Konu kadın olunca...


“Konu kadın olunca, bize de söz düşer” diyor Akten Köylüoğlu arkadaşımız. Ne kadar yerinde bir söz! Konu kadın olunca söz kesinlikle sadece onlara, kadınlara düşer.

Gaziantep Life Dergisinin 56’ncı sayısında yer alan köşe yazısına bu adı vermiş Akten Hanım.

Herkes kadından yana tavır takınır ama ne kadar kadından yanadır, tartışılır.

Örneğin Başbakan, MYK’nda kadın kotası artırılacak, yüzde kırka varan bir oranı bulacak,” dedi ama dağ doğura doğura fare doğurdu. Koskoca MYK’na sadece iki kadın alındı.

Akten Hanımın Osmanlı dönemindeki kadın ile Cumhuriyet dönemindeki kadın kıyaslamasını göz önüne alırsak, Osmanlı hayranı bir yönetimin başkanından da başka türlü davranış bekleyemezdik zaten.

Bakın bu çağdaş şef, kadınlarımıza neler buyuruyor:

“Üçten eksik doğurmayacaksın. Kürtaj olmayacaksın, sezeryanla doğurmayacaksın…”

Yazar, “bırakın kadın vücudu üzerinden politika yapmayı,” diyor. “Kadını korunuyor görünerek ona çelme atmayı bırakın” diyor. Kadının mahremine el atmayı bırakın!”

***
Ey şef, sen ne hakla benim kadınımın orasıyla burasıyla uğraşıyorsun! Senin işin bu mu? 

Bırak kadınlarımızla uğraşmayı da yeryüzünde Türkiye’mize düşman ettiğin ülke kaldı mı, ona bak.

Bırak kadınla uğraşmayı da, 800 lira gibi komik bir parayla bir aile reisinin senin önerdiğin üç çocuğu nasıl doyurabildiğine bak.

***
Bunları şimdilik bir yana bırakalım da isterseniz gelin biz Akten hanımın Osmanlı-Cumhuriyet kıyaslamasına bir göz atalım.

Osmanlı döneminde: Kadının sesinin duyulması haramdı. Kadın düşünemezdi. Erkek çocuk doğuramayan kadının üstüne kuma getirmek doğaldı. 

Erkek nasıl baş edebilecekse artık, dört kadınla evlenebilirdi.

Cumhuriyet döneminde: Dünyanın hiçbir ülkesinde kadına seçme hakkı bile tanınmamışken, bizde hem seçme hem seçilme hakkı tanındı. 

Tek eşlilik getirildi. Uyduruk imam nikâhı yerine resmi nikâh koşulu getirildi.

Eğer başı örtülü kadın bile toplum yaşamına katılabildiyse bu, bugün yobazlar tarafından adının unutulması için çaba gösterilen ülkemizin kurtarıcısı, Cumhuriyetimizin kurucusu Kemal Atatürk’ün çabalarıyla gerçekleştirildi.

Eğer bugün camilerimizde beş vakit ezan okunabiliyorsa, müminler camilere doluşup gönüllerince ibadet edebiliyorlarsa, bunu da Kemal Atatürk’e borçludurlar. 

O, bu ülkeyi kurtarmasaydı sen geleydin de Fransız, İngiliz, İtalyan, Amerikan egemenliği altında, esir Türkiye’nde serbestçe ibadetini yapaydın da göreydim.

Akten Köylüoğlu yazısında kadının tanımını da yapmış:

“Kadın anadır. Kadın, hayatın büyük yükünü çeken varlıktır. Kadın, kendi canından önce evlatlarını düşünen, aileyi ayakta tutan, geçim için eşi ile omuz omuza vererek gereğinde insanüstü çaba gösteren insandır.”

Sizce bugün bizler atalarımızdan kaç yüz yıl geriye düştük? Atalarımız yüzlerce yıl önce kadınları baş tacı etmez miydi? 

Türk toplumları o zamanlar bugünkü gibi babaerkil değil anaerkildi. Türk toplumlarında erkekten önce kadının sözü geçerdi.

Bugün kadını düşürdüğümüz şu hale bakın. İkinci sınıf vatandaş. Hatta ikinci sınıf bile değil, üçüncü sınıf vatandaş… 

Bıraksak vatandaş bile sayılmayacaklar. Köle sayacaklar. Parya sayılacaklar.

“Bırakın,” diye haykırıyor yazarımız Akten Köyüoğlu, “Bırakın kadın vücudu üzerinden politika yapmayı! 

Bırakın kadını koruyor görünerek ona çelme takmayı. Bırakın kadının mahremine el uzatmayı.”

Yazımı, Sayın Köylüoğlu’nun bir seslenişi ile sonlamak istiyorum:

“Sevgili Babalar, eğer gelecekte kızlarınız tarafından rahmetle anılmak istiyorsanız, kızlarınızın ve oğullarınızın terazisini dengede tutun!”

*** 
Teşekkürler Akten Köylüoğlu. Ömrün uzun olsun. Diline sağlık.

Haber Kaynağım :
Bu makale Fevzi Günenç köşe yazısıdır. 
fev27@mynet.com

  http://www.gaziantephaberler.com/