Erkekler ve kadınlar birlikte çıktıkları yolda yürürken aynı hızla yol alamazlar çoğu zaman.
Erkek, iş hayatının ve sosyal hayatta bir erkek olarak var olmanın avantajlarını yaşayarak daha hızlı adımlarla koşma şansına sahip olurken, kadın öyle çok engelle karşılaşır ki…
Çalışsa da, sosyal hayatta varlığını gösterse de, sık sık reklam arası verir hayatında.
Anne olur, çocuk büyütür ve her bir çocuk yıllarını alır götürür. Gelin olur, akrabaların sıkıntılarında yanlarında olur, vaktini, bedenini feda eder.
Kız evlat olmanın fazlasıyla özveri gerektirdiğini anlar zaman zaman. Komşu olurken, dost olurken, akraba olurken hiçbir sorumluluktan çekmez kendini, var gücüyle yardım eder yakınlarına en sıkıntılı, en telaşlı günlerde.
Erkek gitmek zorunda olduğu işi ve biraz da fıtratının el vermeyişi yüzünden bu tür durumların dışında bırakılırken, kadın hep müsait olması beklenendir.
Cenazelerde, doğumlarda, hastalıklarda, nişan-düğün telaşlarında hep kadındır başrolde olan, desteğini asla esirgemeyen.
Fırsat bulursa, zaman kalırsa kendiyle ilgilenmeye, bireysel hedeflerine odaklanmaya çalışır, okur, araştırır, öğrenir, yazar, sosyalleşmenin bir yolunu arar kadın.
İmkan bulursa çalışır, dışarıdaki dünyaları tanır, kısacası bir şekilde kendini geliştirmeye uğraşır.
Dedim ya, fırsat bulursa… Çünkü bir de fırsat bulamayan kadınlar vardır. Belki çocuklarının sayısının çokluğundan yada sıkıntılı, hastalıklı, uğraş isteyen çocuklar olmalarından ötürü hayatını yavrularına adamak zorunda kalan…
Yaşlı/hasta bir anne babanın veya bir akrabanın tüm sorumluğunu üstlenmek durumunda olan…
Maddi sıkıntılar içinde boğulan ailesinin yükünü hafifletmek için, el emeğini satmaya uğraşan…
Geçen yılların sonunda, kendisi için hiçbir şey yapmaya fırsat bulamadığı gibi bir de yaşlanan, eski güzelliğini yitiren, kilo alan, kendine bakacak gücü de bulamayan kadınlardır bu kadınlar.
Tüm bunların sonunda ömürlerini adadıkları, yıllarını feda ettikleri insanlar tarafından beğenilmeme ve hatta zaman zaman da suçlanmayla yüzleşirler.
Önce eşleri yanlarına yakıştıramaz onları. Sonra ömürlerini verdikleri çocukları tarafından hor görülürler.
Sonra akrabaları, yakınları, arkadaş bildikleri yavaş yavaş iterler hayatlarından “gelişmemiş, yıllardır hep aynı kalmış” kadınları…
Okumadıkları, öğrenmedikleri, çağa ayak uyduramadıkları, bir şeyler üretmedikleri gerekçesiyle itilen bu kadınların, kendilerini geliştirmek için gereken zemine ve imkanlara sahip olup olmadıklarını kimse sormaz, kimse düşünmez!
Yıllarca fedakarlık yapmak, vefa göstermek, yardımsever, cefakar, sorumluluk sahibi olabilmek kendini geliştirmekten sayılmaz ne yazık ki!
“Kadını her şeyden mahrum ettiler, hatta İslamdan bile. Okuma yazması olmadığı için dedikodu yapmalıydı, yaptı da nitekim…
Bu durum tıpkı şuna benzer: Önce bir kişinin elini felç edersiniz, ardından eli felç diye onu her şeyden mahrum edersiniz.” tespitiyle Ali Şeriati yaşadığı dönemdeki ‘kendini geliştirememiş kadın sorununu’ ne kadar güzel tahlil etmiş.
Eşini beğenmeyen erkek, kaç kez elinden tutup, bir toplantıya, bir eğitime, seminere, yahut herhangi bir aktiviteye yanında götürmüştür hanımını?
Annesini yeterince gelişmiş bulmayan kaç evlat, annem de kendiyle ilgilenebilsin diye, kendi ihtiyaçlarından feragat etmiştir?
Hangi akraba, hangi dost bu gibi hanımlarından sırtındaki yükün azıcığını yüklenip, ona kendini eğitmesi için yardım etmiştir?
Kaç kişi bu kadınlara yol göstermiş, yol açmış, imkan sunmuş, kendine yatırım yapmasına zemin hazırlamıştır?
Tüm bunlar mevcut olduğu halde bir kadın bile isteye cahil kaldıysa ayrı. Onu bir başka yazının konusu yapalım.
Ama pek çok kadın omuzlarındaki yükün ve sorumluğun ağırlığından kendi istediği hayatı yaşayamadan yaşlanır gider.
Başkalarının hayatlarında figüran gibi rol almaktan, kendi hayatının başrolünü oynamaya fırsat bulamadan tüketir ömrünü.
Takdir göreceği yerde eline verilen ‘gelişmediği için dışlanmışlık faturasını’ da tek başına ödemek zorunda bırakılır. Düşünmeli…
Olduğu yerde bir ömür boyu kalan kadınları yargılarken iki kere düşünmeli. Daha önce hiç bakmadığımız farklı açılardan…
Haber Kaynağım :
Bu makale Sare Şanlı tarafından yazılmıştır.
http://www.kadinhaberleri.net/
sareyildiz@gmail.com