YOK STATUE: BAŞÖRTÜLÜ KADIN imgesi

      Geçtiğimiz gün Balıkesir’de başörtüsüyle derslere girdiği gerekçesiyle bir öğretmen bakışın şiddetine hedef olarak gösterildi.

F.Kafka’nın örtük şiddeti görünür kılacak kadar belirginleştirdiği “Değişim”, Günlükler’i yahut çoğumuzun hayranlıkla okuduğu herhangi bir metni bize örtük şiddet karşısında bir varolma hattı oluşturabilir miyiz sorusunu yöneltir en fazla.

Gözlerimiz metnin gösterge kısmında hareket ederken zihnimiz de örtük şiddetin aygıtları, şiddeti, tanımı hatta açık şiddetle farkları arasında dolaşıp durur.
.
       

Geçtiğimiz gün Balıkesir’de başörtüsüyle derslere girdiği gerekçesiyle bakışın şiddetine hedef olarak gösterilen bir öğretmen tüm bu soruları tekrar sormama sebep oldu.

28 Subat sürecinde hayatın herhangi bir yerinde, başörtülü herhangi bir kadın, benzer şiddet yöntemleriyle defalarca tahrip edildiği için haberler bir ilk değeri taşımıyordu.

Öyle ki, son da olmama ihtimaliyle şiddet kendi ikamesini toplum belleğinde kesinleştirmek istiyordu.

Şiddet hazzı; sürekliliğini temin etmeyi arzuluyor. 

Bunu da bilhassa kendi hak ve kazanımlarından, kendi varoluş biçimlerinden “zorla” sürgün ettiği, düşüncelerini dil uçlarından yakarak kendi dilinde kekemeleştirdiği, hayatlarının en güzel yerinden 10-15 yılı dil, imaj, güzellik, laiklik vs. adlı sihirli değneklerle deşeleyerek yerinden, görünürlüğünden daha da vahimi varoluş olanaklarından vahşice sökerek onu yersiz - yurtsuz kıldığı nesnesi üzerinde görmek istiyordu. 
.
      

Tam anlamıyla, eğitim haklarından, düşünsel anlamda varolma olanaklarından ve kendiliğini ifade yollarından - çünkü biliyoruz ki diplomaların ve etiketlerin konuşma üstünlüğü yanında herkes susar - mahrum bırakarak nesnesinin başını gövdesinden ayırmıştır.

Burada şiddet örtüktür çünkü kimse hunharca öldürülmemiş, ağzı burnu dağıtılmamış, görünür bir morluk ya da darp izine rastlanmamıştır.

Şiddet açık olsaydı, bir delil, bir iz ya da maktul bulunsaydı bir karşı süreci istemsizce var edecekti.

Savunma hakkı gelişecek, açık şiddetin suçluluğu için tanıklar yardıma çağrılabilecekti.

Açık şiddet savunma hakkını meşru kılar çünkü. Maktul varlık alanının dışına, görünmez bölgeye itilmez. 
.
       

Örtük şiddette ise bir yokluk kurulumu vardır ki hiç bir şekilde karşı savunma şansı bırkmaz.

Örtük şiddet bu anlamıyla kusursuz bir cinayettir.

Kurban varlık çizgisinde öyle itilir ki kendi dili, kendiliği olarak varolduğu ülkesinde azınlık haklarından bile yoksun bırakılan azınlığın azınlığı olarak bir “enazınlıktır” Yani yabancı olmanın, azınlık olmanın, öteki olmanın “n. kuvveti”.

İlk olarak başsız kalan gövde yaşama sahasında eksik bir görünüm olarak güzellik kavramı tarafından sürekli baskına uğratılır.

Şiddet tek yönlü de değildir bu kez, temas ettiği zihinlerde farklı uzanımlarla nesnesi üzerine abanımını arttırır. 
.
         

“Başörtülü Kadın İmgesi”ni anlayışla karşıladığını ifade eden yetkin ağızlar “başörtülü kadın kendini öyle güzel görüyorsa kimsenin karışmaya hakkı yok” türlü beyanlarıyla şiddeti sevecen bir görünümde işletmeye devam ederler.

Başörtülü Kadının varolma haklarını savunduğunu ifade eden başka ağızlar ise; şiddetin başka bir açısıyla - genellikle güzellik tarafından işletilen bir fonksiyon bu - dost temaslar kurduklarını farketmezler bile.

Öyle ki geçtiğimiz günlerde Mısır’da yapılan katliamlarda , üst üste yığılmış onca cansız beden arasından birini, kadın oluşundan, güzelliğinden tutup ayrıştırarak, bir katliam görüntüsünde cansız bedenlerin cinsiyetini seçebilecek denli şiddet aygıtlarıyla ittifakını aşikar etmiştir.

Her yönden kuşatılmış, yersiz - yurtsuz, kekemeleştirilmiş başsız gövde; 
.
        

“güzellik, kariyer ve dahası ekonomik getirisi olmamak” gibi dünyanın geçer değerleri karşısında yarı - canlı, donuk şiddettin çeşitli yöntemleriyle varlık sınırında bir çizgi görünümüne kadar itilmiş:

Bir “yok statue”dür artık. 

Başsız, bir çizgi görünümümde, şiddet hazzı pekişsin diye geçmişi bir “anı - kambur” olarak sırtına eklenmiş, varla yok sınırında bir heykel: “yok statue”.

Başsız, çizgisel ve dahi kambur bir kadın heykeli şiddetin sürekliliğinin göstergesiyken, birden başörtülü kadınlara gaspedilmiş haklarının geri veriliyormuş, gövdeden koparılan başlarının koparıldıkları noktalara geri dönüyormuş gürüntüsü, salt bir görüntü olsa bile, yerleşik şiddet aygıtlarınca bir karşı şiddet olarak algınacak ve şiddet yarıda bırakılmış hazzının yöntemlerini kuvvetlendirme olanakları arayacak.

Başsız bir gövde ne dehşet verici değil mi?

Hiç bir savaş sahnesinde görülmemiştir:

yarı ölü bir gövde. Sakin ol şiddet, hayatlarının en güzel yerinden vurulan o gencecik kadınlar bir imge değillerdi.

Ama biliyorsun işte sevgili ülke, heykellerin korkunç bir güzelliği var.

Haber Kaynağım :
Dünya Bülteni köşe yazarı Emine Kocabaş Kılınç makalesidir.
http://www.dunyabulteni.net/