Yine, yeni, yeniden aşk... Nereye kadar? Siz elinizdekinin değerini bilmezseniz, çöp kutunuz dolup dolup taşacak... Adamın canını çıkartana dek sürecek, bir yastıkta kocanacak aşklar istiyorsanız, elinizden geleni ardınıza koymayın!
Aşkı her zaman olağanüstü bir şeymiş gibi düşünürüz değil mi? Olağanüstü bir insanla, problemsiz, muhteşem, büyülü zamanlar... Sürekli tatildeymiş gibi... Hadi başından birbirinizi tanımak için birarada geçecek, keyif yapacak bir zamana ihtiyacımız var diyelim, ya sonra?
Aşk öyle tatillere pek gelmez! İlgi ister, yenilenip, durmadan yeni başlanmış gibi yaşanmak ister... O zaman ne yapıyoruz; fazla mesai... Fazla mesai dediysek öyle adamın başında dikilin demiyoruz, ilgilenin ama sıkmayın...
Fazla mesaiye ödeme yok!
İşte asıl mesai başlıyor: İlk yapılacak şey; adamın seceresini çıkarmak. İkinci yapılacak şey; seceresiyle yakın ilişkiye geçmenin yollarını aramak. Üçüncü; bulmak. Dördüncü; yakın ilişkiye geçmek, aralarına sızmak. Beşinci; tüm aile bireylerine kendinizi sevdirmek...
Tabii bu arada sevdiğiniz kişinin ruhsal bir sorunu var mı yok mu onu da öğrenmiş olacaksınız. Çünkü, eğer bir bozukluğu varsa, ailesinde açık seçik bunu görebilirsiniz. Ona göre de davranırsınız.
İstihbarat servisi hizmetinizde!
Aşkınızın her dem taptaze sürmesi için bir diğer önerimiz; "şaşırtmalar"! Biliyorsunuz yenilikler ve şaşırtmalar aşkın en canlandırıcı yanları. Ara sıra onu şaşırtmazsanız sıkılacaktır.
Örneğin bir süreliğine onunla görüşmeyin, özlesin. Ara sıra kafalarını dinlemek istiyorlar ya... Şimdi, o özleyen sevgilinizi arayın ve "seni ne kadar çok özledim" deyin. Görüşmek istesin, kabul edin. Çok sevinin, veeeeee....
İyi şaşırtmak çok önemli!
Veeeee'si şu; yarın olmuş, buluşma saatiniz gelmiş... Siz görüşmeye gitmeyin(!). Telefon ederse unuttuğunuzu söyleyin, özür dilemeyin. Ama nasıl şaşıracaktır adam. Birkaç kez daha böyle davranırsanız, sizi hiç aklından çıkaramayacaktır. Sürekli "neden, neden?" diye bir ses beyninde çınlayacaktır...
Aşkınızda böylece taptaze kalacaktır. Hazır tazelemişken, hiç ara vermeden devam edelim... Sizi sevdiğini sık sık kanıtlamasını isteyin ondan. Kanıtlamazsa ağlayın. Kanıtlarsa da ağlayın, "şimdi ne oldu" derse, "mutluluktan" deyin. Mutlu olmanız elbette onun da hoşuna gidecektir.
Hoşuna giden şeyleri yapmak size de iyi gelecektir, aşkınıza da... Bunun için bolca fırsat yaratın ki, aşkınız da güzel olsun. Erkekler, ne kadar mutlu ettiklerini düşünürlerse, kendilerine güvenleri o kadar artar.
Yarım elma, gönülleri tamamlar!
Sevdiğiniz kişinin, sizi daha çok sevmesini istiyorsanız, ona ihtiyacınız olduğunu mutlaka göstermelisiniz. Böylece kendini önemli ve işe yarar hissedecektir. Ondan sık sık hediyeler almasını isteyin. Aldığı zaman çok mutlu olduğunuzu göstermeyi unutmayın.
Aldığı hediyeleri arkadaşlarınıza falan hediye edin, aralarında prestijiniz artar. Sevgilinizden sık sık paralar isteyin, sonra da bu paraları onun yanında gerekli gereksiz şeylere harcayın. Kendini evinizin erkeği gibi hissetmesi gerekiyor çünkü...
Böylece ilerideki mutlu yuvanıza onu adım adım sokmuş olacaksınız. Kimbilir ne kadar mutlu hissediyorsunuzdur şu anda kendinizi...
Yalnız bırakmamak önemli!
Hiç yalnız bırakmayın sevgilinizi... Ne olur ne olmaz, etraf hınzır tilki kaynıyor. Çalıştığı yere onun olmadığı zamanlarda uğrayın ve oradaki kadın çalışanlarla dostluklar kurun. Onlara ne kadar mutlu olduğunuzdan söz edin.
Mümkün olduğunca onun yanından ayrılmamaya bakın... İşiniz gücünüz var da onun yanında olamıyorsanız, sürekli telefon edin.
Yakalayın kaçmasın!
Bütün bu tarifler sevgiliniz elinizden kaçırmanıza, aşkınızın sönüp gitmesine sebep olacak gibi görünse de aslında yapacak pek bir şey de yok. Gerçi "melek" de olsanız yaranamıyorsunuz.
Aşkınızın taze kalmasını, büyüsünün bozulmamasını en iyisi Allah'a havale edin, siz de keyfinize bakın, canınız ne istiyorsa onu yapın. Olmuyorsa, olmaz. Ölüm yok ya sonunda...
Haber Kaynağım :
kadinca.net
http://www.haber365.com/