Dul Kadın İmajı


Öncelikle şunu söyleyeyim:

EVLİ KADIN DUL KADINA GÖRE DAHA ÖZGÜRDÜR!

Daha güncel bir tabirle mahalle baskısı evli kadını değil, dul kadını hedef alır.
Çünkü bizim toplumun bakış açısına göre ne yazık ki dul kadın potansiyel orospudur.
Diyeceksiniz ki bu yazı nereden çıktı?

Söyleyeyim: "Boşanan Kadın Hayata Sıfırdan Başlar" başlıklı yazımla ilgili yaşamdan umudunu yitirmiş bazı dul kadınlardan aldığım emaillerden çıktı.

Ancak malum, kendi medeni durumuma henüz tam adapte olamadığım için galiba bir süre bu konuda yazmaya elim varmadı. Ancak ecelin ölüme çaresi yok...
Öyleyse rasgele!


Bugün dul kadın imajına kuş bakışı bir göz atalım, sonra sizin paylaşımlarınızla konuyu deşeler, belki yeni ve sağlıklı bir dul kadın imajını toplumumuza hediye bile ederiz... Kim bilir?

Aldığım emaillere bakınca gerçekten de sosyoekonomik özgürlüğü olmayan ve kurtlar sofrasında bacaklarını açmadan karnını doyurabilme mücadelesi veren pek çok dul kadının yaşamında daha önce belirttiğim soyadı ( aslında kimlik ) sorununun, dış kapının dış mandalı olduğunu anlamak için

Maslow'un ihityaçlar pramidine falan bakmaya gerek yok.

Boşanmak taraflar açısından başlı başına travmatik bir süreçtir.

Kadın açısından ise belki de sürecin en basit kısmıdır. Kadın için asıl travma, boşanma sürecinin kaldırdığı toz duman dağılıp da göz gözü görür olduğunda başlar.

Çünkü artık hiç bir şey eskisi gibi değildir! Ne dostlar, ne arkadaşlar, ne patronlar, ne de komşular...

Önce sorgu sual... Çevrenin, boşanma sürecinin ayrıntılarını öğrenebilme yolundaki ip üstü cambazlıkları... Ve kendini tatmin edecek bir cevap alamayan toplumsal çevrenin şizoid tepkileri... Sonra dulluğun hem kişi hem çevre açısından farkına varılması...

Tuhaf bakışlar, sorgulayan gözler...

Niye bu kadar neşelisin? Kesin birisi var... Niye durgunsun? Sen zaten onu unutamadın!
Ne işler çeviriyorsun?

Yukarı tükür orospunun tekisin, aşağı tükür eski kocasını unutamayan depresif kadın!
Arası yok, arasına zaten izin yok...

Metropoller varoşlardan daha rahat olsa da; sorun, farklı boyutları ile yurdumun her köşesinde aynı, dört köşe ekranın boyalı magazin programlarında izlediğimiz sanal karakterler hariç...

Bir de dul kadının çevresinde, dost(!) meclislerinde hissettiği hemcinslerine ait kıskançlık tripleri varki, herhalde boşanma sonrası kaldırılması en zor travma da budur!

Evet bu da yüzleşilmesi gereken bir diğer gerçek: Evli kadın için kocasının kapsama alanına giren bütün dul kadınlar açık tehdittir!
Erkek için ise bütün kadınlar (evli dul farketmez) yardıma muhtaç, himaye edilmesi gereken aciz yaratıklardır.

Kadının bu yardımı isteyip istememesi önemli değildir, eğer sahibi yoksa yardım severlik için kendine vazife çıkarmak bütün erkeklerin hakkıdır. Zorla sunulan bu yardımlar ilerde bir şekilde nasılsa ödenir!

Erkek sunduğu yardımlarla zaten gizliden gizliye (hani hayvanlar kişisel alanlarını işaretlerler ya, kendi pislikleri ile...), bilinçli bilinçsiz sahipliğini ilan etmiştir, ne de olsa kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez!

Peki sorun ne zaman çıkar?

Ortaya bir rakip çıktığında ya da dul kadın "höst! ne oluyor?" dediğinde...


İşte kendi kendine gelin güvey olan erkek o noktada artık

"seviyom uleeeyyn" mi olur,

"ya benimsin ya kara toprağın" mı olur,

"vurun kahpeye" mi olur

bilmem çünkü onu sosyo ekonomik düzey ve malum mahalle belirler...

ama her halukarda dul kadın kesin "kuyruk sallamıştır" sanki yurdumun erkeğinin kuyruk sallanmasına ihtiyacı varmış gibi(!)

Buyrun! Ölür müsün? Öldürür müsün?

Eğer dul kadın baba himayesinden koca himayesine geçmiş ve bir anda ortada kalıvermişse çaresiz, çevredeki yardım tekliflerine de ne yazıkki açıktır.

Toplum inceden inceye dul kadının çevresini tozlu ortaçağ ağları ile örerken o haksızlığa uğramışlık psikolojisi içinde ya kendini diri diri mezara koyar, bizden geçmiş ayaklarında tüm dürtülerini bastırarak;

ya denize düşen yılana sarılır misali kendini aç kurtlar sofrasında bulur;
ya da çok zor da olsa bir başına yüzebilmeyi öğrenir...
Şimdi yaşam enerjisini yitirmiş dul kadınlara sesleniyorum,

siz geçmişte hep evli değildiniz; bekar olduğunuz günleri hatırlayın, kendinize güvendiğiniz, geleceğe umutla baktığınız, şen kahkahalar attığınız günleri...

Evli,dul,bekar,terzi,işçi,memur,doktor... Bunlar üzerinize sonradan giydiğiniz ya da size zorla giydirilen sıfatlar. İnanmıyorsanız soyunun da bakın!

Soyun da aynaya bak, gözlerine sen asıl oradasın! Toplumun pisliği aynayı kirletmiştir, uzat ellerini aynayı sil de iyice bak! Kalk ayağa, üzerindeki tozu toprağı silkele de bak! Önce güven kendine sonra geleceğe gülümse de aynaya bir daha bak!