Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün yaptığı Sosyal Yardım Algısı ve Yoksulluk Kültürü araştırmasının en çarpıcı bölümlerinden birini yardımları dağıtan personelin, yardım alanlarla ilgili görüşleri oluşturuyor.
Ankara, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Samsun ve Van’da yardım dağıtan 111 görevli ile yüz yüze anket yapılıyor. Personelin yaklaşık yarısını üniversite mezunları, yüzde 41’ini ise lise ve dengi okul mezunları oluşturuyor. Bunların yüzde 68’ini evli çalışanlardan oluşuyor.
Öncelikle vatandaşın neden yardım aldığı soruluyor. Kurum personeli buna gerekçe olarak işsizlik, fakirlik, yetiştirdikleri ürünlerin para etmemesi, kredi kartı borçları gibi nedenleri sıralıyor.
Ayrıca tembellik, rahata alışma, devletin yardım etmeye mecbur olduğunu düşünmeleri, komşuları yardım aldığı için ve Başbakan’ın televizyon konuşmalarından etkilendikleri için yardım aldıkları yanıtını veriyorlar.
Bazı kurum çalışanları, toplumda tembelliğin yaygın olduğunu, kolaya kaçıldığını ve hazıra konmanın alışkanlık haline getirildiğini vurguluyorlar.
BEDDUA EDİYORLAR
Yardım dağıtanlar vatandaşın yardımlar karşılığında devlete duacı olduğunu, bağlılıklarının ve güvenlerinin arttığını, önyargılarının kırıldığını anlatıyorlar.
Ancak….. Bazılarının yardım aldıkları sürece görüşlerinin olumlu olduğunu ama bir kez yardım almadıklarında ‘Allah belanızı versin’ diyerek beddualar savurduklarına dikkat çekiyorlar.
Bir bölümünün yardımı aldığı anda mutlu olurken, kısa süre sonra unuttuğunu belirtiyor.
Bir bölümünün ise verilen yardımı az bulup kızıp gittiğini anlatıyor.
GENÇLERDE ALIŞKANLIK OLDU
Kurum çalışanları, özellikle gençlerde yardımların alışkanlık haline geldiği tespiti yapıyorlar. 28-40 yaş grubundakileri yardımların tembelliğe ittiğini belirten çalışanlar, bu nedenle dul, hasta ve yaşlılara yardımda bulunurken; gençlere karşı daha dikkatli olduklarını ve dosya açmamaya çalıştıklarını belirtiyorlar.
KÖMÜR İÇİN SİGORTALI İŞE GİRMİYORLAR
Kömür almak için sigortala işlere girmedikleri tespiti yapan görevliler, “1 ton kömür için hayatlarını feda ediyorlar” diyorlar. İşsizlikten sıkça şikayet etmekle birlikte, iş bulduklarında alacakları yardımın kesileceği korkusuyla sigortalı çalışmayı tercih etmediklerini söylüyorlar.
PİŞKİN, AÇ GÖZLÜ, KURNAZ…
Gerçekten yardıma ihtiyacı olanların sakin, mülayim, çekingen, yaşlı, utangaç olduğunu belirtiyorlar. Ancak olumsuz niteliklerle tanımlanan diğer grubu ise “Tembel, bencil, sert ve saldırgan tavırlar sergileyen, pişkin, aç gözlü, durumu kanıksamış, tedirgin, kendine acındırma çabası içinde olan, baskı kurmaya çalışan, tacizkar, tehdit eden, kurnaz, eğitim düzeyi düşük, hayatta kaybedecek bir şeyi olmayan, neden çalışmıyorsun sorusuyla karşılaşmamak için yardım almaya eşini gönderen maço erkek, resmi nikahları olmayan, genellikle göç etmiş, genellikle hasta, daha çok işsizliğin sıkıntısını yaşayan, çalışabilecekleri işlerin sınırlı olmasından dolayı psikolojik sorunları olan” sözleriyle tanımlıyorlar.
Çalışabilecek durumda olanların devletten yardım değil iş istediklerini aktarıyorlar. Ancak verilen işlerde çalışmadıklarını belirtiyorlar. “Cebinizden mi veriyorsunuz devlet veriyor” diye her şeyi istediklerini vurguluyorlar.
BOYNU BÜKÜK, OMUZLAR ÇÖKÜK
Yardım alan insanların mahcubiyetlerinin beden dillerine de yansıdığı gözlenmiş. “Omuzları çökük, boynu büküktür, eller açık vaziyette hafifçe çekinerek uzanmaktadır” şeklinde ifade edilmiş.
SİYASİ PARTİDEN SANIYORLAR
Yardım dağıtan görevliler, bazılarının yardımları devletten ziyade siyasi partilerle özdeşleştirdiklerine dikkat çekiyorlar. Bunda siyasi partilerin bu tarz yardımları propaganda aracı olarak kullanmalarının rol oynadığına dikkat çekiyorlar.
ÖLMEZLER!
Yardım alanların yardımsız yaşayamayacaklarını belirtmelerine karşın, yardım dağıtanlar hiç de böyle düşünmüyorlar. Görevliler, bu insanların yardım almadan da hayatlarını sürdürebileceklerini vurguluyorlar. Bir bölümü ise ‘kısmen devam ettirebilirler ama ihtiyaçları olduğu sürece yardımlar devam etmelidir’ diyor.
Genel olarak ise yardımların belli şartlara bağlanması, yaşlılık ve hastalık dışında ömür boyu yardım verilmemesi gerektiğinin altını çiziyorlar. Yardım alanlarının yüzde 90’ının ihtiyaç sahibi olduğunu, ancak yüzde 10’unun yardımları istismar ettiklerini düşünüyorlar.
ARAŞTIRMANIN İLGİNÇ SONUÇLARI
Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün yaptığı Sosyal Yardım Algısı ve Yoksulluk Kültürü araştırmasının sonuç bölümünde Türkiye’de giderek azalmakla birlikte yoksulluk sınırının altında yaşamını sürdüren 14 milyon kişilik bir kitle olduğu anımsatılıyor.
30 ilde 2032 denekle yüz yüze görüşme yöntemiyle yapılan araştırma, Türkiye’de kamusal yardım sisteminin, mevcut haliyle önemli sorunlara sahip olup sürdürülebilir olmadığını ortaya koyuyor. Yardımların düzensiz, süreksiz ve yılın belirli dönemleri ağırlı gerçekleştirildiğine dikkat çekiyor.
Yoksullar en fazla gıda ve yakacak yardımına ihtiyaç duyuyor. Eğitim ve sağlık yardımından yararlanan hane sayısının azlığı dikkat çekiyor. Araştırma sonucunda yardımların muhtaçlık tespiti yapılmadan dağıtılması sorununa işaret ediliyor. Bunun sosyal yardımlara bir bağımlılık yaratmasa bile ‘alışkanlık’ yarattığı belirtiliyor.
Sorunun çözümü için bu insanların kendine yete hale getirilmesi, yardımların kriterlere bağlanması ve insan onuruna yaraşır miktarda yardım verilmesi önerileri sıralanıyor. Ancak en önemli vurgulardan birini yardımların sembolik de olsa şarta bağlanması oluşturuyor. Örneğin kitap okumak, kadınların okuma yazma öğrenmesi gibi şartlar karşılığı yardım yapılması öneriliyor.
KENDİNE YETER HALE GETİRİLMELİ
- Sistemin tüm bileşenleri, yoksulları kendine yeter bireyler haline getirebilmek için kişisel takip ve çözüm sistemi kurmalı. Bu sistemde sosyal hizmet uzmanları belirli sayıdaki yoksulun takibini yaparak onları kendi kendine yeten bireyler haline dönüştürmeyi hedeflemeli. Bunun için kuruma yeterli sayıda personel alınmalı.
- Özellikle belediyeler tarafından ‘herkese yardım dağıtıldığı’ izlenimini veren reklam ve açıklamalar insanların zihninde bu yardımlardan yararlanmayı meşrulaştırmaktadır. Bu uygulamadan kaçınılmalıdır.
YARDIMLAR TEK ÇATIDA TOPLANMALI
- Kamusal sosyal yardım sisteminin çoklu yapısı kaynak israfına yol açmakta, yardımların miktar ve nitelik olarak yeterli düzeyde ulaştırılmasına imkan vermemekte, gerçek muhtaçlar tespit edilememekte, toplumda sosyal yardım bağımlısı bir kitle oluşmasına ve yardım alma alışkanlığı doğmasına neden olmakta. Bu nedenle yardımlar tek çatı altında toplanmalı.
ÖZEL SEKTÖR TEŞVİK EDİLMELİ
- Özel sektör ve işletmelerin yoksulluğun önlenmesine ilişkin girişimleri vergi indirimleri gibi unsurlarla teşvik edilmeli.
- Yardım alanlara meslek edindirme kursları düzenlenmeli.
- Kadınların çalışması için çocukları ve özürlüleri için kreş ve bakım evleri açılmalı.
DOĞUM KONTROLÜ ŞART
- Barınacak yeri olmayanlara kiralık sosyal konutlar yapılmalı.
- Konutlarının bakım ve onarımı yapılmalı.
- Aile planlaması eğitimi verilmeli.
- İnsan onuruna yaraşır bir sosyal yardım miktarı belirlenmeli.
KİTAP OKUMA ŞARTI
- Yardımların sembolik de olsa bazı şartlara bağlanması gerektiğinin altı çiziliyor. Örneğin kitap okuma, kadınların okuma yazma öğrenmesi gibi şartlara bağlanabileceği belirtiliyor. Bu uygulamanın insanların neden sonuç ilişkisi çerçevesinde düşünmesine katkıda bulunacağını ve özyeterlilik duygularını olumlu etkileyeceği vurgulanıyor.
.
- Aile yılmazlığının da yoksulluğu azaltmada üzerinde durulması gereken bir konu olduğuna dikkat çekiliyor.
Haber Kaynağım :
Hürriyet gazetesi köşe yazarı Aysel ALP in makalesidir.
http://www.hurriyet.com.tr/
Ankara, Batman, Diyarbakır, Gaziantep, İstanbul, İzmir, Kayseri, Samsun ve Van’da yardım dağıtan 111 görevli ile yüz yüze anket yapılıyor. Personelin yaklaşık yarısını üniversite mezunları, yüzde 41’ini ise lise ve dengi okul mezunları oluşturuyor. Bunların yüzde 68’ini evli çalışanlardan oluşuyor.
Öncelikle vatandaşın neden yardım aldığı soruluyor. Kurum personeli buna gerekçe olarak işsizlik, fakirlik, yetiştirdikleri ürünlerin para etmemesi, kredi kartı borçları gibi nedenleri sıralıyor.
Ayrıca tembellik, rahata alışma, devletin yardım etmeye mecbur olduğunu düşünmeleri, komşuları yardım aldığı için ve Başbakan’ın televizyon konuşmalarından etkilendikleri için yardım aldıkları yanıtını veriyorlar.
Bazı kurum çalışanları, toplumda tembelliğin yaygın olduğunu, kolaya kaçıldığını ve hazıra konmanın alışkanlık haline getirildiğini vurguluyorlar.
BEDDUA EDİYORLAR
Yardım dağıtanlar vatandaşın yardımlar karşılığında devlete duacı olduğunu, bağlılıklarının ve güvenlerinin arttığını, önyargılarının kırıldığını anlatıyorlar.
Ancak….. Bazılarının yardım aldıkları sürece görüşlerinin olumlu olduğunu ama bir kez yardım almadıklarında ‘Allah belanızı versin’ diyerek beddualar savurduklarına dikkat çekiyorlar.
Bir bölümünün yardımı aldığı anda mutlu olurken, kısa süre sonra unuttuğunu belirtiyor.
Bir bölümünün ise verilen yardımı az bulup kızıp gittiğini anlatıyor.
GENÇLERDE ALIŞKANLIK OLDU
Kurum çalışanları, özellikle gençlerde yardımların alışkanlık haline geldiği tespiti yapıyorlar. 28-40 yaş grubundakileri yardımların tembelliğe ittiğini belirten çalışanlar, bu nedenle dul, hasta ve yaşlılara yardımda bulunurken; gençlere karşı daha dikkatli olduklarını ve dosya açmamaya çalıştıklarını belirtiyorlar.
KÖMÜR İÇİN SİGORTALI İŞE GİRMİYORLAR
Kömür almak için sigortala işlere girmedikleri tespiti yapan görevliler, “1 ton kömür için hayatlarını feda ediyorlar” diyorlar. İşsizlikten sıkça şikayet etmekle birlikte, iş bulduklarında alacakları yardımın kesileceği korkusuyla sigortalı çalışmayı tercih etmediklerini söylüyorlar.
PİŞKİN, AÇ GÖZLÜ, KURNAZ…
Gerçekten yardıma ihtiyacı olanların sakin, mülayim, çekingen, yaşlı, utangaç olduğunu belirtiyorlar. Ancak olumsuz niteliklerle tanımlanan diğer grubu ise “Tembel, bencil, sert ve saldırgan tavırlar sergileyen, pişkin, aç gözlü, durumu kanıksamış, tedirgin, kendine acındırma çabası içinde olan, baskı kurmaya çalışan, tacizkar, tehdit eden, kurnaz, eğitim düzeyi düşük, hayatta kaybedecek bir şeyi olmayan, neden çalışmıyorsun sorusuyla karşılaşmamak için yardım almaya eşini gönderen maço erkek, resmi nikahları olmayan, genellikle göç etmiş, genellikle hasta, daha çok işsizliğin sıkıntısını yaşayan, çalışabilecekleri işlerin sınırlı olmasından dolayı psikolojik sorunları olan” sözleriyle tanımlıyorlar.
Çalışabilecek durumda olanların devletten yardım değil iş istediklerini aktarıyorlar. Ancak verilen işlerde çalışmadıklarını belirtiyorlar. “Cebinizden mi veriyorsunuz devlet veriyor” diye her şeyi istediklerini vurguluyorlar.
BOYNU BÜKÜK, OMUZLAR ÇÖKÜK
Yardım alan insanların mahcubiyetlerinin beden dillerine de yansıdığı gözlenmiş. “Omuzları çökük, boynu büküktür, eller açık vaziyette hafifçe çekinerek uzanmaktadır” şeklinde ifade edilmiş.
SİYASİ PARTİDEN SANIYORLAR
Yardım dağıtan görevliler, bazılarının yardımları devletten ziyade siyasi partilerle özdeşleştirdiklerine dikkat çekiyorlar. Bunda siyasi partilerin bu tarz yardımları propaganda aracı olarak kullanmalarının rol oynadığına dikkat çekiyorlar.
ÖLMEZLER!
Yardım alanların yardımsız yaşayamayacaklarını belirtmelerine karşın, yardım dağıtanlar hiç de böyle düşünmüyorlar. Görevliler, bu insanların yardım almadan da hayatlarını sürdürebileceklerini vurguluyorlar. Bir bölümü ise ‘kısmen devam ettirebilirler ama ihtiyaçları olduğu sürece yardımlar devam etmelidir’ diyor.
Genel olarak ise yardımların belli şartlara bağlanması, yaşlılık ve hastalık dışında ömür boyu yardım verilmemesi gerektiğinin altını çiziyorlar. Yardım alanlarının yüzde 90’ının ihtiyaç sahibi olduğunu, ancak yüzde 10’unun yardımları istismar ettiklerini düşünüyorlar.
ARAŞTIRMANIN İLGİNÇ SONUÇLARI
Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü’nün yaptığı Sosyal Yardım Algısı ve Yoksulluk Kültürü araştırmasının sonuç bölümünde Türkiye’de giderek azalmakla birlikte yoksulluk sınırının altında yaşamını sürdüren 14 milyon kişilik bir kitle olduğu anımsatılıyor.
30 ilde 2032 denekle yüz yüze görüşme yöntemiyle yapılan araştırma, Türkiye’de kamusal yardım sisteminin, mevcut haliyle önemli sorunlara sahip olup sürdürülebilir olmadığını ortaya koyuyor. Yardımların düzensiz, süreksiz ve yılın belirli dönemleri ağırlı gerçekleştirildiğine dikkat çekiyor.
Yoksullar en fazla gıda ve yakacak yardımına ihtiyaç duyuyor. Eğitim ve sağlık yardımından yararlanan hane sayısının azlığı dikkat çekiyor. Araştırma sonucunda yardımların muhtaçlık tespiti yapılmadan dağıtılması sorununa işaret ediliyor. Bunun sosyal yardımlara bir bağımlılık yaratmasa bile ‘alışkanlık’ yarattığı belirtiliyor.
Sorunun çözümü için bu insanların kendine yete hale getirilmesi, yardımların kriterlere bağlanması ve insan onuruna yaraşır miktarda yardım verilmesi önerileri sıralanıyor. Ancak en önemli vurgulardan birini yardımların sembolik de olsa şarta bağlanması oluşturuyor. Örneğin kitap okumak, kadınların okuma yazma öğrenmesi gibi şartlar karşılığı yardım yapılması öneriliyor.
KENDİNE YETER HALE GETİRİLMELİ
- Sistemin tüm bileşenleri, yoksulları kendine yeter bireyler haline getirebilmek için kişisel takip ve çözüm sistemi kurmalı. Bu sistemde sosyal hizmet uzmanları belirli sayıdaki yoksulun takibini yaparak onları kendi kendine yeten bireyler haline dönüştürmeyi hedeflemeli. Bunun için kuruma yeterli sayıda personel alınmalı.
- Özellikle belediyeler tarafından ‘herkese yardım dağıtıldığı’ izlenimini veren reklam ve açıklamalar insanların zihninde bu yardımlardan yararlanmayı meşrulaştırmaktadır. Bu uygulamadan kaçınılmalıdır.
YARDIMLAR TEK ÇATIDA TOPLANMALI
- Kamusal sosyal yardım sisteminin çoklu yapısı kaynak israfına yol açmakta, yardımların miktar ve nitelik olarak yeterli düzeyde ulaştırılmasına imkan vermemekte, gerçek muhtaçlar tespit edilememekte, toplumda sosyal yardım bağımlısı bir kitle oluşmasına ve yardım alma alışkanlığı doğmasına neden olmakta. Bu nedenle yardımlar tek çatı altında toplanmalı.
ÖZEL SEKTÖR TEŞVİK EDİLMELİ
- Özel sektör ve işletmelerin yoksulluğun önlenmesine ilişkin girişimleri vergi indirimleri gibi unsurlarla teşvik edilmeli.
- Yardım alanlara meslek edindirme kursları düzenlenmeli.
- Kadınların çalışması için çocukları ve özürlüleri için kreş ve bakım evleri açılmalı.
DOĞUM KONTROLÜ ŞART
- Barınacak yeri olmayanlara kiralık sosyal konutlar yapılmalı.
- Konutlarının bakım ve onarımı yapılmalı.
- Aile planlaması eğitimi verilmeli.
- İnsan onuruna yaraşır bir sosyal yardım miktarı belirlenmeli.
KİTAP OKUMA ŞARTI
- Yardımların sembolik de olsa bazı şartlara bağlanması gerektiğinin altı çiziliyor. Örneğin kitap okuma, kadınların okuma yazma öğrenmesi gibi şartlara bağlanabileceği belirtiliyor. Bu uygulamanın insanların neden sonuç ilişkisi çerçevesinde düşünmesine katkıda bulunacağını ve özyeterlilik duygularını olumlu etkileyeceği vurgulanıyor.
.
- Aile yılmazlığının da yoksulluğu azaltmada üzerinde durulması gereken bir konu olduğuna dikkat çekiliyor.
Haber Kaynağım :
Hürriyet gazetesi köşe yazarı Aysel ALP in makalesidir.
http://www.hurriyet.com.tr/