Orta Okul son sınıfta bir oyunda oynamıştım.
Hiç unutmam konu şöyle idi:
Kapı çalınır.
Anne: “kim o” Oğlu “Aç kapıyı benim oğlun.” Anne kapıyı açar, karşısında sarhoş oğlu, ayakta duramıyor.
Oğul: “Bana çabuk para ver çabuk”
Anne: “çıldırdın mı oğlum bende para nereden olacak, benim gibi bir dul kadın kimden para alacak.
Oğul: “ Çabuk para, para vermezsen şimdi seni vururum.” Anne “yok, yok anlamıyor musun bende para yok” Bu sözleri işiten oğlu tabancayı ateşleyip annesini vurur.
Anne yere yıkılır ve : “Vurdun beni ana katili oldun, of, of vuruldum.
Ölüyorum, çabuk kaç, şimdi gelip seni tutuklar zindanlara koyarlar, kaç ben kanımı helal ettim sana, sende affet yarabbi” der ve ölür. Oğlu kaçar. Anne kendisini vuran oğlunun tutuklanıp zindana atılmasını istemez.
İşte analık böyle bir şey. Bu oyunu hiçbir zaman unutamam. Dün bir arkadaşım ısrarla beni çağırdı, ağlıyordu, hemen gittim ve saatlerce ağlayarak oğlunun yaptıklarını anlattı:
Emekli öğretmen olan arkadaşım,oğluna yurt dışında bir ülkede tıp tahsili yaptırabilmek için, evini, arsasını satmış, doktor olan oğlu o ülkede tanınmış, muayenehane açmış.
Kendisi gibi doktor olan bir Türk kızı ile evlenmiş,2 çocukları olmuş. O
Ülkede, evler, arazi, çiftlik almış.
Anne 75, baba 82 yaşında. İkisi de hasta, baba tekerlekli sandalyede, anne zor yürüyor, idrar tutamama sorunu var.
Oğlu:” ille buraya gelin senin ameliyatını ben kendim yapacağım” diyerek, anne ve babayı yanına çağırır.
Oğlunun evine giden yaşlı çifti, gelinleri pek hoş karşılamaz, aradan günler geçer, ameliyat bir türlü gerçekleşmez.
Anne ısrarla “ne zaman ameliyatımı yapacaksın diye sorunca: Gelin “bu dırdırcıları nereden başıma getirdin bunlarla mı uğraşacağım diye söylenir.
Öyle bir an gelir ki bir münakaşa sonunda doktor oğul annesine, elinde su dolu bardağı fırlatır.
Annenin başı yarılır, baba fenalık geçirir. Annenin başına dikiş atar. Oğlu ertesi günü onları uçağa bindirdiği gibi Türkiye’ye gönderir.
Ben bile bu iğrenç insanlık dışı olaydan çok etkilendim. Yıllarını evladına harcayan doğurup, ak sütü ile besleyip, yetiştiren, okutan, her türlü fedakârlığa katlanan, bir anaya yapılana bakın.
Şimdi o ana bunalımda, yıkılmış 10 kilo vermiş, iyice çökmüş. Yazıklar olsun lanet olsun öyle evlada.
Yukarıdaki oyunda olduğu gibi: Arkadaşım “benim oğlum böyle değildi, o ülke değiştirmiş, eşi etkiledi.” Diye mazeret buluyor.
O ülkede tanınmış bir doktor olmuş, zengin olmuş, hatta siyasette milletvekilliğine aday olmuş.
Ama insan olamamış. Yazık çok yazık.. Aile değerleri de yavaş, yavaş ortadan kalkıyor galiba. Selam ve saygılar.
Haber Kaynağım :
Bu makale NAHİDE ÇELEBİ tarafından kaleme alınmıştır.
http://blog.milliyet.com.tr/