Babam iş yerinde çalışırken kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Ancak,
bunu iş kazası olarak değerlendirmediler.
İş yerinde kalp krizi sonucu hayatını kaybedenlerin bu durumlarının iş kazası
olup olmadığı noktasında farklı durumlar söz konusudur.
Dul ve yetimler için
bu durumun iş kazası sayılması o kadar önemlidir ki, çalışma süresine dahi bakılmadan
dul ve yetimlere ölüm aylığı bağlanmaktadır.
İş yerinde kalp krizi sonucu ölümün iş kazsı olup olmadığı tartışmalı olsa
da Yargıtay bu konuda son noktayı koymuştur.
Sigortalının, iş yerinde çalışmakla
iken kalp krizi geçirerek ölümü, 506 sayılı Yasanın 11. maddesinde gösterilen
"sigortalının işyerinde bulunduğu sırada meydana gelme" haline uygun
bir olay olduğu gibi; aynı maddede düzenlenen "işveren tarafından yürütülmekte
olan is dolayısıyla meydana gelme" haline de uygun olup; is kazası sayılması
gerekir.
Bu durumları açıklamadan önce iş kazasının mevzuattaki yerine bakalım.
5510 sayılı Kanunun İş kazasının tanımı, bildirilmesi ve soruşturulması başlıklı
13 üncü maddesinde iş kazası geniş bir şekilde açıklanmıştır. Buna göre iş kazası;
a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürütmekte olduğu iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özüre uğratan olaydır. İş kazasının 4 üncü maddenin birinci fıkrasının;
a) (a) bendi ile 5 inci madde kapsamında bulunan sigortalılar bakımından bunları çalıştıran işveren tarafından, o yer yetkili kolluk kuvvetlerine derhal ve Kuruma da en geç kazadan sonraki üç işgünü içinde,
b) (b) bendi kapsamında bulunan sigortalı bakımından kendisi tarafından, bir ayı geçmemek şartıyla rahatsızlığının bildirim yapmaya engel olmadığı günden sonra üç işgünü içinde,
c) (Mülga: 17/4/2008-5754/8 md.)
iş kazası ve meslek hastalığı bildirgesi ile doğrudan ya da taahhütlü posta ile Kuruma bildirilmesi zorunludur.
Bu fıkranın (a) bendinde belirtilen süre, iş kazasının işverenin kontrolü dışındaki yerlerde meydana gelmesi halinde, iş kazasının öğrenildiği tarihten itibaren başlar.
Kuruma bildirilen olayın iş kazası sayılıp sayılmayacağı hakkında bir karara
varılabilmesi için gerektiğinde, Kurumun denetim ve kontrol ile yetkilendirilen
memurları tarafından veya Bakanlık iş müfettişleri vasıtasıyla soruşturma yapılabilir.
Bu soruşturma sonunda yazılı olarak bildirilen hususların gerçeğe uymadığı ve
olayın iş kazası olmadığı anlaşılırsa, Kurumca bu olay için yersiz olarak yapılmış
bulunan ödemeler, ödemenin yapıldığı tarihten itibaren gerçeğe aykırı bildirimde
bulunanlardan, 96 ncı madde hükmüne göre tahsil edilir.
İş kazası ve meslek hastalığı bildirgesinin şekli ve içeriği, verilme usûlü
ile bu maddenin uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar, Kurum tarafından çıkarılacak
yönetmelikle düzenlenir.
Herhangi bir olayla ilgili olmaksızın işyerinde geçirdiği bir kalp krizi veya
başka bir hastalık nedeniyle vefat eden sigortalının ölümünün iş kazası olarak
kabulüne esasen imkan bulunmamaktadır.
Kanunun 13 üncü maddesinde sayılan hal ve durumlardan birinde meydana gelen herhangi bir olay sonucu 4 üncü maddenin (a) ve (b) fıkrası kapsamında çalışan sigortalıların bedenen veya ruhen arızaya uğraması hali iş kazası sayıldığından, burada göz önünde bulundurulması gereken husus, öncelikle bir olayın var olması ve bu olay ile sonuç arasında bir ilişki bulunması, diğer bir deyimle "neden" ile "sonuç" arasında bir bağlantının olmasıdır.
Kanunun 4 üncü maddesinin (a) ve (b) fıkrası kapsamında çalışan sigortalıların
işyerinde bulundukları sırada geçirdikleri kalp krizi olaylarının hangi hallerde
iş kazası sayılacağı;
Önemli ölüm nedenlerinden olan kalp krizi çalışma hayatında da sıkça görülmeye başlanılmıştır. Günümüzdeki tıp alanındaki gelişmelere rağmen kalp krizlerinin nedeni doyurucu olarak açıklanamadığı için kalp krizinin iş kazası niteliği belirlenirken;
1- sosyal güvenlik hukuku düzenlemelerine hakim olan sosyal hukukun çalışanları
koruyucu ilkeleri ile sigorta düşüncesine öncelikle önem verilmesi gerektiği,
2- Kalp krizinin iş kazası sayılabilmesi için öncelikle meydana gelen olayın kural olarak tazminat hukukuna göre kaza sayılması gerektiği,
3- Kaza ise kazaya uğrayana göre dışarıdan meydana gelen bir etki sonucu ortaya çıkmasının icap ettiği,
4- İş kazasını doğuran dış etkenin ise, çalışma şartlarından kaynaklanıp kaynaklanmaması olayın iş kazası olarak değerlendirilmesinde önem taşımadığı, çünkü işyerinde meydana gelen bir kazanın Sosyal Güvenlik Kurumu anlamında iş kazası kabul edilmesi için kazanın işyerinde ve sigortalının işverenin emrine amade iken ya da işin yürütümü sırasında olmasının yeterli ve gerekli olduğu,
5- İşyerinde işverenin emri altında olmak normal hayat şartlarına göre değerlendirilmesi
gerekmektedir.
Görüldüğü gibi iş kazası değerlendirilirken kaza kavramının tazminat hukukundaki
irade dışında olması, öngörülememe ve kaçınılamama özellikleri ile aniden ortaya
çıkma unsuru Sosyal Güvenlik Kurumu düzenlemelerinde öneme alınmadığı doktrin
tarafından savunulduğu, fakat dışarıdan bir etkenle olayın ortaya çıkması kazanın
oluşumunda her iki hukuk dalında da kurucu unsur olduğu, kısaca ifade etmek
gerekirse sigortalı işyerinde ve işini yaparken veya iş yapmadan geçirdiği sürelerde
işverenin emrine amade iken dış etkenlerden kaynaklanan bir neden sonucu kalp
krizi geçirirse, kalp krizinin sonucu (ölüm veya arızalar) işyerinde veya dışında
gerçekleşsin bunun bir iş kazası sayılması gerekmektedir.
.
.
Bir kaza olayının varlığı yeterli değildir; bu olay ile sigortalının uğramış
bulunduğu bedensel veya ruhsal zarar arasında bir ilişkinin bulunması; başka
bir ifadeyle, "neden" ile "sonuç" arasında bir bağın varlığı
gereklidir.
Ne var ki, yaşamın karmaşık olayları içinde illiyet bağının saptanması
her zaman kolay değildir. Her şeyden önce buradaki illiyet, uygun illiyettir.
Olayların normal akışına ve genel yaşam deneyimlerine göre gerçekleşen türden
zararlı sonucu meydana getirmeye elverişli ya da böyle bir sonucun meydana gelmesini
kolaylaştıran nedene, uygun neden; bu neden sonuç arasındaki bağa da uygun illiyet
bağı denilmektedir.
Eğer sigortalının uğradığı zarar, olayların doğal akışına göre, faaliyetin beklenilmeyecek bir sonucu ise, o durumda uygun nedensellik bağından söz edilemez.
İlliyet bağının belirlenmesinde genellikle "işverenin
otoritesi altında bulunma" ölçütüne başvurulmaktadır.
Sigortalı, işverenin
emir ve talimatı (otoritesi) altında kazaya uğramışsa illiyet bağı gerçekleşmiştir.
Dolayısıyla kaza iş kazasıdır.
Belirtmek gerekir ki, "işverenin otoritesi
altında bulunma" ölçütü, yalnız başına bir çok olayı iş kazası olarak belirlenmesini
kolaylaştırır, ancak her olaya uygulanabilecek genel bir ölçüt de değildir.
Her somut olayı kendi koşulları içinde değerlendirerek bir sonuca varmak daha
isabetli olur. İlliyet bağı iş kazalarında şu şekilde tespit edilmektedir.
1- Sigortalının gördüğü iş ile kaza arasında;
Sigortalının gördüğü iş ile meydana gelen kaza arasında bir bağın mevcudiyeti gereklidir. Uğranılan kazanın, görülen iş dolayısıyla meydana gelmesi durumunda iş ile kaza arasında illiyet bağının var olduğu kabul edilmektedir.
2- Kaza olayı ile uğranılan zarar arasında;
Kaza ile sigortalının uğramış bulunduğu bedensel veya ruhsal arıza arasında bir ilişkinin bulunması, başka bir ifadeyle, neden ile sonuç arasında bir bağın varlığı gereklidir.
Yargıtay başka bir Kararı'nda işyerinde tartışma sonucu kalp durmasından ötürü
ölüm olayını da iş kazası olarak nitelendirmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun Esas No: 2004/21-529, Karar No: 2004/527 sayılı
kararında; Özetle: Sigortalının, iş yerinde çalışmakla iken kalp krizi geçirerek
ölümü, 506 sayılı Yasanın 11. maddesinde gösterilen "sigortalının işyerinde
bulunduğu sırada meydana gelme" haline uygun bir olay olduğu gibi; aynı
maddede düzenlenen "işveren tarafından yürütülmekte olan is dolayısıyla
meydana gelme" haline de uygun olup; is kazası sayılması gerekir.
Kararın detayında ise; ..bir elektrik işçisinin, görev yerinde kalp krizi geçirerek
ölmesini "iş kazası" olarak değerlendirdi. İçtihat niteliğindeki karar,
benzer davalarda emsal olacak.
Davaya konu olan işyerinde kalp kriziyle gerçekleşen
ölümün iş kazası olduğuna dikkat çekilen kararın gerekçesinde şu değerlendirme
yapılıyor:
"Daha açık ifadeyle, sigortalının işyerinde çalışmakta iken
kalp krizi geçirerek ölümü 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 11. maddesinin
(A) fıkrasının (a) bendinde gösterilen "sigortalının işyerinde bulunduğu
sırada meydana gelme" haline uygun bir olay olduğu gibi, aynı maddenin
(b) bendinde yer alan "işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla
meydana gelme" haline de uygun olup iş kazası sayılması gerekir.
Maddede
başkaca bir şart ve kısıtlamaya yer verilmemiş olduğundan Yasa'da olmayan bir
kısıtlamanın yorum yoluyla getirilmesine de olanak yoktur."
"Kararda olayın iş kazası sayılması gerekirken, aksi yöndeki bilirkişi
raporu uyarınca davanın reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu vurgulanıyor."
Karara konu olan olay yazıda şöyle anlatılmaktadır: Ankara'da bir işyerinde sigortalı işçi olarak çalışan Yusuf Ş., arkadaşıyla birlikte atölyedeki lokalin elektrik arızasını gidermekle görevlendirildi.
Yusuf Ş., arızayı gidermeye çalışırken,
diğer işçinin malzeme alımı için ayrıldığı bir sırada bayılarak yere düştü.
Kalp krizi geçirdiği anlaşılan işçi, ambulansla hastaneye kaldırılırken yolda
hayatını kaybetti.
Yargıtay Genel Kurulu olayı iş kazası olarak değerlendirirken
olayın mülga 506 sayılı Yasa'nın 11. maddesinde (5510 sayılı Yasa'da ise 13.
maddesinde) belirtilen "sigortalının işyerinde bulunduğu sırada meydana
gelme" ve "işveren tarafından yürütülmekte olan iş dolayısıyla meydana
gelme" hallerine uygun olması ve Kanun'da belirtilenler haller dışında
başkaca bir şartın ve kısıtlamanın yorum yoluyla getirilemeyeceğinden bahisle
hüküm vermiştir.
Bu hüküm içtihat niteliğinde olması dolayısıyla sonraki davalara emsal teşkil
edecek olması nedeniyle ayrıca önem arz etmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun vermiş olduğu bu karar iş kazası tanımını hayli
genişletmektedir. Zira kararın gerekçesine bakıldığında "illiyet bağı"nın
varlığının aranmadığı görülmektedir.
Halbuki "illiyet bağı" iş kazasının en önemli unsurlarındandır.
Halbuki "illiyet bağı" iş kazasının en önemli unsurlarındandır.
Öğretideki iş kazası tanımına göre bir olayın iş
kazası olarak nitelenebilmesi için dıştan gelen bir etki veya darbenin bulunması
gerekir.
Yani işyerinde bir tartışma, iş ile ilgili aşırı heyecanlanma veya
işi esnasında krizi tetikleyecek bir darbe alınması gibi hallerle ortaya çıkan
kalp krizi iş kazası olarak kabul edilebilir.
Sonuç olarak; "Kalp kriziyle ölüm iş kazasıdır ya da değildir" şeklinde
bir genelleme yapmak mümkün değildir. Dolayısıyla her somut olay kendi koşulları
içinde değerlendirilmeli ve bu tür olaylarda Kanun'da belirtilen hallerin varlığı
yanında bilhassa "illiyet bağı"nın varlığı iyi araştırılmalıdır.
Öte yandan Yargıtay Genel Kurulunun vermiş olduğu içtihat niteliğindeki kararın
iş kazası tanımını genişlettiğini, bu nedenle de iş yerinde kalp krizi geçirilmesinin
iş kazası olarak kabul edilmesi gerektiğini vurgulamamız gerekir.
Bu kararın
5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce olmasının da durumu kurtarmayacağını
düşünüyoruz.
506 sayılı Kanunun 11 inci maddesinde yer alan iş kazası tanımı
ile 5510 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinde yer alan iş kazası tanımı arasında
içerik olarak ciddi bir farklılık yoktur.
Bu nedenle iş yerinde kalp krizi sonucu
ölüm için iş kazası diyebiliriz ve iş kazasının bütün sonuçları geçerli olacaktır.
Şunu da belirtmek gerekir ki SGK yine bu durumu iş kazası olarak değerlendirmeyecektir.
Haber Kaynağım :
SGK Rehberi Web Sitesi