Ankara - İHD’li Kadınlar, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü arifesinde kadına yönelik artan şiddet, taciz, tecavüz ve öldürme olaylarına hazırladıkları raporla dikkat çekerken, polis, asker, yargı ve medyanın kadına yönelik bu hak ihlalleri ve eşitsizlik tablosunda belirleyici olduğuna işaret etti.
İHD’li Kadınlar, yaklaşan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesi kadına yönelik şiddete dikkat çekmek amacıyla hazırladığı raporunu yayınlayarak, yazılı açıklama yaptı.
.
2011 yılının şiddetin ve insan hakları ihlallerinin çok fazla arttığı bir yıl olduğuna dikkat çekilen açıklamada, bu yıl bu artışın hızla arttığına vurgu yapıldı.
.
.
Bir yandan devletin, sorunları şiddet ve ölümle yok etmek şeklinde polis, asker ve yargının devreye sokularak bastırılmaya çalışıldığının altı çizilirken, bir yandan da erkeklerin eşleri sevgilileri, kızları ve kız kardeşlerine yaşattıkları şiddet ve ölümlere vurgu yapıldı.
.
2011 yılında basına yansıyan ve İHD’ye yapılan başvurulara göre 464 kadının en az bir erkek tarafından şiddet gördüğü ifade edilen açıklamada, “Şiddet gören ve katledilen kadınların gerçek sayısının bunun çok üzerinde olduğunu hepimiz biliyoruz.
Ülkemizde kadının insan haklarının korunması ve geliştirilmesi anlamında etkin politikalar ve uygulamada düzenlemeler çok yetersiz.
.
ŞİDDET, TACİZ, TECAVÜZ VE ÖLÜMÜN YILI
2011 yılında basına yansıyan ve İHD’ye yapılan başvurulara göre 464 kadının en az bir erkek tarafından şiddet gördüğü ifade edilen açıklamada, “Şiddet gören ve katledilen kadınların gerçek sayısının bunun çok üzerinde olduğunu hepimiz biliyoruz.
Ülkemizde kadının insan haklarının korunması ve geliştirilmesi anlamında etkin politikalar ve uygulamada düzenlemeler çok yetersiz.
.
Yapılan yasal iyileştirmelere rağmen yargı mekanizmasının ve idari yolların yetersizliği ve etkisizliği nedeniyle uygulamada kadınların eşit yaşama isteği mücadelesini ve inancını tatmin edecek bir gelişim sağlanmadığı görülmektedir.
Kadın cinayetleri, taciz ve tecavüz, psikolojik, ekonomik ve fiziksel şiddet, kadın hareketi ve insan hakları savunucularında bir kırılma yaratmaktadır” denildi.
Kadına yönelik şiddet ve çözümün sıkça tartışılmasına karşın Türkiye’de yasaların ve toplumdaki egemen zihniyetin çok az etkilendiği ve değiştirildiğinin ortada olduğu kaydedilen açıklamada, şu hususlara dikkat çekildi:
.
“Kadınların gündeme getirmesiyle kadına yönelik şiddeti önlemek için pek çok kurum kampanyalar yaptı. "
ERKEĞİ KORUYAN YASALAR YAPILDI
Kadına yönelik şiddet ve çözümün sıkça tartışılmasına karşın Türkiye’de yasaların ve toplumdaki egemen zihniyetin çok az etkilendiği ve değiştirildiğinin ortada olduğu kaydedilen açıklamada, şu hususlara dikkat çekildi:
.
“Kadınların gündeme getirmesiyle kadına yönelik şiddeti önlemek için pek çok kurum kampanyalar yaptı. "
.
Ama sonuçlarının daha çok ölüm, tecavüz, şiddet olması, yargının kadınların kanayan yaralarını saracak biçimde çalışmaması hepimizi bu kurumların ne yaptıklarını gözden geçirmemizi gerektiriyor.
Kadınların ve insan hakları savunucularının 25-30 yıldan beri sürdürdüğü mücadele sonucunda hükümet kabinesinde kadınlardan sorumlu kadın bakanlar kadınların taleplerine uygun kadına yönelik şiddeti engellemek üzere yasa tasarıları hazırladılar.
Bu tasarılar erkeklerin ezici çoğunluk oluşturduğu meclis ve kurullarında budandı; kadınların yok sayılmaya devam edildiği yasama süreçleri sonucunda erkek egemen değerleri koruyan kadının erkeğe bağımlılığını koruyan yasalar yapıldı.
.
Kadınların ve insan hakları savunucularının 25-30 yıldan beri sürdürdüğü mücadele sonucunda hükümet kabinesinde kadınlardan sorumlu kadın bakanlar kadınların taleplerine uygun kadına yönelik şiddeti engellemek üzere yasa tasarıları hazırladılar.
Bu tasarılar erkeklerin ezici çoğunluk oluşturduğu meclis ve kurullarında budandı; kadınların yok sayılmaya devam edildiği yasama süreçleri sonucunda erkek egemen değerleri koruyan kadının erkeğe bağımlılığını koruyan yasalar yapıldı.
.
Kadınlar en çok eşleri tarafından şiddete uğramakta ve öldürülmekte iken kadına yönelik şiddeti önlemekle ilgili olduğu söylenen yasa ne yazık ki aileyi koruma kanunu olarak çıktı ve önceliğini kadının yaşam hakkına ve bedensel bütünlüğüne değil aileyi koruma ve sürdürmeye verdi.
.
.
Cinayetlerin artarak devam etmesi üzerine kadınların yükselttiği ses yasanın yeniden düzenlenmesini zorunlu kılmış, kadınların taleplerini büyük oranda içeren kadından sorumlu bakanlığın hazırladığı taslak yasa komisyonlarında yine erkeklerin müdahalesiyle değiştirilerek kadınları değil, aileyi ve erkeği koruyan bir içerik almıştır.”
Türkiye’nin demokrasi ve insan haklarına uygun bir anayasa ve devlet yapısıyla çözülebilecek olan Kürt sorununu talep edenleri ölüm ve şiddet yoluyla bastırmayı seçtiğine dikkat çekilen açıklamada, bu politikayla devletin, sorunların bir çözüm yolu olarak öldürme ve şiddet uygulamayı her gün herkesin aklına kazımakta olduğunun altı çizildi.
Türkiye’nin demokrasi ve insan haklarına uygun bir anayasa ve devlet yapısıyla çözülebilecek olan Kürt sorununu talep edenleri ölüm ve şiddet yoluyla bastırmayı seçtiğine dikkat çekilen açıklamada, bu politikayla devletin, sorunların bir çözüm yolu olarak öldürme ve şiddet uygulamayı her gün herkesin aklına kazımakta olduğunun altı çizildi.
Devletin kendi şiddetini uygularken, öldüreni suçlu görmek bir yana mükafatlandırdığı belirtilirken, bu politikayla öldürmenin suç olmaktan çıkartılıp saygın bir eylem haline getirildiği kaydedildi.
.
.
Özellikle aile iç şiddetin yaygınlaşması ve eşinden boşanan ya da boşanmak isteyen kadınların katlindeki artışın devletin bu çözüm yönteminin toplumda benimsendiğini ve yaygın biçimde uygulandığını düşündürmekte olduğu aktarıldı.
ORDU VE CAMİDE ERKEK EGEMENLİĞİ İLE ŞİDDET ARTIYOR
Devlet şiddetini egemen şiddet olarak meşrulaştıran kurum olan orduda itaat etmeyi şiddetle sağlayıp, itaat etmeyeni cezalandırdığı dile getirilen açıklamada,
“Şüpheli asker ölümleri, disco gibi cezalandırma yöntemleri ile itaat etmeyene şiddet uygulayan bir kurumun şiddetin azalmasına örneklik edemeyeceği açıktır. "
ORDU VE CAMİDE ERKEK EGEMENLİĞİ İLE ŞİDDET ARTIYOR
Devlet şiddetini egemen şiddet olarak meşrulaştıran kurum olan orduda itaat etmeyi şiddetle sağlayıp, itaat etmeyeni cezalandırdığı dile getirilen açıklamada,
“Şüpheli asker ölümleri, disco gibi cezalandırma yöntemleri ile itaat etmeyene şiddet uygulayan bir kurumun şiddetin azalmasına örneklik edemeyeceği açıktır. "
Ordu ve diyanet işlerinin kadınlara kapalı kurumlar olması erkek askerin erkek ere, erkek imamın camiye giden Müslüman erkeğe ne anlattığını öğrenmek denetlemek ve değiştirmek olanağı bulunmamaktadır.
.
.
Kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin artışı bu kurumların bugüne kadar gösterdikleri geleneksel yaklaşımın dışına çıktıklarını düşündürmemektedir.
Bu kurumların toplumsal cinsiyet rollerini ve egemen erkek yaklaşımını daha da pekiştirdikleri ve kadın katliamının artışına yol açtıkları düşünülebilir” ifadelerinde bulunuldu.
Milliyetçi, resmi devlet yaklaşımını besleyen ve reyting-tiraj uğruna kadına yönelik şiddet olaylarını ele alan medyanın da eleştirildiği açıklamada, medyanın kadına yönelik şiddetle ilgili samimi olarak mücadele etmek istiyorsa
“boşanmış kadın, beraber yaşadığı adam tarafından öldürülen / şiddet gören kadın, dul kadın, eşini aldatan kadın” gibi ifade ve yorumlardan kaçınarak bütünlüklü bir yaklaşımla soruna yaklaşması istendi. "
Açıklamanın sonunda eşitlik ve kadınların haklarının korunması için yeni anayasa hazırlanırken ve kadına yönelik şiddeti engelleme yasası çıkarılırken kadınların taleplerinin dikkate alınması gerekliliğinin altı çizilirken, devlet ve hükümetin, sorunu dile getireni şiddet uygulama yoluyla bastırarak çözmek politikalarını bırakması gerektiği vurgulandı.
.
Milliyetçi, resmi devlet yaklaşımını besleyen ve reyting-tiraj uğruna kadına yönelik şiddet olaylarını ele alan medyanın da eleştirildiği açıklamada, medyanın kadına yönelik şiddetle ilgili samimi olarak mücadele etmek istiyorsa
“boşanmış kadın, beraber yaşadığı adam tarafından öldürülen / şiddet gören kadın, dul kadın, eşini aldatan kadın” gibi ifade ve yorumlardan kaçınarak bütünlüklü bir yaklaşımla soruna yaklaşması istendi. "
Açıklamanın sonunda eşitlik ve kadınların haklarının korunması için yeni anayasa hazırlanırken ve kadına yönelik şiddeti engelleme yasası çıkarılırken kadınların taleplerinin dikkate alınması gerekliliğinin altı çizilirken, devlet ve hükümetin, sorunu dile getireni şiddet uygulama yoluyla bastırarak çözmek politikalarını bırakması gerektiği vurgulandı.
.
Açıklamada, “İHD bir kez daha kadınların insan hakları ihlali yaşamayacağı yıllarının olması” dileğinde bulunuldu.
Kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz, ölüm vakalarına yönelik detaylı biçimde hazırlanan raporda ise şu oranlara yer verildi:
- Namus cinayetleri: 12 ölü, 3 yaralı.
- Ev içi şiddet, taciz ve tecavüz: 75
- Kadınların yaşam haklarına yönelik ihlaller: 116 ölü, 39 yaralı
- Kadın intiharları, intihar teşebbüsleri: 55 ölü, 20 yaralı
- Toplumsal alanda kadına yönelik şiddet ve tecavüz: 173
- Kuşkulu ölümler: 10 kadın, 2 erkek.
- Toplam ölüm sayısı 194, yaralanma sayısı ise 310.
Kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz, ölüm vakalarına yönelik detaylı biçimde hazırlanan raporda ise şu oranlara yer verildi:
- Namus cinayetleri: 12 ölü, 3 yaralı.
- Ev içi şiddet, taciz ve tecavüz: 75
- Kadınların yaşam haklarına yönelik ihlaller: 116 ölü, 39 yaralı
- Kadın intiharları, intihar teşebbüsleri: 55 ölü, 20 yaralı
- Toplumsal alanda kadına yönelik şiddet ve tecavüz: 173
- Kuşkulu ölümler: 10 kadın, 2 erkek.
- Toplam ölüm sayısı 194, yaralanma sayısı ise 310.
Haber Kaynağım :
ANF NEWS AGENCY