Derbi üzerine: Holigan, Futbol, Kadın


    Öncelikle, mesele futbol olunca kadın ve futbol birlikteliğinden bahsetmek istiyorum.

Genellemelerin yanlış olduğunu  düşünen bir insan olarak  'bazı' erkeklerin, hatta bazı kadınların futbol ve kadına - sahip olma, 'cinsellik, sevişme, seks - her ne derseniz bir arada düşündüğünü bastırılamamış ya da pek sevgili Freud'un deyimiyle saplanılıp kalınmış cinsel kimlik gelişim dönemleriyle yakından alakalı olduğunu düşünüyorum.

Taraftar gruplarınca söylenen marşlar, 'Koymak, Çakmak, 90'dan geçirmek gibi' ağza pelesenk olmuş deyimleri kimi bazı 'holiganlar' yalnızca karşı file ağları olarak düşünmüyor.

Yeşilçam filmlerinden birinde maç anlatım fon sesiyle sevişme görüntülerini destekleyen yönetmen, yine bu zihniyetin ürünüdür. Tribüne bir sporu, bir karşılaşmayı izlemek için değil, kendi çakamayışla ilintili olarak görüp gidiyor

Kadının eğildiği futbol da kadının kadın gibi durması gerekliliği de ortaya çıkıyor. 

Hatırlarsanız, seyircisiz maç cezalarında kadınlara ve çocuklara (devamı engellilerdir) zavallı yoksun bir işi 'beceremez' kitle.

Kadınlar da biz de 'beceririz' demek için erkekleri aratmayacak küfürlerle Futbolla alakalı olan kadının erkekleşme-si gerekliliği kalıbını çok güzel idare ettiler.

Dişi Kartallar övündü. "Gördünüz mü Kartalın dişisini" vallahi gördüm.

Siz böyle yaparsanız erkeklerin top - kale - file üçlüsünü cinsel organlarıyla bağdaştırıp sosyal olarak kullandıkları tek alana kadın artı siyaseti sokmaları oldukça haklı.

Bir de tabii, bu durumu erkeğinin kadını olmak için kullanan sevgili hemcinslerim var.

Sevdiği adamın takımının formasını giyip 'Ayyy aşşkıım (aşkitom tercihen topla değil benimle ilgilen ses tonu destekli söylenir) dişi kartaldım.

Senin için Kanarya oldum, Aslan oldum, Aslan!'
Futbola saplantılı bir nefer daha kattık alkışlar.

Zaten Futbol terörünün temelinin genel kaynağı olan bu bastırılmamış İd durumlarına bir de zamanın siyasi  tablosu eklenince gördüğümüz dün akşam (22 Eylül Pazar) Galatasaray- Beşiktaş derbisi terörizmi çıkıyor.

'Her yer Taksim Her yer direniş' sloganıyla devam eden benim de her halk grubunun kendi nefes sahasını, özgürlük sahasını muhafaza için verdiği bir çaba olarak gördüğüm gezi eylemlerindeki çArşı imzası yadsınamaz bir gerçek.

Peki  bu çArşının her üyesi, sosyalist, devrimci, gezici, Beşiktaş'ı tutan her taraftar Çarşılı mı? 

Takımların temelinde renk bağlılığı vardır. Evet kendine yakın olan duruşu seçersin.

Bu sebepten asla kendimi bir çarşı üyesi olarak düşünemeyeceğim gibi, aynı zaman da bir 'Cumhuriyet'iz diyen Fenerbahçe taraftarı olarak da düşünemiyorum.

Evet futbol taraftarlıktır. Galatasaray'ın gelenek olarak Üst kültürü temsil ettiğini düşündüğüm için de Galatasaraylıyım.

Fakat yanlış olan Her Galatasaraylının bir Cemal Süreya kalitesinde, her Beşiktaşlının çarşı ideolojisinde, her Fenerbahçelinin de Kutsal Aziz söylemin de olduğunu düşünmektir.

Siyaseti futbolun göbeğine oturtup dakika 34'te ağzının suyu akarak slogan bekleyen herkes dün olanlardan biraz sorumludur.

Sorunumuz hayatta var olan çekmeceleri, rollerimizi ayırmamamız. Futbol bir eğlence aracı, iki adımı destek alarak yürüyen biri olarak Drogba'yı izlemek benim için muhteşem bir şey. Futbol da öyle!

Dünkü maça dönecek olursak. çArşı'nın Gezi olaylarında ön saflarda olduğu için bir  tezgaha kurban gittiği iddialarına her olayı siyasallaştırma meraklısı sosyal medya milletinin çabası olarak görüyorum.

90+2'de sahaya inen taraftar grubu madem olayın farkında idi neden İktidarın kurduğu söylenen oyununa, Polisin gazına düştü? 'yapan çArşı değil. Niye?

Çarşı için de pazar yok mu A partisine oy veren, ya da başka bir parti taraftarı?

Taraftarlar homojen değildir. Siyasi duruş sergileyeceğim diye dağdan inmeler gibi tribüne inen holigana destek olursan, Tokyo olimpiyatları alır, sen de bakarsın!

(Galatasaraylı üst egom konuşuyor: altı tane yedik, sahaya inmedik!)

Haber Kaynağım :
Radikal Blog sayfası Cansu Aydın Makalesidir.
http://blog.radikal.com.tr/