Peyami Safa'nın Millî Mücadele döneminde işgal altındaki İstanbul'u
anlattığı ve 1937 yılında yayınladığı çok önemli bir romanı var:
"Biz
İnsanlar." Bu romanda ele alınan meseleler, günümüz Türkiye şartlarında
benzer bir şekilde güncelliğini koruyor. İşte onlardan birisi, Türk'ü
aşağılamak.
Romanda Boğaziçi'nde yalıda oturan zengin, başkonsolos karısı dul Samiye'nin hikâyesine de yer verilir.
Samiye, Türklüğünü ve
Müslümanlığını reddetmiş, İstanbul'u işgal eden Fransız ve İngiliz gibi
emperyalist Haçlı Batılı güçlere tapar derecede bağlı, onları evinde
ağırlayan, yalısına Türk bayrağı yerine Fransız bayrağı asmış kozmopolit
bir kadındır.
Bu kadın, yalısında hizmet eden masum Türklere "eşek
Türk" diye hakaret eder. Avrupalılara her anlamda teslim olursak
kurtulacağımızı, rahat edeceğimizi söyler.
İlkokul öğrencisi oğlu
Cemil'e de Türklere "eşek Türk" diye hakaret etmeyi öğretmiş. Bir gün
Cemil, sınıf arkadaşı Tahsin'e "eşek Türk" diye hakaret eder. Bunun
üzerine Tahsin de Cemil'e taş atarak yanağını yaralar.
Çocukların öğretmeni olan Orhan, Cemil'in Tahsin'e söylediği "eşek Türk" sözünün bütün bir Türk milletine yapılan bir hakaret olduğunu belirtir ve şöyle der:
"Eşek Türk sözü yalnız bir çocuğa değil, etrafındaki bütün çocuklara, bütün bir idare ve eğitim bünyesine, bütün bir topluma, Müdür Bey, size ve çocuğunuza, büyük babanızın mezarına ve bütün tarihimize yöneltilmiş bir hakarettir.
Çocuğun evinde bu söz her gün tekrarlanıyor
ve belki her gün, sabah akşam duvarlara, tavanlara vuruyor. Müdür Bey!
Burası bir Türk okulu değil midir?" (s. 45).
"Bu bir memleket ve tarih olayıdır. Anadolu'nun İstanbul'la mücadelesinin bir küçük örneği, bir minyatürüdür. Aynı dava: İstanbul Hükûmeti bu memleketin battığına inanmış ve çöküş, çözülüş ve dağılış belgesini Sevr'de imzalamıştır.
İstanbul için karşısında durulmaz bir
Avrupa üstünlüğü, bir Avrupa medeniyeti vardır. Ona hücum edilmez,
iltihak edilir, yüzde yüz teslimiyetle, münakaşasız ve mücadelesiz
iltihak edilir.
Hükûmet şimdi böyle düşünüyor. Hükûmet yetiştirmesi ve
Avrupa dostu bir çok Avrupalılaşmış Türkler, ileri gelen adamlar,
Dışişleri memurları, bu bağlamda bir başkonsolos da böyle düşünüyordu.
Adı Halim Bey. Karısı yani Cemil'in anası da böyle düşünüyor. Onun
gözünde Avrupa'ya başını teslim etmeyen Türk eşektir. Evine kendi
bayrağı yerine Fransız bayrağı asmayan Türk eşektir.
Buna kızan ve
homurdanan Türk eşektir. Siz de mektebe Türk bayrağı asıyorsunuz siz de
eşeksiniz. Kadının çocuğu bunu Tahsin'e söyledi. Fakat size de bana da
söylemiş sayılır.
Bu hakaretin muhatabı yalnız Tahsin olmadığı gibi,
faili de yalnız Cemil değildir. Cemil anasına tercüman oluyor;
muhataplara gelince bunlar hepimiziz. Her Türk! Siz bu hakaretten yalnız
Türk olmadığınızı ilan ederek kurtulabilirsiniz.
Bu olay bireysel bir
olay değildir. İstanbul'da başkonsolosun karısı gibi düşünenler bir iki
kişiden ibaret olmadıkları gibi halis Türk'e eşek deyip kafasına taş
yiyenler de yalnız Cemiller değildir. Cemilleri çoğaltınız bir İstanbul
olur.
Tahsinleri çoğaltınız, bir Anadolu olur. (…) Tahsin'e gelince
bütün köy onu savunuyor. Bütün köy yani bütün halk…
Halkın millî dava
ile ne kadar beraber olduğunu biliyorsunuz ve siz de bu halkın
okulusunuz. Bu halktan olmayan sınıfın çocukları daha ziyade ecnebi
mekteplerinde okuyorlar.
Sizin öğrencilerinizin yüzde seksen sekizi
memur, esnaf ve işçi çocuklarıdır. Tahsin bunların vicdanlarını temsil
ediyor. Hatta o çocuk bir taş atarak sizin ve benim millî savunmamızı da
haberi olmadan yapmıştır." (s. 77-79).
Tahsin anası ölmüş, babası hapiste fakir ve öksüz bir çocuktur. Zengin, şımarık, işgalci haçlı ordularıyla işbirliği yapan, milliyetini ve dinini yok etmiş kozmopolit bir ailenin çocuğu kendisine "eşek Türk" diye hakaret ediyor.
Millî onurunu kurtarmaya çalışan Tahsin de, ona bir
taş atıyor. Bu taş, yeryüzünde tek başına kalmış bir çocuğun
karşısındaki büyük tehditlere karşı kendisini savunma refleksidir.
Tahsin bütün bir mazlum, mağdur, Müslümanlığından ve Türklüğünden taviz vermemiş, emperyalist Haçlı azmanlarına namusunu, iffetini, harim-i ismetini, evini, ruhunu, vicdanını, kişiliğini teslim etmemiş, haysiyetine, onuruna, kimliğine sadık kalarak yaşamak isteyen bir milletin simgesidir.
Milliyetçi öğretmen Necati, Tahsin'in attığı taş sebebiyle suçlanıp okuldan kovulması ve kendisine "eşek Türk" diye hakaret eden Cemil'in himaye edilmesi durumu karşısında tepkisini şöyle dile getirir:
"İmkanı yok! Şu odanın içinde millî namusuna sahip tek bir adam gösteremezsiniz ki milliyetini savunan bir çocuk aleyhine, Fransız bayrağına sığınarak bütün milletine küfür eden bir soysuz piçi himaye etmeye çalışsın.
Tahsin'in attığı taş, bugün bu saatte Anadolu'nun harb
eden bütün Türklerin tek bir madde içine sıkıştırılarak yoğunlaştırılmış
ruhudur!
Elinden her şeyi alınmış bir halkın son silahıdır, gözleri
dönmüş bir ümitsizin yere eğilir eğilmez kaptığı ilk tabiat kuvvetidir. Bu çocuğu kim kovmak ister? Anlayamıyorum ki…
Böyle bir namussuzluğu
onaylayacak adamı biz elbirliğiyle buradan kovarız; yahut hepimiz
bahçede birer taşa yapışarak onun kafasını patlatırız; olmazsa toptan
istifamızı dayarız.
Öyle değil mi? "Eşek Türk" sözlerini bir araya
getiren bir piç kurusunun ağzını yırtmak dururken, aramızda onu
savunmaya kalkacak olan bulunursa onun eşekliğini kabul ederiz, amma
Türklüğünü asla kabul edemeyiz." (s. 70)
Bu romandaki okul, bugün bütün bir Türk vatanı olan Türkiye'dir.
Cemil, her gün gazete ve televizyonlardan Türk milletine hakaret eden, Türklüğü aşağılayan, Türk milletini yok etmeye çalışan liberal, Kürtçü, Ermenici, Amerikancı, Avrupa Birlikçi ve bir kısım İslamcı görünümlü faşistlerdir.
PKK propagandası ve Kürt ırkçılığı yaparak
Türk'e hakaretler yağdırıyorlar. Romanda Cemil Tahsin'e "eşek Türk" diye
hakaret ediyordu.
Günümüz Cemilleri de "faşist Türk", "ırkçı Türk", "şu
kadar Ermeni, şu kadar Kürt kesen Türk", "soykırımcı Türk", "militarist
Türk" vs. diye hakaret ediyorlar.
Türk milletinin İstiklal Marşı'nı,
Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'ni, Türk'ün yeniden diriliş destanı olan
Ergenekon Destanını, Türk çocuğunun millî bilinç andını, tarihini,
ecdadını, bütün millî ve dinî değerlerini itibarsızlaştırarak, yok
etmeye çalışarak hakaret ediyorlar.
Romandaki Tahsin masum, mağdur, asaletli, Müslüman Türk milletidir. Tahsin'in temsilciliğindeki Müslüman Türk milletinin bir avuç sözcüsü, temsilcisi, münevver Müslüman Türk aydını da kendisine her gün hakaret eden bu Cemil'lere Yeni Mesaj gazetesi, Meltem Televizyonu gibi yayın organlarında yazılarıyla, konuşmalarıyla, fikirleriyle, asaletli duruşlarıyla, demokratik tepkileriyle taş atarak millî onurlarını korumaya çalışıyorlar.
Tahsin'in babası Mustafa, kendisine hakaret eden işbirlikçi soysuz Samiye tarafından işgalcilere şikâyet edildi ve hapse attırıldı.
Bugün
de Türk milletinin babası demek olan gerçek aydınları ve önderleri,
Samiye gibi emperyalist batıya tapan milliyetsiz kozmopolitler
tarafından Amerika'ya, Avrupa Birliğine, oraya buraya şikâyet edilerek
hapse atılıyor, hakları ellerinden alınıyor, yalnızlığa itiliyor, iş
yapamaz hâle getiriliyor, tehdit ve şantajlarla iş piyasasından
siliniyor, televizyonlarda konuşturulmuyor, gazetelerde yazdırılmıyor,
evlerine ve vicdanlarına hapsediliyor.
Bugün Türk milleti, parası, toprağı, bankası, fabrikası, madenleri, limanları, gazete ve televizyonları, kültürü, sanatı, dini, dili, maneviyatı, kimliği, ruhu, kalbi, kafası her şeyi elinden alınmış bir halk durumundadır.
Bu millete romandaki Samiye gibi kul hakkı yiye yiye
azmanlaşmış, yalılarına, saraylarına, malikânelerine, plazalarına
Amerika, Avrupa bayrakları çekmiş holding babaları, onların himayesinde
Türk milletinin bütün kimliğine saldırıyorlar.
Emperyalistlerle
işbirliği halinde Türk milletinin bütün yer altı, yer üstü
zenginliklerini yağmalayan kapitalistleşmiş ve burjuvalaşmış, Türklükle
de Müslümanlıkla da alâkası kalmamış kozmopolit Batıcı çevreler ve
yanaşmaları olan bir kısım İslamcı görünümlü ibişler, çocukları olan
gazeteci, yazar, romancı, akademisyen, uzman ya da azman vs satılık ve
kiralık uşaklarına Türk'e hakaret ettiriyorlar.
Onlar saldırırken, eşek Türk Tahsinlerin soylu direnişi de devam ediyor. Avrupa'ya başını teslim etmeyen, evine Avrupa Birliği ve Amerika bayrağı asmayan, kendi bayrağı yerine emperyalist Batı bayrağı asanlara kızan ve homurdanan eşek Türk Tahsinlerin millî direnişi devam ediyor. Sessiz, asil, metin, kararlı ve vakur.
Haber Kaynağım :
Prof. Dr. Nurullah Çetin makalesidir.