Bir Alman kadın şairin dilinden Hz. Peygamber


18. yüzyılda yaşayan ve Hz. Peygamber’e büyük ilgi duyan bir Alman kadın şair, Karoline von Günderrode. 

“Aşk ve azimle okudum Hz. Muhammed’in hayatını ve öğretisini.” diyen Günderrode’nin hikâyesini derledik.

Kadın şair ve yazarların isimleri tarihte pek geçmez.

Ya rumuz kullanarak paylaşmışlardır eserlerini ya da kendilerine saklamışlardır.

Karoline von Günderrode da bu edebiyatçılardan biri.

Alman edebiyatı romantizm akımının Sappho’su olarak adlandırılır Günderrode; yazdığı aşk mektupları ise geçmişin en güzel mektupları arasındadır.

Karoline von Günderrode, 1780 yılında Karlsruhe’de varlıklı ve saygın bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelir.

Altı yaşında babası vefat eder ve annesi altı çocuğuyla yalnız kalır.

Maddi durumları gittikçe kötüleştiği için Karoline, 17 yaşında kilise vakfına yerleştirilir.

Sınırlı imkânlara sahip olmasına rağmen orada felsefe, edebiyat, tarih ve mitoloji alanlarında eğitimini tamamlar.

Zamanının kadınlara biçtiği rol, kendisini mahkûm gibi hissettirir.

Çağında yaşanan devrimler, Karoline’nin özgürlük düşlerini daha da pekiştirir.

Kadınsı erdemlerin kendisini mutlu etmediğini, büyük, parlak ve vahşi şeylerden hoşlandığını, bir erkeğin gücüne sahip olmadan onun tutkularına haiz olduğunu ve bundan dolayı kendisiyle özdeşleşemediğini yazar.

Adımlarını bağlayan zincirlerden sıyrılıp, kendisine zindan olmuş yurdundan ayrılarak neşeli, özgür maviye, sınırsız ötelere gitmek ister. Yazarak sessizliğine ses verir, içinde kaybolduğu çıkmazlara deva bulur. ‘Tian’ rumuzuyla şiirler ve dramalar yayımlar.

18. yüzyılının şair ve yazarları bir yandan Hindistan’la, Hint felsefesiyle, kültürü ve inanışlarıyla ilgilenmeye başlar, öte yandan İslamiyet onlar için bir merak konusudur.

Goethe ile mektuplaşan Karoline von Günderrode de Kur’an’ı ve Hz. Peygamber’in hayatını araştırır.

Küçük ve gündelik temaları değil, büyük ve hayranlık uyandıran konuları ele alır.

Daha sonra ‘Muhammed’in Çöldeki Rüyası’ adlı şiiri ve ‘Mahomed’ adlı tiyatro eserini yazar.

“Aşk ve azimle okudum Hz. Muhammed’in hayatını ve öğretisini.” Bu cümleyi Karoline, öykülerinin birinde oluşturduğu bir karaktere söyletir.

Ancak edebiyatçılar, bunu, kendisinin fikri olduğu yönde yorumlar.

Karoline ‘Muhammed’in Çöldeki Rüyası’nda Hz. Peygamber’in Allah’a kaderle ilgili yakarışını ve arş-ı âlâ’dan gelen cevabı, yalnız saf ve berrak olanın ebedi ışığa erişeceğini anlatır.

‘MELEĞİN GÜLER YÜZÜ PARLIYORDU’


Günderrode, ‘Mahomed’ adlı tiyatro eserinde ise Hz. Peygamber’in hayatından yola çıkarak Allah’ın birliğinden, merhamet ve adaletinden, kudret ve ilminden, ebedi hayattan, cennet ve cehennemden ve Peygamber’in putlara karşı verdiği mücadeleden bahseder.

Sevimli renklerde bir meleğin Allah Resûlü’ne göründüğünü ve Allah’a daha da yakın olabilmesi için O’nun göğsünü yararak temizlediğini yazar.

Miracı, Efendimiz Hz. Muhammed’in (sas) dilinden şu şekilde anlatır:

“Meleğin güler yüzü parlıyordu, tıpkı ayın Kızıldeniz’in üzerinde parladığı gibi ve elbisesi şafak kızıllığı gibi ışık saçıyordu.

(…) Melek elimden tuttu ve beni hudutsuz mekânlardan geçirdi, tâ ki şafak kızıllığı gibi parıldayan bir kapıya gelene kadar.”

Şair, bu eserini gerçek tarihten esinlenerek, kendi yorumlarını da ekleyip kaleme almış.

Eser, Hz. Peygamber’in duasıyla son bulur:

“Allah’ım, her türlü övgüye layık olan Sensin. Kudretinle bizleri buraya getirdin ve peygamberini bütün milletlere karşı yücelttin. Kadere, O’na itaat et ve zafere O’nun yanında ‘ol ’emrini verdin.”

Karoline von Günderrode, felsefi, estetik ve etik içeriklere sahip olan eserlerinde ölüm, aşk, yalnızlık ve özgürlükten bahseder.

Bir gün akşam gezintisine çıkar ve yanına gümüş hançerini alır.

Bir cerraha, hançerle insanın kendisini en etkili nasıl öldürebileceğini sorar.

26 yaşında, döneminin ona zorla giydirmeye çalıştığı kalıplara sığmadığı ve karşılığını bulamadığı bir aşktan ötürü Ren Nehri’nin kenarında hançeri kalbine saplayarak dünyadan ayrılır.
 

Büyük bir adım değildir ölmek benim için
Hayatımla arasında uçurum olmadı hiç
Dünya vatanım olamadı hiçbir zaman
Ancak semavi yücelikler coşturdu beni hep.

(Günderrode, Magie und Schicksal, s. 426)

Haber Kaynağım :
Gazeteci AHU TEMİZSOY araştırma haber yazısıdır.
http://zaman-online.de/