Bugün sizlerle Kur’an dan bir konuyu birlikte araştırmak ve üzerinde sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum.
Bizler eğer Kur’anın zerresini bile zayi etmeden istifade etmek, yararlanmak istiyorsak, Kur’anın 1400 yıl öncesinde insanlara indirilmiş gibi düşünmeden, bizlere peygamberimizin bugün, yeni tebliğ ettiğini düşünerek bakmamız ve Kur’an dan öyle istifade etmeye çalışmamız gerekir.
Çünkü Kur’an Dünya yaşadıkça tüm âleme yaşadıkları sürece, rehber olsun diye indirilmiş bir kitaptır.
Şimdide Kur’an dan araştıracağımız konuya bakalım.
Bizler eğer Kur’anın zerresini bile zayi etmeden istifade etmek, yararlanmak istiyorsak, Kur’anın 1400 yıl öncesinde insanlara indirilmiş gibi düşünmeden, bizlere peygamberimizin bugün, yeni tebliğ ettiğini düşünerek bakmamız ve Kur’an dan öyle istifade etmeye çalışmamız gerekir.
Çünkü Kur’an Dünya yaşadıkça tüm âleme yaşadıkları sürece, rehber olsun diye indirilmiş bir kitaptır.
Şimdide Kur’an dan araştıracağımız konuya bakalım.
Kur’an da birçok ayetinde Allah lanetlediği, inkârları sonucu cehennemlik olduklarını belirttiği, inkârcı ve kâfir sözlerini çok kullanır.
Acaba bu sözleri Allah, peygamberini ve gönderdiği Kur’anı tümden inkâr edenler için mi kullanır yalnız Rabbim?
Çünkü gerçekten Kur’anın bu sözlerinden anladığımız kadarıyla, bizleri çok kötü bir sonuca, cehenneme götürdüğünü ayetlerden anlıyoruz.
Yani Rabbim bu sözleri söylediği kişilerin, çok büyük günahlar işlediğini ve bu insanları affetmeyeceğini anlatıyor bizlere.
Allah ı inkâr edenlerin, cehennemde ebedi kalacaklarını ve onları asla bağışlamayacağını, Kur’anın onlarca ayetinde görüyoruz.
Peki, Allah bu sözleri Kur’an da, başka kişiler içinde kullanıyor mu, inkârcı ve kâfir sözlerini, iman ettiği halde yaptığı bazı yanlışlar neticesinde, bu duruma düşen insanlar içinde kullanıyor olabilir mi?
Gelin isterseniz bu çok önemli sorunun cevabını birlikte Kur’andan arayalım.
Acaba farkında olmadan yaptığımız büyük bir yanlış var mı?
Sizlere şimdi hatırlatacağım ayette Allah şeytan için kâfir oldu diyor, ayeti yazalım üzerinde düşünelim.
Bakara 34: Hani biz meleklere (ve cinlere): Âdem'e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu.
Lütfen çok iyi düşünelim bu sözleri. Bizler kâfir sözünü Allah ı inkâr edenler için kullanırız genelde.
Dikkat edin şeytan Allah ı ve kitaplarını inkâr etmiyor, tam tersine onun huzurunda onu biliyor, tanıyor fakat Rabbin istediği bir şeyi yerine getirmediği için, büyüklük tasladığından Rabbim şeytan için kâfir sözünü kullanıyor.
Demek ki tek bir konuda bile Kur’anın ayetini görmezden gelsek, onun bir ayetinin bile hükmünün artık olmadığını söylersek, aynı suçu işlemiş olmuyor muyuz dersiniz?
Buradan da anlaşılıyor ki Rabbin Kur’an dan ayetlerinin anlamını değiştiren, Rahmanın vermediği manaları, hükümleri yükleyen, şu ya da bu ayetin artık hükmü yoktur, hükmü kalkmıştır diyerek ayetleri görmezden gelenler, ayetleri gizleyenler içinde Rabbim aynı şeyleri söylüyor.
ONLAR KÂFİRDİRLER DİYOR.
Bu söylediklerime Kur’an dan vereceğim bazı ayet örnekleri açıklık getirmektedir.
Lütfen vereceğim ayetler üzerinde çok dikkatle düşünelim. Hiçbir etki altında kalmadan rabbin ayetlerini anlamaya çalışalım.
Çünkü hesap günü gelmeden alacağımız önlemler, hatalarımızdan vazgeçmemiz sayesinde, kurtuluş reçetemiz olacaktır.
Aşağıdaki ayetin bizlere anlatacak çok ama çok şeyleri var.
Acaba bu sözleri Allah, peygamberini ve gönderdiği Kur’anı tümden inkâr edenler için mi kullanır yalnız Rabbim?
Çünkü gerçekten Kur’anın bu sözlerinden anladığımız kadarıyla, bizleri çok kötü bir sonuca, cehenneme götürdüğünü ayetlerden anlıyoruz.
Yani Rabbim bu sözleri söylediği kişilerin, çok büyük günahlar işlediğini ve bu insanları affetmeyeceğini anlatıyor bizlere.
Allah ı inkâr edenlerin, cehennemde ebedi kalacaklarını ve onları asla bağışlamayacağını, Kur’anın onlarca ayetinde görüyoruz.
Peki, Allah bu sözleri Kur’an da, başka kişiler içinde kullanıyor mu, inkârcı ve kâfir sözlerini, iman ettiği halde yaptığı bazı yanlışlar neticesinde, bu duruma düşen insanlar içinde kullanıyor olabilir mi?
Gelin isterseniz bu çok önemli sorunun cevabını birlikte Kur’andan arayalım.
Acaba farkında olmadan yaptığımız büyük bir yanlış var mı?
Sizlere şimdi hatırlatacağım ayette Allah şeytan için kâfir oldu diyor, ayeti yazalım üzerinde düşünelim.
Bakara 34: Hani biz meleklere (ve cinlere): Âdem'e secde edin, demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı, böylece kâfirlerden oldu.
Lütfen çok iyi düşünelim bu sözleri. Bizler kâfir sözünü Allah ı inkâr edenler için kullanırız genelde.
Dikkat edin şeytan Allah ı ve kitaplarını inkâr etmiyor, tam tersine onun huzurunda onu biliyor, tanıyor fakat Rabbin istediği bir şeyi yerine getirmediği için, büyüklük tasladığından Rabbim şeytan için kâfir sözünü kullanıyor.
Demek ki tek bir konuda bile Kur’anın ayetini görmezden gelsek, onun bir ayetinin bile hükmünün artık olmadığını söylersek, aynı suçu işlemiş olmuyor muyuz dersiniz?
Buradan da anlaşılıyor ki Rabbin Kur’an dan ayetlerinin anlamını değiştiren, Rahmanın vermediği manaları, hükümleri yükleyen, şu ya da bu ayetin artık hükmü yoktur, hükmü kalkmıştır diyerek ayetleri görmezden gelenler, ayetleri gizleyenler içinde Rabbim aynı şeyleri söylüyor.
ONLAR KÂFİRDİRLER DİYOR.
Bu söylediklerime Kur’an dan vereceğim bazı ayet örnekleri açıklık getirmektedir.
Lütfen vereceğim ayetler üzerinde çok dikkatle düşünelim. Hiçbir etki altında kalmadan rabbin ayetlerini anlamaya çalışalım.
Çünkü hesap günü gelmeden alacağımız önlemler, hatalarımızdan vazgeçmemiz sayesinde, kurtuluş reçetemiz olacaktır.
Aşağıdaki ayetin bizlere anlatacak çok ama çok şeyleri var.
Birazcık düşünene aklını çalıştırana tabiî ki. Bundan sonra vereceğim örnekleri de, yukarıdaki örnek verdiğim ayetin özünde düşünmeye, anlamaya çalışalım.
Bakara 159–160: İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder. Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira ben onların tövbelerini kabul ederim. Ben tövbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim.
Yukarıdaki Rabbin sözlerinden anlaşılıyor ki, iman edenler içinde öyle bir grup insan var ki, Rahmanın tebliğ ettiği apaçık Kur’an ayetleri içinde, hidayetin, doğrunun, güzelin yolunu gizleyenlerin, yani bazı ayetleri örtbas edenlerin olduğunu söylüyor.
Ayetlerin bir kısmına adeta inanmıyorlar. Gerek geleneklerin etkisi, gerek şahsı menfaatler bu yola itiyor insanları. Bugünde aynı şeyler yapılmıyor mu?
Ayetlerin bir kısmının artık hükmü yoktur, onlar nesh edilmiştir dersek, bazı ayetleri gizlemiş, hükmünü kaldırmış olmuyor muyuz?
Bakın burada bütünüyle iman etmeyenden bahsedilmiyor.
İman ettiği halde Kur’an gerçeklerinden bir kısmın ı gizlemeye çalışanlardan bahsediyor.
İşte bu insanlara Allahın lanet etiğini söylüyor. Elbette bundan vazgeçenleri, gerçeği açıkça ortaya koyanları Allah affedeceğini de belirtiyor.
Aşağıda ki ayette Rabbim bakın ne diyor?
Bakara 161: Ancak, ayetlerimizi inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüş olanlar işte, Allah'ın laneti, meleklerin laneti, insanların laneti hep onların üstüne olsun.
Yukarıdaki ayette Allah ayetlerimizi inkâr edenler ve onların kâfir oluşundan bahsediyor. Tabiî ki bu insanların lanetlendiğini de belirtiyor.
Peki, bu insanlar Allah ı, peygamberini, Kur’anı hiç kabul etmeyip inkâr edenler mi?
Kesinlikle hayır. Yukarıda bu ayetin öncesi ayetleri vermiştim, okudunuz. Orada kimler için söylüyordu hatırlayalım. (kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere.)
Demek ki bu insanlar tamamen inkâr edenler değil, tam tersine iman etmiş ama atalarından gelen inançların etkisinde olan, ya da nefislerinin esiri olduğundan dolayı, bazı ayetleri hidayet yolunu gizlemeleri, anlamlarını değiştirmeleri neticesinde, Rabbim söylüyor bu sözleri.
Bunu yapmak çok çeşitli yollarla olur. Kimisi bu ayetin artık hükmü kalkmıştır der görmezden gelir, kimisi de ayetlerin anlamlarını çeşitli yollarla değiştirir.
Demek ki inandım iman ettim demekle bu iş olmuyormuş. Rabbin istediği bir Müslüman, kur’anın bütün hükümlerine iman eden bir Müslüman olması gerektiği, çok açık anlaşılıyor.
Yine bakara suresi 42. ayette zaten bizleri Rabbim uyarıyor ve bakın ne diyor?
Bakara 42: Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin. Hak olan yalnız ve yalnız KUR’ANDIR.
Kur’anın dışından Rabbin vermediği bir hükmü, yine Allah katındandır diye dine sokarsak, hakkı batılla karıştırmış ve gizlemiş oluruz.
Temiz bir bardak suya bir damla mikrop damlattığımızda, nasıl artık o su içilmez oluyorsa, imanımız da aynen böyledir.
Hakkın içine batıl karıştırdığımızda da, bu bilgiyle ulaşacağımız yolun sonu, asla Rabbim e ulaşmayacaktır.
Bu bilgiler ışığında, lütfen günümüz İslam anlayışını karşılaştırınız. Verdiğim tüm ayet örneklerinde Rabbim hakkı batılla gizlemeyin diyerek, gizleyenlere lanet ediyor ve kâfir diyor.
Yazdığım ayetleri anlamaya çalışırken, Rabbin bu uyarısını unutmayalım.
Şimdide aşağıdaki ayete bakalım.
Bakara 174: Allah'ın indirdiği Kitaptan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir.
Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azab vardır.
Demek ki iman edenler arasında da yine bir kısım insanlar var ki, Rabbim lanet ediyordu, onu yukarıda ki ayette görmüştük.
Allahın indirdiği kitap tan bir şeyi saklayanlarda var. Yani anlamını değiştirenler, ayetin anlamını saptıranlar, hatta bazı apaçık ayetleri görmezden gelip artık hükmü kalkmıştır diyenler var demek ki. Bakın Rabbim bunu yapanlara ne diyor?
Karınlarındaki ateşten başka değildir. Demek ki cehennemin ateşi bunları saracaktır diyor.
Kıyamet günü yani hesap günüde bunların yüzlerine bile bakılmayacağını, şimdiden bizlere hatırlatıyor.
Tekrar hatırlatmakta yarar var. Tüm bu lanetlenen insanlar, iman ettiğini söylediği halde, Kur’an gerçeklerinin bir kısmını saklayan ve ayetleri saptıranlar için söyleniyor.
Acaba bizler tüm bu gerçeklerin farkında mıyız?
Yine bir başka ayete bakalım. Allah burada kitap ehli insanlardan bahsederek yaptıkları yanlışlar neticesinde, bakın nasıl uyarıyor ve ne diyor?
Aliimran 105–106: Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır. O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, “İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın” denilir.
Rahman gönderdiği apaçık deliller olan kur’anı tebliğ alan, iman ettim diyen, bazı Müslümanların ya da daha önce ehli kitabın yaptığı gibi gönderilen kitaba bakmak yerine, kitap dışı iman edenlerin, düştüğü durumu anlatıyor ve bakın onların yaptığı yanlışı nasıl değerlendiriyor.
Sizlere apaçık delillerle kur’anı gönderdikten sonra, kitap üzerinde tartışmaya girip, onun sözleri üzerinde ayrılığa düşüp, sakın dinde bölünmeyin diyor.
Böyle yapanlara BÜYÜK AZAP edileceğini belirtiyor.
Peki, buradan ne anlamalıyız. Çok açık anlaşılıyor ki, kur’anın dışında hükümler aramak, bölünmek Rabbin en çok kızdığı bir konu.
Bu sözleri birde günümüz İslam ın durumu ile karşılaştırınız, acaba halimiz nicedir dersiniz?
Kur’anın bütününden sakın ayrılmayın diyen Rabbim, benim vermediğim bir hükmün peşinden sakın gitmeyin diye özellikle bizleri uyarıyor.
Bunun tersini yapanlara büyük azap vaat ediyor. Ayetin devamında ise çok güzel bir sahnenin adeta resmini çiziyor Rabbim bizlere.
Hesap günü iman ettiğini zanneden insanları iki grupta topluyor. Bazı yüzlerin kararacağını söylüyor.
Peki, bunlar kimler? Hiç iman etmeyenler mi? Elbette hayır. İmanlarından sonra inkâr edenlerden bahsediyor.
İşte burada çok dikkatle düşünelim, acaba yüzleri kararacak olan inkârcılar kimler olabilir?
Onu da açıklıyor iman ettiklerini söyledikleri halde, gerçek iman edenler gibi kur’anın ipine sarılmayanlar, hurafenin rivayetin peşine koşarak, Rabbin apaçık indirdiği ayetlerin anlamlarını saptıranlar olduğu ayetlerden anlaşılıyor.
İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, sözünden elbette tamamen inkâr etmek anlaşılmamalıdır.
İnkâr edilen apaçık bazı ayetlerin, hükümlerini görmezden gelerek, ya da işlerine gelmediği için ayetlerin anlamını değiştirmekten, bu konularda ayrılığa düşenleri kast ediyor Rabbim bu sözleriyle, yani hakka batıl karıştıranlardan bahsediyor.
İşte bu insanlara da azap vereceğini belirtiyor. Hatırlayınız Rabbim nasıl uyarıyordu bizleri, bilmediğimiz emin olmadığımız konular için?
Enam 116: Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar.
İsra 36: Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.
Hemen bu ayetler üzerinde düşünelim. Sanı nedir? Sanmaktan, zannetmekten gelen bir sözcük.
Yani emin olmadığımız, doğru olması da mümkün olabilecek, yanlış olması da mümkün olan bilgi anlamındadır.
Din ve iman konusunda Rabbim sanıya, bilinmeyen emin olmadığımız bilgilere asla yer vermemizi istemiyor.
İsterse bu çoğunluğun kabul ettiği bir konu dahi olsa. Bu sizi sakın yanıltmasın diyor.
Bilgin olmayan sözlerin, düşüncenin ardından gidersen, senden bunun hesabını sorarım diye ikaz ediyor.
Hesap soracağı kitap hangisiydi?
Elbette apaçık olduğunu söylediği Kur’an. Peki, dostlar rabbim tüm bunları söyledikten sonra, acaba hâşâ sözünden cayarda, başka kitaplardan, bilgilerden, hükümlerden hesaba çeker mi bizleri?
Elbette çekmez diyeceksiniz. Peki, günümüzde yaşadığımız dini, nasıl yaşadığımızın farkın damıyız o zaman?
Yorum sizlerin. Biraz aklımızı başımıza almanın zamanı, sizce gelmedi mi dersiniz?
Aşağıda sizlere hatırlatacağım ayet üzerinde lütfen çok iyi düşünmenizi rica edeceğim.
Tahrim 9: Ey Peygamber! Küfre sapanlarla ve münafıklarla mücadele et ve onlara karşı sert davran! Varacakları yer cehennemdir onların. Ne kötü dönüş yeridir o.
Yukarıdaki ayette Rabbim küfre sapanlar ve münafıklardan bahsediyor. Önce her ikisinin de kur’anı tebliğ almış olan insanlar olduğunu bilelim.
Küfre sapan yani ilk önce Rabbin gerçeklerini tebliğ almış, Müslüman olduğunu söyleyen, fakat daha sonra tüm bu gerçekleri gördükleri halde, yolunu sapıtan, yalnız Kur’ana iman etmek yerine, hakka batıl karıştıran insanlardan bahsediyor.
Peki, münafık sözüyle Rabbim kimlerden bahsediyor olabilir?
Bunlarda kendilerinin Müslüman olduğunu, iman ettiğini her yerde söyleyen kişiler, ama bakın bu kelimenin anlamı neymiş onu anlarsak bu insanların ne tür kişiler olduğunu çok daha iyi anlamış oluruz.
Münafık: İkiyüzlü, araya nifak sokan. Fitnekâr. Ahdini bozan, yalan söyleyen, hıyanet eden.
Demek ki sözde Müslüman olduğunu söyleyen, ama hayatına yaşamına bunu tam olarak yansıtamayan sözde Müslümanlar diyebiliriz.
Peki, rabbim bunlar için neler söylüyor, nasıl bir son bekliyor bunları? Bunların varacakları yer cehennemdir diyor.
Hatırlayınız bu münafık tipler günümüzde çok fazla yok mu sizce?
Aramızda namaz kılar, oruç tutar, kurban keser, hacca da birkaç kez gider ama her türlü lanetliktende geri kalmaz.
Lütfen hatırlayınız bizlere ne öğretmişlerdi? Müslüman olan cehenneme asla gitmeyecektir, azap çekmeyecektir.
Sizce bu ayetti okuyan sizler, bu sözün doğru olabileceğine, bu işin bu kadar basit olduğuna inanıyor musunuz?
İşte kur’ana uymak yerine, Kur’anı kendimize uydurmak bu olsa gerek. Yine aynı konuyu işleyen bir ayeti daha hatırlatmak istiyorum sizlere.
Beyyine 6: Ehlikitap'ın küfre sapanlarıyla müşrikler, içinde sürekli kalıcılar olarak cehennem ateşindedirler. İşte onlardır yaratılmışların en şerlisi.
Yukarıdaki ayette yine müşrikler yani Allaha ortak koşanlardan ve en önemlisi de Ehlikitap içinde olup, küfre sapanlardan bahsediliyor. Peki, küfre sapma şekli ne olabilir bunların? İşte bir ayet öncesine bakarsak onu da anlıyoruz.
Beyyine 5: Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.
İşte buradan çok net anlıyoruz ki, iman edenlerin yani ehli kitaptan olanların bir kısmı, dini yaşarken Allaha has dini yaşamak yerine, başka veliler edinip onlara da kulluk edenler den söz ediyor.
Bu nasıl olur, Rabbin yalnız benden yardım dileyeceksin, yardım isteyecek veliniz yalnız benim emrini, ayetini aldığı halde, beşere de kulluk edip bizlere bu kişilerde şefaat edecek, Allaha yaklaştıracak dedikten sonra, başka velilerde edindiysek, İslam ı Rabbim e has, kur’ana has yaşamamış oluruz.
Böyle yapanlara Rabbim küfre sapma olarak niteliyor. Sanırım bunları yapanlarında cezasının ne olduğu çok açıktır.
Dosdoğru dini yaşamak istiyorsak, Allaha has kılarak yaşamalıyız. Bunun yolu da yalnız ve yalnız KUR’ANDAN GEÇİYOR bunu da unutmayalım.
Yine araştırdığımız konuya çok önemli açıklık getiren, bir ayet daha hatırlatmak istiyorum sizlere.
Aliimran 19: Doğrusu Allah katında din, İslam'dır. O kitap verilenlerin ayrılığa düşmesi ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtirastandır. Her kim de Allah'ın ayetlerini inkâr ederse, şüphe yok ki Allah, hesabı çabuk görendir.
Ayeti çok dikkatli inceleyelim, düşünelim.
Burada Rabbim birilerinden bahsediyor, ama bunların Allahın ayetlerini kendi ihtirasları yüzünden, ayrılığa düştüklerini söylüyor.
Bu ne demektir, Rabbin ayetlerde emrettiği manası dışında, ayetlere kendi menfaatlerince, çıkarlarınca anlamlar, manalar verip gerçek anlamından saptırmaktır.
Gerçek iman, Rabbin kitabının tamamına kayıtsız şartsız iman etmekle olur.
Eğer kitabın içinden ayetleri seçerek alır veya bazılarını görmezden gelirsek, bir kısmının da hükmü günümüzde yok diyerek, onların nesih edildiğine inanırsak, işte hataların en büyüğünü yapmış oluruz.
Ayetleri İNKÂR ETME SUÇUNU İŞLEMİŞ OLURUZ.
Allah gönderdiği kitabın tümüne iman etmemizi emrediyor, eğer nesih edilmiş, çıkartılmış ayetler olsaydı bunu da açıkça söylerdi.
Allah cümlemizi bu düşüncelerden korusun. Ayette ne diyor?
Kitap verilenler, yani Kur’ana iman etiğini, kabul ettiğini söyleyenlerin bakın neler yaptığını söylüyor?
Kendilerine ilim yani Kur’an geldikten sonra ihtiraslarından, çıkar ve menfaatlerinden dolayı ayrılığa düşmeleri anlatılıyor.
Bu kadar açık sözleri, gerçekleri anlamayanlar Rabbimin gözlerine perde çektiği, gönüllerine mühür vurdukları insanlardır.
Onlara ne söylersek söyleyelim, Kur’an gerçeklerinin asla farkına varamayacaklardır.
Yine iman edenler içinde rabbimin çok kızdığı bir gruptan söz ediliyor.
Bakara 79: Yazıklar olsun o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar diye, "İşte bu, Allah katındandır!" derler. Vay haline onların, ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline onların, kazanıp durdukları yüzünden!
Buradan da anlaşılıyor ki, Allahın yazıklar olsun dediği, iman ettiğini söyleyen bir grup için söyleniyor.
Fakat bunlar Kur’an da olmadığı halde insanları aldatmak ve kandırmak menfaat elde etmek için, bunlar Allah katından derler diyor.
Daha açıkçası hakka batıl karıştıranlardır. Bu ayetten de anlaşılıyor ki, hesabımızın görüleceği, sorumlu olduğumuz kitap apaçık KURANDIR.
Demek ki böyle insanlarında din ve imanla bir ilgisi olmadığı ve Rabbimin onları lanetlediği çok kötü cezalandıracağı anlaşılıyor. Yorum sizlerin.
Yine Allah iman ettiğini söyleyen, kur’anı okuyan bir topluluğa bakın ne diyor?
Bakara 44: Siz kendinizi unutarak diğer insanlara erdemli olmayı mı öğütlüyorsunuz -hem de ilahi kelamı okuyup durduğunuz halde?- Siz hiç aklınızı kullanmaz mısınız?
Sanırım bu ayeti çok fazla izaha gerek yok. Kur’anı apaçık okudukları halde, işine gelen ayetleri görüp istifade eden, kimisini görmezden gelip faydalanmadıkları anlaşılıyor ki, rabbim bu insanları uyarıyor.
Önce sen kendine bak ve okuduğun apaçık ayetlerimi düşün ve yerine getir, onları gizleme, ondan sonra başkalarını eleştir diyor. Bu tip insanlar çevremizde o kadar çok var ki, düşünen akleden anlayacaktır. Aşağıda sizlere hatırlatacağım ayetler yine iman ettiğini söyleyen, fakat kalpleri taşlaşmış ve şeytanın esiri olmuş insanlardan bahsediyor. Lütfen ayetler üzerinde dikkatle düşünelim.
Hac 51: Ayetlerimizi işe yaramaz kılmak için gayret gösterenlere gelince, onlar cehennemin dostlarıdır.
Rabbim bir kısım insanlar var, ayetlerin anlamlarını işe yaramaz hale getirirler diyor.
Bu insanlarında cehennemlik olduğunu belirtiyor. Peki, bu insanlar kimler olabilir?
Hiç iman etmemiş olanlar mı, yoksa iman edipte bazı ayetleri devre dışı bırakmaya çalışanlar mı?
Hiç iman etmeyenler dersek yanılırız, çünkü onlar kur’anın bir kısmına değil, tümüne iman etmiyorlar.
Gelin bu ayetin devamındaki iki ayetten bunların kimler olduğunu öğrenelim.
Şimdi hatırlatacağım ayetler üzerinde çok dikkatli düşünelim lütfen.
Hac 52: Biz senden önce bir resul ve bir nebi göndermedik ki, o bir şey yapmak arzu ettiğinde, şeytan onun arzularına şüpheler karıştırmasın. Bunun üzerine Allah şeytanın karıştırdığı şüpheyi derhal giderir. Sonra da Allah, ayetlerini güçlendirir. Allah, bilendir, hikmet sahibidir.
Hac 53: (Allah, şeytanın böyle yapmasına müsaade eder ki) kalplerinde hastalık olanlar ve kalpleri katılaşanlar için, şeytanın kattığı şeyi bir deneme (vesilesi) yapsın. Zalimler, gerçekten (haktan) oldukça uzak bir ayrılık içindedirler.
Rabbimin verdiği iki örnekte çok önemli.
Allah gönderdiği peygamberlere bile şeytanın musallat olduğunu, onları bile yoldan çıkarmaya çalıştıklarını söylüyor bizlere.
Fakat Rabbim elbette buna müsaade etmediğini de belirtiyor.
Peki, 53. ayette ne anlatıyor, işte burası çok önemli. Bizlerin bu dünyada birer imtihanda olduğumuzu, Kur’an dan anlıyoruz.
Şeytanı da imtihanın en büyük sorusu olarak kabul etmeliyiz. Bakın bu ayette Rabbim bizlerin dikkatini çekerek neler söylüyor.
Şeytanın insanlar üzerinde etkisine müsaade ederiz diyor, peki niçin?
Kalplerinde hastalık olanlar, fitne fesat insanlar, kalpleri katılaşanları denemek ve imtihan etmek için şeytan ile imtihan edeceğini söylüyor.
Nasıl bir imtihandı onu hatırlayalım hac 51. ayette söylüyordu Ayetlerimizi işe yaramaz kılmak için gayret gösterenlere.
İşte bizlerin bu konu üzerinde çok dikkatle durmamız gerekir. Günümüzde bizlere söylenenleri lütfen hatırlayınız.
Kur’an da birçok ayetin nesh edildiğini, artık hükmünün kalmadığını söylediğimizde, Rabbin söylediği gibi, ayetlerin bir kısmını işe yaramaz kılmak için, çaba göstermek değil de nedir?
Rabbin apaçık ayetlerini gördüğümüz halde, aslında Allah burada şunları ya da, bunları da söylüyor hüküm veriyor, bunu herkes anlayamaz demekte çok mu farklı?
Rabbim ne diyordu bizlere?
Ben ayetlerimi açık, seçik ve her şeyden nice örneklerle, kolaylaştırarak gönderdim demiyor muydu?
Bunu söyleyen Rabbim, acaba Kur’an da bir hüküm verirken, bir kelimenin ardında herkesin anlayamayacağı bir hüküm verip, daha sonrada bizleri bu hükümden emrinden, sorumlu tutar mı dersiniz?
Rabbim söylemediği halde bunlar Allah sözüdür diyenlere bakın, Yüce Rabbim ne diyor. Bunları yapanlar binlerce kez düşünüp öyle söylemelidir.
Zümer 60: Allah'a yalan isnat edenleri, kıyamet günü yüzleri simsiyah halde görürsün. Kibirliler için cehennemde bir barınak mı yok.
Rabbim söylemediği, hüküm vermediği halde bu Allah emridir diyerek, Allaha yalan isnatta bulunanlar, şunu sakın unutmasınlar; Kıyamet günü bu insanların YÜZLERİ SİMSİYAH OLACAK VE CEHENNEME GİDECEKLERDİR.
Sizlere şöyle bir örnek versem ve desem ki; Siz bilmem kim için o kadın kötü bir kadındır, ondan her şey beklenir dedi desem, söylemediğiniz halde, yalan bir sözü isnat etsem size, bunu söyleyene nasıl bir duyguyla bakarsınız?
Onun hakkında ne düşünürsünüz?
Sanırım en medenice olanı yapar, onu mahkemeye vermek istersiniz. Birde bunu Rabbim e uyarlayalım ve düşünelim.
Rabbimin asla söylemediği, bahsetmediği bir sözü, hükmü bu Allah sözüdür, emridir diye söylersek, Rabbim hesap günü bizlere ne söyler, neler yapar bunu hiç düşünüyor muyuz?
Rabbim böyle olmaktan bizleri korusun inşallah, çünkü bu hata günümüzde o kadar çok yapılıyor ki, örnek vermeye dahi gerek yok sanırım.
Şimdide aşağıdaki ayeti anlamaya çalışalım.
Ahkaf 9: De ki: 'Ben elçilerden bir türedi değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilemiyorum. Ben, yalnızca bana vahye dilmekte olana uyuyorum ve ben, apaçık bir uyarıcıdan başkası değilim.
Yukarıdaki ayet aslında çok şeyler anlatıyor, ama birazcık özgür iradesiyle düşünene tabiî ki.
Rabbim elçisine, deki onlara diyor ve bakın ne söylüyor?
Ben, yalnızca bana vahye dilmekte olana uyuyorum.
Bakara 159–160: İndirdiğimiz açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere hem Allah hem de bütün lânet ediciler lânet eder. Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar başkadır. Zira ben onların tövbelerini kabul ederim. Ben tövbeyi çokça kabul eden ve çokça esirgeyenim.
Yukarıdaki Rabbin sözlerinden anlaşılıyor ki, iman edenler içinde öyle bir grup insan var ki, Rahmanın tebliğ ettiği apaçık Kur’an ayetleri içinde, hidayetin, doğrunun, güzelin yolunu gizleyenlerin, yani bazı ayetleri örtbas edenlerin olduğunu söylüyor.
Ayetlerin bir kısmına adeta inanmıyorlar. Gerek geleneklerin etkisi, gerek şahsı menfaatler bu yola itiyor insanları. Bugünde aynı şeyler yapılmıyor mu?
Ayetlerin bir kısmının artık hükmü yoktur, onlar nesh edilmiştir dersek, bazı ayetleri gizlemiş, hükmünü kaldırmış olmuyor muyuz?
Bakın burada bütünüyle iman etmeyenden bahsedilmiyor.
İman ettiği halde Kur’an gerçeklerinden bir kısmın ı gizlemeye çalışanlardan bahsediyor.
İşte bu insanlara Allahın lanet etiğini söylüyor. Elbette bundan vazgeçenleri, gerçeği açıkça ortaya koyanları Allah affedeceğini de belirtiyor.
Aşağıda ki ayette Rabbim bakın ne diyor?
Bakara 161: Ancak, ayetlerimizi inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüş olanlar işte, Allah'ın laneti, meleklerin laneti, insanların laneti hep onların üstüne olsun.
Yukarıdaki ayette Allah ayetlerimizi inkâr edenler ve onların kâfir oluşundan bahsediyor. Tabiî ki bu insanların lanetlendiğini de belirtiyor.
Peki, bu insanlar Allah ı, peygamberini, Kur’anı hiç kabul etmeyip inkâr edenler mi?
Kesinlikle hayır. Yukarıda bu ayetin öncesi ayetleri vermiştim, okudunuz. Orada kimler için söylüyordu hatırlayalım. (kitapta insanlara apaçık gösterdiğimiz hidayet yolunu gizleyenlere.)
Demek ki bu insanlar tamamen inkâr edenler değil, tam tersine iman etmiş ama atalarından gelen inançların etkisinde olan, ya da nefislerinin esiri olduğundan dolayı, bazı ayetleri hidayet yolunu gizlemeleri, anlamlarını değiştirmeleri neticesinde, Rabbim söylüyor bu sözleri.
Bunu yapmak çok çeşitli yollarla olur. Kimisi bu ayetin artık hükmü kalkmıştır der görmezden gelir, kimisi de ayetlerin anlamlarını çeşitli yollarla değiştirir.
Demek ki inandım iman ettim demekle bu iş olmuyormuş. Rabbin istediği bir Müslüman, kur’anın bütün hükümlerine iman eden bir Müslüman olması gerektiği, çok açık anlaşılıyor.
Yine bakara suresi 42. ayette zaten bizleri Rabbim uyarıyor ve bakın ne diyor?
Bakara 42: Bilerek hakkı batıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin. Hak olan yalnız ve yalnız KUR’ANDIR.
Kur’anın dışından Rabbin vermediği bir hükmü, yine Allah katındandır diye dine sokarsak, hakkı batılla karıştırmış ve gizlemiş oluruz.
Temiz bir bardak suya bir damla mikrop damlattığımızda, nasıl artık o su içilmez oluyorsa, imanımız da aynen böyledir.
Hakkın içine batıl karıştırdığımızda da, bu bilgiyle ulaşacağımız yolun sonu, asla Rabbim e ulaşmayacaktır.
Bu bilgiler ışığında, lütfen günümüz İslam anlayışını karşılaştırınız. Verdiğim tüm ayet örneklerinde Rabbim hakkı batılla gizlemeyin diyerek, gizleyenlere lanet ediyor ve kâfir diyor.
Yazdığım ayetleri anlamaya çalışırken, Rabbin bu uyarısını unutmayalım.
Şimdide aşağıdaki ayete bakalım.
Bakara 174: Allah'ın indirdiği Kitaptan bir şeyi göz ardı edip saklayanlar ve onunla değeri az (bir şeyi) satın alanlar; onların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir.
Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acı bir azab vardır.
Demek ki iman edenler arasında da yine bir kısım insanlar var ki, Rabbim lanet ediyordu, onu yukarıda ki ayette görmüştük.
Allahın indirdiği kitap tan bir şeyi saklayanlarda var. Yani anlamını değiştirenler, ayetin anlamını saptıranlar, hatta bazı apaçık ayetleri görmezden gelip artık hükmü kalkmıştır diyenler var demek ki. Bakın Rabbim bunu yapanlara ne diyor?
Karınlarındaki ateşten başka değildir. Demek ki cehennemin ateşi bunları saracaktır diyor.
Kıyamet günü yani hesap günüde bunların yüzlerine bile bakılmayacağını, şimdiden bizlere hatırlatıyor.
Tekrar hatırlatmakta yarar var. Tüm bu lanetlenen insanlar, iman ettiğini söylediği halde, Kur’an gerçeklerinin bir kısmını saklayan ve ayetleri saptıranlar için söyleniyor.
Acaba bizler tüm bu gerçeklerin farkında mıyız?
Yine bir başka ayete bakalım. Allah burada kitap ehli insanlardan bahsederek yaptıkları yanlışlar neticesinde, bakın nasıl uyarıyor ve ne diyor?
Aliimran 105–106: Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır. O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, “İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın” denilir.
Rahman gönderdiği apaçık deliller olan kur’anı tebliğ alan, iman ettim diyen, bazı Müslümanların ya da daha önce ehli kitabın yaptığı gibi gönderilen kitaba bakmak yerine, kitap dışı iman edenlerin, düştüğü durumu anlatıyor ve bakın onların yaptığı yanlışı nasıl değerlendiriyor.
Sizlere apaçık delillerle kur’anı gönderdikten sonra, kitap üzerinde tartışmaya girip, onun sözleri üzerinde ayrılığa düşüp, sakın dinde bölünmeyin diyor.
Böyle yapanlara BÜYÜK AZAP edileceğini belirtiyor.
Peki, buradan ne anlamalıyız. Çok açık anlaşılıyor ki, kur’anın dışında hükümler aramak, bölünmek Rabbin en çok kızdığı bir konu.
Bu sözleri birde günümüz İslam ın durumu ile karşılaştırınız, acaba halimiz nicedir dersiniz?
Kur’anın bütününden sakın ayrılmayın diyen Rabbim, benim vermediğim bir hükmün peşinden sakın gitmeyin diye özellikle bizleri uyarıyor.
Bunun tersini yapanlara büyük azap vaat ediyor. Ayetin devamında ise çok güzel bir sahnenin adeta resmini çiziyor Rabbim bizlere.
Hesap günü iman ettiğini zanneden insanları iki grupta topluyor. Bazı yüzlerin kararacağını söylüyor.
Peki, bunlar kimler? Hiç iman etmeyenler mi? Elbette hayır. İmanlarından sonra inkâr edenlerden bahsediyor.
İşte burada çok dikkatle düşünelim, acaba yüzleri kararacak olan inkârcılar kimler olabilir?
Onu da açıklıyor iman ettiklerini söyledikleri halde, gerçek iman edenler gibi kur’anın ipine sarılmayanlar, hurafenin rivayetin peşine koşarak, Rabbin apaçık indirdiği ayetlerin anlamlarını saptıranlar olduğu ayetlerden anlaşılıyor.
İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, sözünden elbette tamamen inkâr etmek anlaşılmamalıdır.
İnkâr edilen apaçık bazı ayetlerin, hükümlerini görmezden gelerek, ya da işlerine gelmediği için ayetlerin anlamını değiştirmekten, bu konularda ayrılığa düşenleri kast ediyor Rabbim bu sözleriyle, yani hakka batıl karıştıranlardan bahsediyor.
İşte bu insanlara da azap vereceğini belirtiyor. Hatırlayınız Rabbim nasıl uyarıyordu bizleri, bilmediğimiz emin olmadığımız konular için?
Enam 116: Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar. Sadece sanıya uyarlar onlar ve sadece saçmalarlar.
İsra 36: Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.
Hemen bu ayetler üzerinde düşünelim. Sanı nedir? Sanmaktan, zannetmekten gelen bir sözcük.
Yani emin olmadığımız, doğru olması da mümkün olabilecek, yanlış olması da mümkün olan bilgi anlamındadır.
Din ve iman konusunda Rabbim sanıya, bilinmeyen emin olmadığımız bilgilere asla yer vermemizi istemiyor.
İsterse bu çoğunluğun kabul ettiği bir konu dahi olsa. Bu sizi sakın yanıltmasın diyor.
Bilgin olmayan sözlerin, düşüncenin ardından gidersen, senden bunun hesabını sorarım diye ikaz ediyor.
Hesap soracağı kitap hangisiydi?
Elbette apaçık olduğunu söylediği Kur’an. Peki, dostlar rabbim tüm bunları söyledikten sonra, acaba hâşâ sözünden cayarda, başka kitaplardan, bilgilerden, hükümlerden hesaba çeker mi bizleri?
Elbette çekmez diyeceksiniz. Peki, günümüzde yaşadığımız dini, nasıl yaşadığımızın farkın damıyız o zaman?
Yorum sizlerin. Biraz aklımızı başımıza almanın zamanı, sizce gelmedi mi dersiniz?
Aşağıda sizlere hatırlatacağım ayet üzerinde lütfen çok iyi düşünmenizi rica edeceğim.
Tahrim 9: Ey Peygamber! Küfre sapanlarla ve münafıklarla mücadele et ve onlara karşı sert davran! Varacakları yer cehennemdir onların. Ne kötü dönüş yeridir o.
Yukarıdaki ayette Rabbim küfre sapanlar ve münafıklardan bahsediyor. Önce her ikisinin de kur’anı tebliğ almış olan insanlar olduğunu bilelim.
Küfre sapan yani ilk önce Rabbin gerçeklerini tebliğ almış, Müslüman olduğunu söyleyen, fakat daha sonra tüm bu gerçekleri gördükleri halde, yolunu sapıtan, yalnız Kur’ana iman etmek yerine, hakka batıl karıştıran insanlardan bahsediyor.
Peki, münafık sözüyle Rabbim kimlerden bahsediyor olabilir?
Bunlarda kendilerinin Müslüman olduğunu, iman ettiğini her yerde söyleyen kişiler, ama bakın bu kelimenin anlamı neymiş onu anlarsak bu insanların ne tür kişiler olduğunu çok daha iyi anlamış oluruz.
Münafık: İkiyüzlü, araya nifak sokan. Fitnekâr. Ahdini bozan, yalan söyleyen, hıyanet eden.
Demek ki sözde Müslüman olduğunu söyleyen, ama hayatına yaşamına bunu tam olarak yansıtamayan sözde Müslümanlar diyebiliriz.
Peki, rabbim bunlar için neler söylüyor, nasıl bir son bekliyor bunları? Bunların varacakları yer cehennemdir diyor.
Hatırlayınız bu münafık tipler günümüzde çok fazla yok mu sizce?
Aramızda namaz kılar, oruç tutar, kurban keser, hacca da birkaç kez gider ama her türlü lanetliktende geri kalmaz.
Lütfen hatırlayınız bizlere ne öğretmişlerdi? Müslüman olan cehenneme asla gitmeyecektir, azap çekmeyecektir.
Sizce bu ayetti okuyan sizler, bu sözün doğru olabileceğine, bu işin bu kadar basit olduğuna inanıyor musunuz?
İşte kur’ana uymak yerine, Kur’anı kendimize uydurmak bu olsa gerek. Yine aynı konuyu işleyen bir ayeti daha hatırlatmak istiyorum sizlere.
Beyyine 6: Ehlikitap'ın küfre sapanlarıyla müşrikler, içinde sürekli kalıcılar olarak cehennem ateşindedirler. İşte onlardır yaratılmışların en şerlisi.
Yukarıdaki ayette yine müşrikler yani Allaha ortak koşanlardan ve en önemlisi de Ehlikitap içinde olup, küfre sapanlardan bahsediliyor. Peki, küfre sapma şekli ne olabilir bunların? İşte bir ayet öncesine bakarsak onu da anlıyoruz.
Beyyine 5: Hâlbuki onlara, ancak dini Allah’a has kılarak, hakka yönelen kimseler olarak O’na kulluk etmeleri, namazı kılmaları ve zekâtı vermeleri emredilmişti. İşte bu dosdoğru dindir.
İşte buradan çok net anlıyoruz ki, iman edenlerin yani ehli kitaptan olanların bir kısmı, dini yaşarken Allaha has dini yaşamak yerine, başka veliler edinip onlara da kulluk edenler den söz ediyor.
Bu nasıl olur, Rabbin yalnız benden yardım dileyeceksin, yardım isteyecek veliniz yalnız benim emrini, ayetini aldığı halde, beşere de kulluk edip bizlere bu kişilerde şefaat edecek, Allaha yaklaştıracak dedikten sonra, başka velilerde edindiysek, İslam ı Rabbim e has, kur’ana has yaşamamış oluruz.
Böyle yapanlara Rabbim küfre sapma olarak niteliyor. Sanırım bunları yapanlarında cezasının ne olduğu çok açıktır.
Dosdoğru dini yaşamak istiyorsak, Allaha has kılarak yaşamalıyız. Bunun yolu da yalnız ve yalnız KUR’ANDAN GEÇİYOR bunu da unutmayalım.
Yine araştırdığımız konuya çok önemli açıklık getiren, bir ayet daha hatırlatmak istiyorum sizlere.
Aliimran 19: Doğrusu Allah katında din, İslam'dır. O kitap verilenlerin ayrılığa düşmesi ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki ihtirastandır. Her kim de Allah'ın ayetlerini inkâr ederse, şüphe yok ki Allah, hesabı çabuk görendir.
Ayeti çok dikkatli inceleyelim, düşünelim.
Burada Rabbim birilerinden bahsediyor, ama bunların Allahın ayetlerini kendi ihtirasları yüzünden, ayrılığa düştüklerini söylüyor.
Bu ne demektir, Rabbin ayetlerde emrettiği manası dışında, ayetlere kendi menfaatlerince, çıkarlarınca anlamlar, manalar verip gerçek anlamından saptırmaktır.
Gerçek iman, Rabbin kitabının tamamına kayıtsız şartsız iman etmekle olur.
Eğer kitabın içinden ayetleri seçerek alır veya bazılarını görmezden gelirsek, bir kısmının da hükmü günümüzde yok diyerek, onların nesih edildiğine inanırsak, işte hataların en büyüğünü yapmış oluruz.
Ayetleri İNKÂR ETME SUÇUNU İŞLEMİŞ OLURUZ.
Allah gönderdiği kitabın tümüne iman etmemizi emrediyor, eğer nesih edilmiş, çıkartılmış ayetler olsaydı bunu da açıkça söylerdi.
Allah cümlemizi bu düşüncelerden korusun. Ayette ne diyor?
Kitap verilenler, yani Kur’ana iman etiğini, kabul ettiğini söyleyenlerin bakın neler yaptığını söylüyor?
Kendilerine ilim yani Kur’an geldikten sonra ihtiraslarından, çıkar ve menfaatlerinden dolayı ayrılığa düşmeleri anlatılıyor.
Bu kadar açık sözleri, gerçekleri anlamayanlar Rabbimin gözlerine perde çektiği, gönüllerine mühür vurdukları insanlardır.
Onlara ne söylersek söyleyelim, Kur’an gerçeklerinin asla farkına varamayacaklardır.
Yine iman edenler içinde rabbimin çok kızdığı bir gruptan söz ediliyor.
Bakara 79: Yazıklar olsun o kişilere ki, Kitap'ı kendi elleriyle yazarlar da sonra onunla basit bir karşılık satın alsınlar diye, "İşte bu, Allah katındandır!" derler. Vay haline onların, ellerinin yazdıkları yüzünden! Vay haline onların, kazanıp durdukları yüzünden!
Buradan da anlaşılıyor ki, Allahın yazıklar olsun dediği, iman ettiğini söyleyen bir grup için söyleniyor.
Fakat bunlar Kur’an da olmadığı halde insanları aldatmak ve kandırmak menfaat elde etmek için, bunlar Allah katından derler diyor.
Daha açıkçası hakka batıl karıştıranlardır. Bu ayetten de anlaşılıyor ki, hesabımızın görüleceği, sorumlu olduğumuz kitap apaçık KURANDIR.
Demek ki böyle insanlarında din ve imanla bir ilgisi olmadığı ve Rabbimin onları lanetlediği çok kötü cezalandıracağı anlaşılıyor. Yorum sizlerin.
Yine Allah iman ettiğini söyleyen, kur’anı okuyan bir topluluğa bakın ne diyor?
Bakara 44: Siz kendinizi unutarak diğer insanlara erdemli olmayı mı öğütlüyorsunuz -hem de ilahi kelamı okuyup durduğunuz halde?- Siz hiç aklınızı kullanmaz mısınız?
Sanırım bu ayeti çok fazla izaha gerek yok. Kur’anı apaçık okudukları halde, işine gelen ayetleri görüp istifade eden, kimisini görmezden gelip faydalanmadıkları anlaşılıyor ki, rabbim bu insanları uyarıyor.
Önce sen kendine bak ve okuduğun apaçık ayetlerimi düşün ve yerine getir, onları gizleme, ondan sonra başkalarını eleştir diyor. Bu tip insanlar çevremizde o kadar çok var ki, düşünen akleden anlayacaktır. Aşağıda sizlere hatırlatacağım ayetler yine iman ettiğini söyleyen, fakat kalpleri taşlaşmış ve şeytanın esiri olmuş insanlardan bahsediyor. Lütfen ayetler üzerinde dikkatle düşünelim.
Hac 51: Ayetlerimizi işe yaramaz kılmak için gayret gösterenlere gelince, onlar cehennemin dostlarıdır.
Rabbim bir kısım insanlar var, ayetlerin anlamlarını işe yaramaz hale getirirler diyor.
Bu insanlarında cehennemlik olduğunu belirtiyor. Peki, bu insanlar kimler olabilir?
Hiç iman etmemiş olanlar mı, yoksa iman edipte bazı ayetleri devre dışı bırakmaya çalışanlar mı?
Hiç iman etmeyenler dersek yanılırız, çünkü onlar kur’anın bir kısmına değil, tümüne iman etmiyorlar.
Gelin bu ayetin devamındaki iki ayetten bunların kimler olduğunu öğrenelim.
Şimdi hatırlatacağım ayetler üzerinde çok dikkatli düşünelim lütfen.
Hac 52: Biz senden önce bir resul ve bir nebi göndermedik ki, o bir şey yapmak arzu ettiğinde, şeytan onun arzularına şüpheler karıştırmasın. Bunun üzerine Allah şeytanın karıştırdığı şüpheyi derhal giderir. Sonra da Allah, ayetlerini güçlendirir. Allah, bilendir, hikmet sahibidir.
Hac 53: (Allah, şeytanın böyle yapmasına müsaade eder ki) kalplerinde hastalık olanlar ve kalpleri katılaşanlar için, şeytanın kattığı şeyi bir deneme (vesilesi) yapsın. Zalimler, gerçekten (haktan) oldukça uzak bir ayrılık içindedirler.
Rabbimin verdiği iki örnekte çok önemli.
Allah gönderdiği peygamberlere bile şeytanın musallat olduğunu, onları bile yoldan çıkarmaya çalıştıklarını söylüyor bizlere.
Fakat Rabbim elbette buna müsaade etmediğini de belirtiyor.
Peki, 53. ayette ne anlatıyor, işte burası çok önemli. Bizlerin bu dünyada birer imtihanda olduğumuzu, Kur’an dan anlıyoruz.
Şeytanı da imtihanın en büyük sorusu olarak kabul etmeliyiz. Bakın bu ayette Rabbim bizlerin dikkatini çekerek neler söylüyor.
Şeytanın insanlar üzerinde etkisine müsaade ederiz diyor, peki niçin?
Kalplerinde hastalık olanlar, fitne fesat insanlar, kalpleri katılaşanları denemek ve imtihan etmek için şeytan ile imtihan edeceğini söylüyor.
Nasıl bir imtihandı onu hatırlayalım hac 51. ayette söylüyordu Ayetlerimizi işe yaramaz kılmak için gayret gösterenlere.
İşte bizlerin bu konu üzerinde çok dikkatle durmamız gerekir. Günümüzde bizlere söylenenleri lütfen hatırlayınız.
Kur’an da birçok ayetin nesh edildiğini, artık hükmünün kalmadığını söylediğimizde, Rabbin söylediği gibi, ayetlerin bir kısmını işe yaramaz kılmak için, çaba göstermek değil de nedir?
Rabbin apaçık ayetlerini gördüğümüz halde, aslında Allah burada şunları ya da, bunları da söylüyor hüküm veriyor, bunu herkes anlayamaz demekte çok mu farklı?
Rabbim ne diyordu bizlere?
Ben ayetlerimi açık, seçik ve her şeyden nice örneklerle, kolaylaştırarak gönderdim demiyor muydu?
Bunu söyleyen Rabbim, acaba Kur’an da bir hüküm verirken, bir kelimenin ardında herkesin anlayamayacağı bir hüküm verip, daha sonrada bizleri bu hükümden emrinden, sorumlu tutar mı dersiniz?
Rabbim söylemediği halde bunlar Allah sözüdür diyenlere bakın, Yüce Rabbim ne diyor. Bunları yapanlar binlerce kez düşünüp öyle söylemelidir.
Zümer 60: Allah'a yalan isnat edenleri, kıyamet günü yüzleri simsiyah halde görürsün. Kibirliler için cehennemde bir barınak mı yok.
Rabbim söylemediği, hüküm vermediği halde bu Allah emridir diyerek, Allaha yalan isnatta bulunanlar, şunu sakın unutmasınlar; Kıyamet günü bu insanların YÜZLERİ SİMSİYAH OLACAK VE CEHENNEME GİDECEKLERDİR.
Sizlere şöyle bir örnek versem ve desem ki; Siz bilmem kim için o kadın kötü bir kadındır, ondan her şey beklenir dedi desem, söylemediğiniz halde, yalan bir sözü isnat etsem size, bunu söyleyene nasıl bir duyguyla bakarsınız?
Onun hakkında ne düşünürsünüz?
Sanırım en medenice olanı yapar, onu mahkemeye vermek istersiniz. Birde bunu Rabbim e uyarlayalım ve düşünelim.
Rabbimin asla söylemediği, bahsetmediği bir sözü, hükmü bu Allah sözüdür, emridir diye söylersek, Rabbim hesap günü bizlere ne söyler, neler yapar bunu hiç düşünüyor muyuz?
Rabbim böyle olmaktan bizleri korusun inşallah, çünkü bu hata günümüzde o kadar çok yapılıyor ki, örnek vermeye dahi gerek yok sanırım.
Şimdide aşağıdaki ayeti anlamaya çalışalım.
Ahkaf 9: De ki: 'Ben elçilerden bir türedi değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilemiyorum. Ben, yalnızca bana vahye dilmekte olana uyuyorum ve ben, apaçık bir uyarıcıdan başkası değilim.
Yukarıdaki ayet aslında çok şeyler anlatıyor, ama birazcık özgür iradesiyle düşünene tabiî ki.
Rabbim elçisine, deki onlara diyor ve bakın ne söylüyor?
Ben, yalnızca bana vahye dilmekte olana uyuyorum.
Peki, bu kadar açık söylenildiği halde, bizler neler söylüyoruz?
Birde onları düşünün isterseniz. Çok ilginçtir bizlerin günümüzde çok söylediği ve savunduğu bir düşünce geldi aklıma.
Peygamberimiz onlarca ayetinde bizleri uyarıp BEN RABBİMİN İNDİRDİĞİ KURANA UYARIM bundan başka hiçbir söze uymam sizde ona uyun diyor, fakat bizler tüm bu ayetlerin üstünü örtüp, görmezden gelip, Kur’anın hiç söz etmediği, bahsetmediği, hüküm vermediği onlarca, yüzlerce hükümlerin peygamberimizin hükmüdür diye inanmakta hiç bir kusur görmüyoruz.
Hâlbuki kur’an da onca ayette peygamberimiz bizlere, ben yalnız Kur’ana uyarım siz de ona uyun demiyor mu? Ne kadar ilginç ve bir o kadar da tezat bir durum yaşadığımızın farkında mıyız?
Peygamberimiz ben kur’ana uyarım diyor, bizde peygamberimize uyarız diyoruz, ama acaba uygulamamız sözlerimizi, davranışlarımızı onaylıyor mu?
Bakın size iki ayetin sonundaki iki cümleyi, hükmü hatırlatmak istiyorum. Rabbim insanlara neyle hükmedilmesini istiyor?
Maide 44. Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.
Maide 45: Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir.
Hesap günü yanımızda hiç kimseyi bulamayacağımızı asla unutmayalım.
Gelin en garantili yolu seçelim, yanımıza Kur’anı alalım, onu anlamaya çalışalım.
Onun onayından geçen her bilgiden de yararlanalım. İnanın hayatımızın nasıl değiştiğini o zaman çok daha iyi göreceksiniz.
Kusursuzluk Allaha mahsustur, elbette hepimiz hatalar yapacağız, ama önemli olan büyük hatalar, günahlar yapmamak olmalıdır amacımız.
Rabbim cümlemizin yardımcısı olsun.
Birde onları düşünün isterseniz. Çok ilginçtir bizlerin günümüzde çok söylediği ve savunduğu bir düşünce geldi aklıma.
Peygamberimiz onlarca ayetinde bizleri uyarıp BEN RABBİMİN İNDİRDİĞİ KURANA UYARIM bundan başka hiçbir söze uymam sizde ona uyun diyor, fakat bizler tüm bu ayetlerin üstünü örtüp, görmezden gelip, Kur’anın hiç söz etmediği, bahsetmediği, hüküm vermediği onlarca, yüzlerce hükümlerin peygamberimizin hükmüdür diye inanmakta hiç bir kusur görmüyoruz.
Hâlbuki kur’an da onca ayette peygamberimiz bizlere, ben yalnız Kur’ana uyarım siz de ona uyun demiyor mu? Ne kadar ilginç ve bir o kadar da tezat bir durum yaşadığımızın farkında mıyız?
Peygamberimiz ben kur’ana uyarım diyor, bizde peygamberimize uyarız diyoruz, ama acaba uygulamamız sözlerimizi, davranışlarımızı onaylıyor mu?
Bakın size iki ayetin sonundaki iki cümleyi, hükmü hatırlatmak istiyorum. Rabbim insanlara neyle hükmedilmesini istiyor?
Maide 44. Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.
Maide 45: Kim Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir.
Hesap günü yanımızda hiç kimseyi bulamayacağımızı asla unutmayalım.
Gelin en garantili yolu seçelim, yanımıza Kur’anı alalım, onu anlamaya çalışalım.
Onun onayından geçen her bilgiden de yararlanalım. İnanın hayatımızın nasıl değiştiğini o zaman çok daha iyi göreceksiniz.
Kusursuzluk Allaha mahsustur, elbette hepimiz hatalar yapacağız, ama önemli olan büyük hatalar, günahlar yapmamak olmalıdır amacımız.
Rabbim cümlemizin yardımcısı olsun.
Haber Kaynağım :
http://www.dunyavegercekler.com/