"Sanki bu yazarlar, bu ülkenin evladı değil!"


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan merakla beklenen parti grubu konuşmasında Türkiye ve Suriye arasında yaşanan uçak krizi ile ilgili olarak sert ifadeler kullandı.

"SANKİ BU ÜLKENİN EVLADI DEĞİLLER"

Dünya televizyonlarının da yakından takip ettiği konuşmada Recep Tayyip Erdoğan, Suriye krizinde iktidarı eleştiren köşe yazarlarını sert bir dille eleştirdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 'O uçağın orada ne işi vardı' diyerek hükümeti eleştiren köşe yazarlarına:

"Bu coğrafyadaki her oyunu, her senaryoyu boşa çıkarmak için Türkiye var gücü ile mücadele edecektir.

Bunları özellikle iyi bilmenizi ekranları başında bizi izleyen kardeşlerimin iyi bilmesini özellikle arzuluyorum. Çünkü hedef saptırmaya gayret eden bazı köşe yazarlarını görüyorum az da olsa. Sanki bu ülkenin vatandaşı, evladı değil bunlar." sözleriyle yüklendi.

"YAPTIĞINIZ DALKAVUKLUĞU.."

Kendi düşüncelerini sert bulan köşe yazarlarını da eleştiren Recep Tayyip Erdoğan: "Benim bu düşüncelerimi ülkemdeki bazı köşe yazarları sert buluyorlar. Bize gelin özel bir ders verin de nasıl konuşacağımızı sizden öğrenelim.

Sizin köşenizde yaptığınız dalkavukluğu biz Türkiye Cumhuriyeti'nin başında yapamayız. Biz burada hakkı söylemek durumdayız.

Kalemleriniz belki belli yerlere satılmış olabilir, ama bu siyasi irade belli bir irade değil hakka ve halka teslim olmuş siyasi iradedir" dedi.

KÖŞELERİNDE ERDOĞAN'I ELEŞTİREN YAZARLAR

Türkiye ile Suriye arasında yaşanan uçak kriziyle ilgili bugün bazı köşe yazarları hükümetin konuyla ilgili tutumunu eleştirmişti.

Bekir Coşkun: Her fırsatta iktidara yönelik sert üslubu ile yazılar kaleme alan Cumhuriyet yazarı Bekir Çoşkun, son yazısında Diyanet'e ayrılan bütçe ve 4+4+4 eğitim sistemi üzerinden hükümeti eleştirmişti.

Bekir Coşkun yazısında şu ifadelere yer vermişti: "Teknoloji ve tasarım okullarında öğretmen açığı 8 bin...

Bunun içinde uçak bakımı ve elektroniği bölümleri de var...

Öğretmen yok...

Ama malaları (mollaları) aldılar kadroya...

1000 tanesi işe başladı...

Okullarda çocuklara ders de vereceklerine göre...

Molla, içine okunmuş mercimek tanesi konulan dul mendilini atar havaya...

Artık mendil ne yana uçtuysa, demek ki uçak o yanda...

Çağdaş okullar yerine dindar nesil yetiştirecek 4+4+4 yasası önüne geldiğinde biraz düşünebilseydi Cumhurbaşkanı.

En azından gelecek nesiller savaş uçaklarının bakım ve onarımını gidip ele yaptırmazlardı.Şu düşen F4 uçaklarının bakımını son yapan kim? İsrail..."

Yılmaz Özdil: Hürriyet'in sivri dilli kalemlerinden biri olan Yılmaz Özdil, Suriye ile yaşanan uçak krizinde hükümetin tutumunu eleştiren isimlerden biriydi.

Özdil bugünkü yazısında hükümetin bu olay karşısında gerektiği gibi davranmadığını belirterek: "Cumhurbaşkanımız ne dedi? Gereken yapılacak dedi. Başbakanımız...

Gereken yapılacak dedi. Dışişleri Bakanımız..

Gereken yapılacak dedi. TBMM Başkanımız...

Gereken yapılacak dedi. Türk Dil Kurumu'nun internet sitesine girin, arama bölümüne 'gereken' yazıp, bakın...

Karşılığında şu yazıyor: Gereken sözü bulunamadı!"

Cengiz Çandar: Radikal yazarı Cengiz Çandar da bugünkü köşesinde Suriye-Türkiye krizini yazdı. "Kabile devleti mi değiliz yoksa güçlü devlet mi değiliz?" diye soran Çandar, "Akdeniz'de karizmamız ikinci kez çizildi" dedi.

Çandar Türkiye'nin tutumunu "Türkiye'nin bölgesel ve uluslararası profili o ki, Türkiye sürekli gürleyen ama yağamayan bir ülke." Şeklinde özetledi.

Ertuğrul Özkök: Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, bugünkü yazısında hükümetin Suriye politikalarına ilişkin toplumun kafasında oluşan soru işaretlerini kaleme aldı.

Suriye ile yaşanan krizin Dışişleri Bakanı'nın gençlik hayallerine emanet edilemeyeceğini söyleyen Özkök şu ifadelere yer verdi: "Uçak olayı, bize bu politikanın risklerini de gösterdi.

Evet; Suriye'nin demokratikleşmesine destek verelim. Evet; insanların öldürülmesine karşı çıkalım. Evet; bu konuda uluslararası toplumun yanında yer alalım. Ama onlar kadar...

Suriye'de kendimizce tarif ettiğimiz "bir halka" yardıma koşacaksak; önce "kendi halkımızın" duygularını öğrenmeye çalışmalıyız.

Bizi her an savaşa götürecek "aktif destek" politikasından yana mıyız?

Tabii bizler de bu soruyu kendi kendimizce sorup, samimi cevabını vermeliyiz. Bu soru, Dışişleri Bakanımızın gençlik hayalleri ve Osmanlı rüyalarına emanet edilemeyecek kadar ciddidir."

Haber Kaynağım :
http://www.haberdar.com/