Halkın kaderi kırılgan kadın omuzlarında...

“Halkın kaderi kırılgan omuzlarda” 

Kazan Kremlinindeki İslam Kültürü müzesinde işte böyle şiirsel ad altında sergi alçıldı.

Sergi, İslam dünyası için inanılmaz bir fenomen olan kadın eğitimcilerini ve 19-20.yüzyıllarda Tatar kadınlarının öğrenimini anlatıyor.

O zaman Rusya İmparatorluğunun Kazan valiliğinden Uzak Doğu bölgelerine kadar onlarca kentte kadın mektepleri ve medreseler açılmıştı. İslam Kültürü müzesi müdürü Nuriye Garayeva anlatıyor.

Tatar kadın eğitiminin fenomeni, kadınların eğitim işini kadınların kendi eline almasında. Bunun için kadınlar çok şey yapmışlardı.

20.yüzyılın başlarında Tatar eğitimcisi Gabdulla Bubi şöyle yazıyordu:

“Kadınların cahil kaldığı millet, yarı felçli bir insanla kıyaslanabilir”.


Gabdulla’nın kız kardeşi Muhlisa’nın fikri de aynı idi. İmam ve müderris kızı olan Muhlisa, evde çok güzel eğitim görmüştü.

1907 yılında ise doğduğu köyde kadın medresesi açmıştı.

Sözü geçen medrese, kadın medrese ve mektepleri için kadın öğretmenleri hazırlayan ilk öğrenim tesisi oldu.

7 yıllık öğrenim programının başlıca dersleri arasında inanç, İslam hukukunun temelleri, Tatar dil ve edebiyatı, Rus dil ve edebiyatı, matematik vardı.

Ayrıca Arapça, cografya, tabiyat, pedagoji ve metodoloji, kaligrafi, resim, ev idaresi ve dikiş dersleri de alınmıştı programa.

Bu, gündüzleri gerçekleştirilen ve enstitüye eş olan dolgun eğitimdi. Bununla birlikte, yaz aylarında çalışan veya 6 ay süren kısa vadeli kurslar da açıldı.

Rusya’nın dört bir köşesinden buraya öğrenim görmek istiyen tatarlar geliyordu. Kaydetmek gerek ki, büyük anne, anne ve kız gibi bir ailenin birden üç kuşak temsilcisini bir arada görmek olasıydı.

Sergide kızlar için sınıfların oluşturulduğu cami ve medrese binalarının fotografları teşhir edildi.

Belgeler, elyazmaları, eğitim gereçleri, kitaplar, ders tarifeleri ve bundan 100 yıl önce kızların ders sınıfına geldikleri zorunlu okul elbiseleri de burada görmek mümkün. Ama en önemlisi, sözü geçen eğitim tesislerini kuranların fotograflarıdır.

Fatiha Aitova varlıklı bir ailedendi. Aileden aldığı parayla yoksul ailelerden gelen Tatar kızları için mektep açtı.

Fatiha, medreselerden birinde kiraya birkaç oda alarak mektep kurdu. Daha sonra babasının bıraktığı parayı o, layik bir lisenin açılışına harcıyor.

Lise için özel öğretmen kadrosunu hazırlamış oldu, sonra lisesinde çalışacak 5-6 kıza kendi parasıyla yüksek öğrenim sağlamıştı.

Daha 20’li yıllarda Fatiha, kendi parayla dikiş makineleri satın alıyor ve kızlara terzilik derslerinin verildiği atölye açıyor.

Fatiha Aitova’nın torunları, eşsiz Kur’anlar da içinde, aile hatıralıklarını büyük bir itinayle korumuşlar.

Kur’anlardan biri 19.yüzyıla ait elle yazılan kitap, diğeri ise 1875 yılında Keşmir’de baskıdan çıktı.

Bugün din eğitimi almak istiyen Tataristan kadınları medreseden başka, bundan 15 yıl önce Kazan’da açılan Rusya İslam Üniversitesinde de okuyabiliyor. 
.
   

   Nuriye Garayeva’nın fikrine göre, asıl Tatar kadınları 90’lı yıllarda cumhuriyette İslam’ın canlandırılmasına önayak oldular.

Camiye ilk gelen kadınlar oldu. Erkek değil, çocuklar da değil, asıl kadınlardı. 

Onlar torunları ile torun torunlarını yanında getirmiş oldu.

Asıl kadınların yardımı sayesinde dinin yeniden doğuşuna tanık oluyoruz. O zaman Türkiyeli öğretmenler çok merak etmişti:

İslamın temellerini, Arap dilini, Kur’anı okutmaya geldiler. 

Öğrencileri beklerken, kendilerini ziyarete gelenlerin nineler olduğunu söylüyor.

Diyebiliriz ki, milletin kaderi gerçekten de kırılgan kadın omuzlarındadır.

Haber Kaynağım :
http://turkish.ruvr.ru/