Otuzunda kadın olmak...

 
Bir kadının en güzel yaşı ne zamandır diye sormuştum bir gün anneme.

Hiç tereddüt etmeden onsekiz  demişti...

Gülümsemiştim.

Sonra aynı soruyu hayatımdaki birçok kadına sordum...

Kimi için yirmili yaşlar, kimi için otuzlar , kimi için atmışlar şahaneydi...

O zaman anladım  kadın olmanın hiçbir zaman  bir yaşının olmayacağını....

Ve  ancak bir kadının hayatının miladı sayılabilecek  özel  anların,  bir kadının en güzel yaşı olduğunu....

Kendi hayatımda ne kadar yol aldım bilmiyorum.

Yolun  başını sonunu bilmediğimden ve bana biçilen hayatın neresinde durduğumu kestiremediğimden....

Yaş konusunda  büyük cümleler kuramıyorum haliyle.

Ama  kendimle konuşur gibi itiraf etmem gerekirse; çok sevdim otuzlarda  olmayı...

Otuzlar daha kadın gibi hissettiriyor...

Daha olgun...

Daha güçlü...

Farkındalıkları artıyor bir kere insanın.

Eskiden hayatımda neyi "istemediğimi" çok iyi bildiğimi sanırdım.

Şimdi neleri sevebileceğimi,  nelerden keyif aldığımı ve neyi "istediğimi " keşfediyorum.

Hazine kutusunun kapağını aralamak ya da gizli bir odaya girmek gibi...

“Keşif”...  

Sevdiğim yaşın tılsımlı tarafı...

 Hayatımıza bir şekilde giren  yargıları, doğru ve yanlışları, sevap ve günahları, başka hayatlara ait fazlalıkları, kalabalıkları yeni bir yaşın virajından dönerken savurup atıyor olmak  güzel. 

Mesela ben  otuzumda hafiflemiş hissettim kendimi...

Mümkün olduğunca masa başında daha az çalışıp aileme daha fazla vakit ayırmaya çalışıyorum.

Üşenmeden sabah beş gibi penceremi açıp odama giren tertemiz sabah kokusuyla yeniden uykuya dalıyorum.

On aylık yiğenim Hazel’le vakit geçirmek için dışarda daha az zaman harcıyorum.

Dolabımda eskisinden daha az giysi var.

Hayatımda daha az insan...
Zaman hırsızı olan hiçbir şeyi hayatımda tutmamaya çalışıyorum.

İstemediğim şeylere “hayır” diyebilmek kadar "ben bunu istiyorum" diyebilmekte iyi geldi bana...

Güçlendiğim kadar zayıflıklarımı farkedebilmek....

Kıymet bilmek ama eyvallah etmemek  de iyi hissettirdi....

Zaaflarımı kabul edebilmekte...

Hırslarımın yerini tarif edemeyeceğim daha sessiz, daha dingin birşey aldı.

Peki iyi  gelmeyen şeyler yok mu...

Elbette var.

Korkularım arttı mesela...

Endişelerimde...

Mutluluklarım ve mutsuzluklarım arasındaki mesafe daraldı sanki.

Ama yine de ....

Sevdim ben otuzunda bir kadın olmayı...

Haber Kaynağım :
Milliyet Blog yazarı Senem Tekinkoca makalesidir.
http://blog.radikal.com.tr/Blog/senem-tekinkoca
http://blog.radikal.com.tr/