Rus ve Sovyet Edebiyatı / Ivan Aleksandroviç Gonçarov



Ivan Aleksandroviç Gonçarov
 
(“Obriv- Sarp Kayalık” romanının İncelenmesi)







 

Bu romanın İngilizce dilinde M. Bryant’ın 1916 yılında “Precipice-adı ile yaptığı çeviri hâlâ yeni baskı yapmakta olup dünya piyasalarında dolaşmaktadır.  
.
Engin Aydın’ın Türkçe çevirisi “Volga’ya İnen Yamaç” adı ile İletişim yayınlarından yayınlanmıştır. 

Gerek Rusca orijinalinin “Обрыв-Ovin”, gerekse İngilizce çevirindeki “Precipice” isimleri “sarp kayalık” anlamına gelmektedir. 

  Yamaç, genel olarak bir tepenin iniş ve çıkışlarını ifade eden bir sözcüktür; Rusca karşılığı “склон (sklon) ya da “наклон (naklon)”, İngilizcesi “slope”dur. Bu iniş’in haşinliğinin vurgulanması gerektiği düşüncesi ile ben de “Sarp Kayalık Yamaç”ı seçtim. 

Epey uzunca tuttuğum özeti önceden verip, değerlendirmeleri sona bırakmayı anlaşılıabilirlik açısından daha uygun buldum. 

Romanın Özeti: Boris Pavloviç Raisky’nin canlı ve istinaî bir hareketliliğe sahip bir siması vardır. 

Gözlerindeki zeka pırıltısı, tazelik, neşe ve gençlikle olgunluğun çatıştığı izlenimini veren hülyalı ifade ve yüksek, beyaz alnı ile olduğundan genç görünmektedir. Çocukluğunda bir yetimhaneye verilmişti.  

Onun yetimhanedeki kayıtsız, bekâr vasisi onun velayetini akrabası Boris’in, annesinden kalma ve büyük annesi, Vera ve Marfa adındaki kuzenleri ile birlikde yaşadıkları malikanedeki teyzesi Tatyana Markovna Berejkov’a verdi. 

Teyze anlayışlı da olsa, Malinovka bölgesindeki aile malikânesi dışında ufuğu geniş olmadığı için yararı olmadı.  

Orada yıllar geçirdikden sonra velisi onu liseye gönderdi. Matematikle arası iyi değildi ama tarihi, romanları, öyküleri sular gibi ezbelerdi. Efsane kahramanlarını, maceracı gezginlerin yaşamlarını marazî bir ilgi ile okurdu. 

Ne var ki, yaşamın gerçeklerinden uzaktı; bir kaçış (escapage) eğilimindeydi. Arkadaşlıkları istikrarsızdı. Fakat sorunlu olanları kanatları altına alma gibi bir eredemi vardı..  

Bir hobi olarak müzikle ilgili idi. Arkadaşlarının alay konusu olan aptal suratlı Vassyvkov’a yakındı. Fakat ona da fazla bağlı kalamaz bu kez.başka bir garibanla anlaşırdı.  

Fakat bir gün duyduğu bir müziği Vassyvkov’un icra ettiğini anlayıca ondan dersler almaya başladı. 

Velisi teyzesi ona Alman bir hoca tuttu;. fakat o arada yeğenine bir kaç öğüt verdi; “16 yaşındasın. gelecek için ne düşünüyorsun?” 
  
Boris bu soruyu anlamadı ve yanıtlamadı. “Fakülte, branş?.

Askerlikle aranın iyi olacağını düşünmüyorum. Malî durumun da yaya.” “Ben artist olmak istiyorum.” “Artist?!. Çingene hayatı. Toprağın var; işletsene.” 
.
Raisky Moskova üniversitesine girdi. Orada zamanının yarısını üniversitede yarısını Kremlin bahçelerinde harcardı. 

Yaz tatillerini ise aile malikânesinde geçiriyordu. Annesinden miras kalmış ve elli canın çalıştığı bu çiftlik bir cennetti. Teyzesinin değerli, göz alıcı mallarından, ölülere ait küllerden etkilendi. 

Kalabalık hizmetkâr grubuna çok şefkâtle bakan teyzesi, yeğenini onlara, çiftliğin starost’una (genel yönetmeni), eski dost ve danışmanı Tiet Nikotiç Vatutin’e: “İşte buranın efendisi bu gençdir,” diye tanıttı.  
.
Boris’in çocukken oynadığı kuzenleri Vera ve Marfa’ya da aynı şekilde talimat verdi.  


.
Ivan Egoroviç adında bir komşuları ile evlenmiş, dul kalmış Fransız asıllı Paulina Karpovna’nın züppeliklerinden, konuşurken devamlı Fransızca lâflar patlatmasına çok bozulduğundan, Boris’e eski terbiyenin erdemini telkin ediyor; buradaki temiz ve saf insanların İngilizceye, Fransızcaya, yeni icatlara aklı basmayan kişiler olduğunu vurguluyordu. 

Çiftliğin nasıl yönetileceği hakkında bilgiler verirken Boris esnerdi. 
.
Fakültedeki ikinci yıl, bir diyakos’un (papaz yardımcısı) oğlu Leonid Koslov adında bir fukara çocukla arkadaş oldu, Koslov önce bir din okuluna verilmişti; fakat kendini evde Latince ve Yunanca öğrenerek yetiştirmiş olduğu için bir genel liseye giriş hakkı kazanmıştı. 
Kendini çılgın gibi antikiteye vermişti ama etrafında olan bitenlerle zerrece ilgilenmiyordu. 

Raisky onun yalnızlığını, çekingen ve kibar tavrını, içe kapanıklığını görünce onu yönlendirme gereğini hissetti. Fakülte dekanı bir gün Boris’e hayatta ne yapma, hangi mesleğe girme niyetinde olduğunu sordu. 

Genç ses çıkarmadı. “Sanatkâr” demek istiyordu ama teyzesinin olumsuz karşılığını hatırladı. Tereddütten sonra, alçak tonda: “şiir yazmak istiyorum,” dedi. “Ama bu bir meslek değil; şiir de yazabilirsin fakat....” 

“Hikâyede yazacağım.” “Evet onu da yaparsın ama ben meslek soruyorum,” Koslov ise aynı soruya öğretmenlik yanıtını vermişti. 
.
Raisky mezun olunca önce askerlik hizmetini yaptı; sonra bürokrat olarak St. Petersburg sosyetesine girdi. 

Doğasına uygun bulmadığı için görevinden ayrıldı. Güzel Sanatlar Akademisine girdi. Teyzesi üzüntüsünden deliye dönmüştü; ona senatoya girmesi için mektup yazdı. 

Raisky bu öneriyi boş verdi; bildiğini okudu; kendini, ideali olan şiirler, yazılar, tiyatro ve dansa verdi. 
.
Arkadaşlarından soylu görünüşü, fakat günü gününe uymaması ile farklı bir yerde idi. Otuzuna gelmiş ama gençlikde gereksinim olan çılgınlıkları yapmadığı gibi olgunlaşamamıştı da.  

Düzenli bir yol izlememişti. Ne memur ne subay kimliğine uyabilmişti. Ciddî bir kariyer aramamış; etkili bir kişilik olma peşinde koşmamıştı. 

Sevecen midir; iyi kâlpli midir; mutlu mudur, mutsuz mudur; anlaşılmıyordu.  

Teyzesi Tatiana Markovna mektuplarında ona serzeniş ediyor; Marfinka’nın oldukça iyi yöneticilik yaptığını ancak, bir genç kızdan daha fazlasının beklenemeyeceğini, Tiet Nikoniç’in yaşlandığını, malikâne sahibi olarak Raisky’den daha çok ilgi beklediğini yazıyordu. 

On yıllık başkent ikametinden sonra Raisky yola koyuldu. Kuzenleri Veruşka (Vera) ve Marfinka’yı (Marfa) ilk görüşte tanımamıştı; kucaklaştılar.  

Yakın arkadaşı Leonti’nin de (Leonid Koslov), yakınlardaki bir liseye hoca olduğunu; Ulinka adında güzel karısı ile gene malikâneleri alanına sınır bir yerde, stüdyo evinde yaşadığını, boş vaktini kitap yazarak geçirdiğini öğrenmişti.    

Leontinin karısının serflere ot yolduran, zarplı olduğu kadar hoppa bir malikâne sahibesi olan annesi Yulia Andreevna ile de daha önceden ailece tanışıyorlardı. 

Onları ilk fırsatta arayacaktı.  Ancak çiftlik idaresini üstlenmeye hiç niyeti yoktu. 
.
Teyzesi çiftlik yönetimiyle ilgili açıklamalar yaptıkça nazik yanıtlar veriyor; fakat esnemeye devam ediyor, penceden kuşları, arıları seyrediyordu. 
.
Teyzesinin eline bıraktığı hesap bildirimlerini ise hiç bakmadan yırtıp atıyordu. 
.
Çocukluk zamanlarında çiftlik sınırında sarp bir yamacın altından geçen Volga Irmağının sahilinde gezip dururdu.  

Bu sarp kayalık tepenin üstündeki küçük bir düzlük vaktini manzara seyretmekle harcayan romantikler için ideal bir yerdi. 

Teyzenin endişelerine aldırmayıp arada bazen kuzen Marfinka ile birlikde orayı ziyaret ederlerdi. Malinovka’da bu yamaçla ilgili trajik anılar vardı. 
.
Bir terzi karısını ve onun aşığını aşağı atmıştı. Birçokları intihar etmişti.  
.


Tekrar o sarp kayalık tepeyi ziyarete, Volga sahillerinde gezmeye, yakından tanımak için yolları dik patikalardan geçen diğer kasaba ve köylerde, banliyölerdeki mahallelerde dolaşmaya başladı; konuşmaları, şarkıları dinledi.  

Gönül verdiği Volga ırmağı üzerine çocukluğunda öğrendiği şiiri okuyordu:  

“Ah, volga, ırmakların en mağruru, O hırçın akıntını durdur; Ah, Volga, dinle, kulak ver, ozanın, canlarını esirgediğin meçhûl canlarını kulaklarda çınlayan şarkılarını, Teyzesi Tatiana Markovna kaygılanıyordu: 

“Darılma Boruşka (Boris’in sevgi içerikli söylenişi) sen bir delisin.  

Nerede sana gönderdiğim hesap kağıtları?” sorgulamasına “Hepsini yırttım,” yanıtını verir; hep sanatla ilgili konuşmalara girer; 

“Çiftlik sizlere kalsın, bağışlıyorum,” der. “Hayır! Veruşka ve Marfinka dilenci değiller!” “Onlar burayı sevmiyorlar mı? “Seviyoruz..” “O hâlde mesele hâlloldu.” “Ben diğer malikânemden 2.000 ruble alıyorum; bu bana yeter!  

Ben çalışacağım ama resim çizmek, yazmakla uğraşacağım; biraz da yabancı ülkeler görerek.. Bu uğurda icabında diğer malikâneyi ipotek eder ya da satarım.” Teyze şaşakalır:“Sen heder olmuş bir adamsın!”





Bir gün kendi malikâneleri ve Volga üzerindeki sarp kayalık yakınındaki Leon ti’nin evini ansızın ziyaret eder. 

Leonti onu zor tanır. Romalıların satirik eserleri üzerinde çeviriler ve araştırmalar. Raisky ona kendi kitaplarını emanet vereceğini söyler; ama “antikite” bize gerçekleri tanıtamaz savı ile ciddî tarihî konular üzerine çalışmasını salık verir.
.

Raisky döndüğünde, evi ziyarete gelmiş derli toplu, şık giyimli, 45’lik Paulina Karpovna Kritzki onu yakışıklı bulduğunu söylerek iltifat eder; kendisini hatırlayıp hatırlamadığını sorar.
.
Boris mukabil bir kurtuazi ile: “Daha iyi başka kimi hatırlayabilirim?” der. 

Çiftlikdeki yaşamını da yulaflar, kazlar üzerinde bitmez tükenmez muhabbet ve büyük anne, teyze ile çekişme diye tanımlar.
.

Tiet Nikoniç’i ve onun haddinden fazla mültefit davranışın, sağlılığı ile ilgisini, Paulina Karpovna’nın eksantrkliğini ve şen şakrak tabiatını Volganın ve kıyılarını her sabah güneş altında parlayışını sevmiştir.


Bir yandan da kuzeni Vera’ gönlünü kaptırmıştır; flört etmektedirler. Bu monoton yaşam onu mayıştırır.
.

Bir gün Volga sahilinde uzun bir yürüyüşden sonra sarp kayalık yamaca tırmanır ve hava kararınken Koslov’un ışıkları yanmakda olan evine yaklaşır..
.

Bir hışırtı; çite tırmanma ve bahçeye atlama sesi duyar; hırsız mıdır, Yuliana Andreevna’nın aşığı mıdır?
.

Bu gölge Leonid’in evine yanaşıp, açık penceresinden onunla konuşur ve kapı yerine pencereden içeri girer. Raisky’de arkadaşının evine girer.
.

Leonid, yanında silah da taşıyan Mark Volokov adındaki bu serseriyi Boris’e de tanıştırır. Mark’a “Peşinde biri mi var?” diye sorar. Mark açıklama yapmadan sırıl sıklam ıslanmış pantolonunu gösterek başka bir pantolon ve şarap ister.
.

Pantolon geldikden sonra: “Volgada bir balıkçı teknesi ile gezmeye çıktığını; “hıyar” diye nitelediği kayıkçının uykuya dalması yüzünden bir adacık etrafındaki kamış tarlasının içine girdiklerini; oradan kurtuluncaya kadar perişan olduklarını anlatır.


Leonti 27 yaşındaki Mark ile Raisky’i tanıştırır; Raisky’i tanıtırken çok övücü bir biçimde ressam ve müzisyen olduğunu, şu anda da roman yazdığını bildirir.
.

Mark “Kendi kendimi tanıtmak bana onur verir der ve isteği dışında, polis nezaretinde, bu kasabanın hemşehrisi olduğu bilgisini verir”. Karl Moor adındaki polis ona göz kulak olmaktadır.


“Burada neyle vakit geçirdiği sorusuna kendisinin de sanatçı ama değişik türden olduğunu; zaten Raisky’nin teyzesinin kendi marifetlerini hakkında bilgi verebileceğini söyler.”
.

“Senden bahsetmedi.” yanıtına “Ben çit üzerinden yüzlerce elma toplarım.” “Tabiî canım, istediğin kadar alabilirsin.” 
.
“Senin iznine ihtiyacım olduğunu zannetmiyorum.” Raisky onun gönlünü alır:


“Kimse senin kötü bir adam olduğunu söylemedi. Tiet Nikoniç senden övgü ile söz ediyor.” 
.
“Aman, illet herif; devamlı sağlığının bozukluğundan şikâyet eder ama kimse onu hasta olduğuna tanık olmadı”


“Sen gerçek bir sanatçısın” “Biz Ruslara göre herkes sanatçıdır.” Leonid’in evinden birlikde ayrılırlar. Mark: “Aç kaldım, Leonti de bana bir şey vermedi. Bir aşçıya uğramama yardım eder misin?”
.

 Hanlar, aşçılar kapanmıştır. Kimse de hatır için açmaya gönüllü değildir. “Zora başvuralım; Yangın var diye bağıralım. Hemen açarlar; biz de hemen içeri, dalarız.” “Ve onlar da hemen bizi dışarı atıverirler.” “Burda yanılıyorsun; gönüllü olarak açmazlar ama biz bir kere içeri dalınca, içerde yapışır kalırım... Sen korkuyorsun. Ne ise ben bu işi kendi başıma hallederim.”


“Gel gel, bizim eve, teyzem seni sever”
 

Tam bir nihilist olan Mark çitinden atlamaya çalıştığı Valiye de, başa birini yakalamak için geldiği onu vurmaya çalışıken ıskaladığı yolunda yalan söylemiştir. 

Vali durumu tahkik ettirmiş; sonra mahcubiyetinden konuyu kapatmış. Konu böylece başkente gitmemiş.

.
Mark, Boris’e nihilizm hakkında bilgi verir: “Nihil humanum” üç kategoridir. Biri şarap sever; ikincisi kadınları; üçüncüsü kumarı... Sanatçılar tüm bu eserlerini kendi nefisleri için yaratırlar.
.

Söyle şimdi ben neyim?” “Sen mi? Kuşkusuz bir sanatçı; içen, genel evlerde gezen, silah çeken, çitlerden başkasının mülküne atlayan, borç para alıp üstüne yatan...”
.

Mark bu vesileyle borç ister. Muhatabı üstünde para olmadığını, paralara teyzesinin el koyduğunu söyler. Bu gece benim yatağımda yat. Ben divana uzanırım.” Raisky teyzenin kapısını çalar ama Mark gene pencereden girmiştir.
.

Teyze yeğenini çok merak etmiştir; gece yarısı elinde içki ile gelmesine de şaşar. “Ben bir günahkârım, teyze, bazen içerim.” 

“Ay, yatağında kim var?” “Mark..” “Niye bana haber vermedin? Size kim hizmet etti.?”
.

Ertesi sabah Mark pencereden çıkar. Boris Vera ile birlikde ağaçlıklar arasından yamacın tepesine gider; onu öper; bu küçücük yere kendisini bağlayanın o olduğunu söyler..
.

Volgayı seyrederler. Ona ve Marfinka’ya evleri ve bahçeleri vereceğini açıklar. Vera: “Olur sat bana, 50.000 ruble veririm” der.
.

“Öyle değil” “Bağış” Diğer kuzen Marfa, Nikolay Andreeviç Vikentev adında bir gençle söz kesmiştir. Ama hâlâ Boris, Vera’dan sıcak bir ilgi göremez. Cesareti kırılır. İyice aylak kalmıştır.
.
Volga manzaraları bile onu tatmin etmez olur. Bir ara Mark’ı arar; onun tarif ettiği sokağa gelir. Rastladığı bir kadına Mark’ın buralarda olup olmdığını sorar.
.

Kadın bir telega’yı *(1) işaret ederek: “bu teleganın içinde uyuyor” der. 

“Gündüz vakti mi?” “O sabaha karşı dut gibi içmiş olarak gelir, gündüz uyur.”
.

“E, bir görüşmek isterdim.” “Bırak, uyusun.” “Niye?” Onunla yalnız kalmaya korkarım; kocam henüz gelmedi.
.

“Seni taciz mi ediyor.” “Böyle kötü konuşmak istemem ama, acayip bir ademdir. Korkuyorum”. O arada Mark uyanmıştır; battaniye altından yüzünü çıkarır.
.
Raisky sıkılıp dolaşmaya çıktığını söyler. “Evde melek gibi iki kız varken mi?” Markın kulübesine girerler. Duvarda iki tüfek asılıdır. 

Mark onun aşık olduğu intibaını edinmiştir Boris bunu inkâr eder.
.
Sözünü sakınmayan Mark onun burada aşık olacağı üzerine bahse girmeyi önerir. 

Kendi kazanırsa 200 ruble alacakdır; kaybederse iki pantolonundan birini verecektir. Raisky öfkelenir çıkar.


Dönüşde sarp kayalığın üstünde Verayı görür. Kız açık sözlü olmuş, yeni bir Vera’dır. Esir olmak istemediğini; özgürlüğünü her şeyin üstünde tuttuğunu söyler.


“Ben senin şövalyenim; tamamen kayıtsız mı kalayım?” yanıtını veren Raisky, evde açık şekilde oynaşmalara tahammülü olmayan Büyükanneden mi korktuğunu sorar.
.
Vera için böyle bir korku asla söz konusu değildir. Bu defa Boris onu alnından öper.


Markla yeniden karşılaştıklarında, serseri herif bahis parasını faizi ile 300 rubleye çıkarmıştır. 

Bunun da nereden çıktığını soran Raisky’e: “Yüzünden belli!” cevabını verir.

Gerçekden Raisky ile Vera yeniden birbirlerine yanaşmışlardır; sarp kayalık tepenin üzerinde Volga’yı birlikde seyretmeyi sürdürürler. Boris Büyükanneye Vera ile ilişkisini açıklar.
.

Ancak, yakın çiftliklerin birinde Alman yardımcısı ile birlikde çalışıp, evde kalmış bir kız kardeşi ile birlikde yaşayan Tuşin adında mütevazı, çalışkan, kendini işne verebilen bir genç de Vera’yı sevmiştir.

Veranın da aşık olduğu hâllerinden bellidir; yüzünden okunur; ama kime aşıkdır; belli değildir. Bunu ısrarla saklar. Gene sarp kayalık üstünde iken Boris’e, kendisine “mavi mektubu” yazana aşık olduğunu ifşa eder ve yamaçdan inmeye başlar.
.

Raisky arkasından dikkatli olmasını ihtar eder. Bu ikaz üzerine başka bir ses, ağaçlar arasında çıktırdılar işitir. Parya, sinik, çingene Mark Volokov çalılar arasında dolaşmaktadır.

*(1) Telega: At tarafından çekilen dört tekerlekli, yük taşıyan tente ile kapalı araba.

Sürecek....


Haber Kaynağım : 

Teoman Törün makalesidir.