapacağız. Hatta bu markayı kendi bağımızda kuracağımız bir butik şaraphanede işleyeceğiz'' dedi.

''Bu sene çok güzel şaraplar içeceğiz"

Murat Yazgan, 2010 rekolte ürünlerinin Ocak, Şubat ayları gibi şarapseverlerle buluşacağını ve aromatik anlamda ciddi bir kalite farkının görüleceğini ifade ederek,

'' Üzüm seçtiğimiz bölgelerde de daha hassas davrandık ve daha kaliteli üzüm aldık. Bu, bağ bozumu maliyetlerini biraz yükseltti ama kalite de yükseldi. Bu sene güzel şaraplar içeceğiz'' dedi.

Türk şaraplarının Avrupa şaraplarıyla yarışabilecek düzeyde olduğunu dile getiren Yazgan, şarabın beşiğinin Fransa ve İtalya olduğunu, son dönemdeyse Şili, Avustralya, Kaliforniya, İspanya ve Yunanistan'da da çok ciddi faaliyetlerin bulunduğunu söyledi.

''Türk şarabının bir marka bilinirliği sorunu var'' diyen Yazgan, sektörün kendi içinde diyaloğunu artırması, Türk şarabının uluslararası platformda daha fazla tanınmasını sağlayıcı çalışmaların yapılması gerektiğine işaret etti.

Yazgan, kötü üzümden dünyanın en iyi ustasının bile iyi şarap yapmasının mümkün olmadığını, Anadolu'da Öküzgözü, Boğazkere, Kalecik Karası, Narince, Emir gibi üzüm türlerinin dünyaya tanıtılması gerektiğini söyleyerek, Türk firmalarının iyi, kaliteli üzümlerden kaliteli şaraplar üretme başarısını yakaladığını, ancak maliyetlerin ve vergilerin çok yüksek olması nedeniyle dünyada rekabet şansının düşük kaldığını ifade etti.

''Türk halkı şarabı evinde içiyor"

Türk şarabının pahalı olmasının nedenlerinin sorulması üzerine Yazgan, şunları kaydetti:

''Şarabımız pahalı. Bunun sebebi de Türkiye'deki ÖTV'nin yüksekliği. Yüksek vergi ödüyoruz. Türk halkı pahalı şarap içmeye zorlanıyor, bir anlamda cezalandırılıyor. En ucuz sofra şarabı 2-3 avro. İtalya'da Fransa'da 1 avroya çok güzel sofra şarapları bulunabiliyor.

Türkiye'de 1 litre şarabın bedeli kadar ÖTV ve toplam matrahtan alınan KDV var. Distribütör ve dağıtım maliyeti de konulduğunda en ucuz sofra şarabının perakende fiyatı 5-6 liralara çıkıyor.

Orta ve üst kaliteli şaraplarda da işletmelerin, restoranların, otelcilerin kar marjlarını 5-6 ile çarpmaları. 10 liralık bir şarap 50-60 liraya adisyonlara giriyor. Müşteriler, 'Bu, markette 10 lira, niye buna 60 lira yazıyorsunuz?' diye sorgulamalı.''

Türk insanının şarabı evinde içmeyi tercih ettiğini belirten Yazgan, ''Marketlerdeki promosyonları takip edip alıyorlar. Özellikle zincir mağazalarda satışlarımızın artışı bunu gösteriyor'' dedi.

Yazgan, Türkiye'deki kişi başına şarap tüketiminin yıllık 1 litre civarında, Fransa ve İtalya'da ise 40 litre dolayında olduğunu, ancak Türk şaraplarının kalite çıtasının yükselmesi, yerli üreticinin başta ambalaj olmak üzere daha iyi çalışmalar yapması, şarabın sağlığa faydaları, şarap tüketiminin atık bir prestij sembolü haline gelmesi gibi etkenlerle tüketimin arttığına işaret etti.

Tüm dünyada yemek içeceğinin şarap olduğunu kaydeden Yazgan, ''Diğer yüksek alkollü içkilerle sofra bir arada olmaz, aperatif olarak içilir. Rakı da aynı şekilde. Ama Türk halkı milli içkisi olarak konumlandırılan rakıyı yemekte tüketmeyi seviyor'' şeklinde konuştu.

Yazgan, kalitede çıtayı daha da yükseltmek için vergilerin Avrupa'daki kadar olamasa da bir miktar azaltılmasının dışında bağcılığın önünün açılması gerektiğini vurgulayarak, Hazine arazilerinin sembolik bedellerle bağcılığa tahsis edilmesi gibi adımlar atılabileceğini ifade etti.

Haber Kaynağım :
http://www.haber365.com/