Merkezi bir Ulusal Alınganlık İdaresi kurulsa; idarenin nihai karar organı Yüksek Rencidasyon Kurulu tüm gazete, kanal, internet sitesi kapatma, kitap toplatma, kınama, suç duyurusunda bulunma, boykot uygulama ve hatta savaş açma gibi işleri tek elden yürütse;
Google’da bayrağın rengi soluk mu çıkmış, YouTube’da Atatürk resmi küçük düşürücü müymüş, Türk’lüğümüze hakaret mi edilmiş, bakanın karikatürü mü çizilmiş, 5 liralık banknot mu yakılmış, öpüşülürken araya yastık konulmuş mu, soykırım demiş mi dememiş mi gibi hayati sorunlar bir batında hallediliverirdi.
Çinliler iyi beceriyor bu işi.
Yakalayabildiklerini anında içeri tıkıyor, yakalayamadıklarını şiddetle kınıyorlar. Mesela Rock’n roll. Zaten genlerinde isyankârlık var bu cani hayat tarzının ama içeri tıkamazsınız. Belki çalıp oynayanları yakalarsınız ama onların da Çinli olması gerekir.
2008 sonlarına doğru Guns’n Roses grubu o çok beklenen “Çin Demokrasisi” isimli albümlerini çıkarmışlardı. Grup Çinli olmadığı için yakalanamadı ama şiddetle kınandı. Çin RTÜK’ü hiç müdahele etmemiş gibi göründü ama kontrol ettiği gazeteler “zehir saçan” albümün aslında “Batı’nın demokrasiyi piyon olarak kullanarak dünyayı ele geçirme plânının bir parçası” olarak ilân ettiler.
Gerçi grubun lideri Axl Rose daha sonra çıkacakları “Çin Demokrasisi Turu” konserlerinde kafasına bol bol su şişesi yedi ama Çin hapisenelerine tıkılmadı.
Kapakta striptiz reklamı Çin’de kafasına daha büyük bir şey yiyen, saygın Alman bilimsel araştırma enstitüsü Max Planck oldu. Guns’n Roses albümünün piyasaya sürülüşünden bir ay sonra enstitünün önemli yayın organı Max Plank Forschung, derginin büyük bir bölümünü Çin’e ayırmıştı.
Derginin kapağına da estetik olsun diye elegan Çince karakterlerden oluşan bir Çin şiiri konmuştu. Çingilizce’nin azizliğinden olacak, şiir şiir çıkmadı. Kapaktaki Çince karakterlerin Macau’daki bir striptiz klübünün “seksi ev kadınları” başlıklı reklâmı olduğu ortaya çıktı.
Editörler dergiyi dağıtımdan çekip hemen özür dilediler ama Ulusal Alınganlık İdaresi akabinde bu hatanın Çinlilere hakaret etmek için bilerek yapıldığını ilân etti. Max Planck, kuantum kuramının babasıydı. 1918 yılında Nobel fizik ödülünü almıştı.
Hayatı tam bir trajediydi. Doğduğu kent Kiel, Prusya ordularınca talan edilmiş; ilk eşi veremden, kızı doğum yaparken ölmüştü. Bundan iki yıl sonra, ölen kızının dul eşiyle evlenen diğer kızı da aynı şekilde hayata veda etmişti. Bir oğlunu birinci dünya savaşında kaybetmiş, diğeri Hitler’e suikast düzenleme suçundan yakalanıp idam edilmişti.
1944 yılında Berlin’deki evi bombalarla yerle bir olunca, doğduğu yere yakın olan üniversite kenti Göttingen’e dönüp 1947’ye kadar yaşayarak savaşın sonunu görebilmişti. Nobel fizik ödülü 1901 yılından bugüne dek 104 kez verildi. Max Planck gibi 188 kişi bu ödüle lâyık bulundu.
Tarihte Nobel ödülüne lâyık bulunan 7 Çinli var. Bunların hiçbiri ödülü Max Planck hayattayken almadı ama altısı onun yaşadığı yıllarda doğdu.
Dördü fizik, biri kimya, biri de edebiyat ödülünü aldı. Altısı da ödül adıklarında Çin’de ikamet etmiyordu. Max Planck’ın ölümünden sonra doğan tek Nobelist Çinli, Liu Şiaobo. Geçtiğimiz yıl barış ödülüne lâyık görüldü. Ödül aldığında Çin’de bulunan tek Nobelist de o.
Onun için de içerde. Devlet iktidarını tahrip etmeye kışkırtmak” suçundan 11 yıl yedi. 2000 yılında Nobel edebiyat ödülünü alan Kau Hintşyen ise artık bir Fransız. O da Çin’de yaşarken Yüksek Rencidasyon Kurulu’na yakalanmamak için evindeki bütün kitapları yakmıştı.
Mao’ya lokal arama Perşembe günü, Çin GSYH’si yüzde 10.3 olarak açıklandı ve dünyanın ikinci büyük ekonomisi olma konumunu perçinledi. Bir başarı hikâyesi. Ama kişi başına düşen milli gelire bakılacak olursa Çin dünyada hâlâ 124. sırada. Türkiye nüfusu kadar bir nüfus yılda 150 dolardan az kazanıyor. Tibet, Kaşmir, Uygur, Güney Çin Denizi, Spratly Adaları...
Çin, tüm komşularıyla sınır ve kontrol dalaşında. İnsan kaçakçılığı vahim boyutlarda. Ülkede bir çevre faciası yaşanıyor. Büyük kentlerde maskesiz sokağa çıkılamıyor. Bilim adamları Fransız olmayı seçiyorlar, kitaplarını yakıyorlar, konuşamıyorlar.
İnternet bastırılmış. Böyle bir yer işte Çin. Tavuğu dünyaya kaz gözükür. Deng Şiaoping hayattayken Amerikan başkanı ziyarete gelirken bir hediye getirir. Ölü veya canlı, herkesi arayabileceğiniz bir telefon. Deng Şiaoping üç kişiyi arar. Birinci arama, hediye için teşekkür etmek amacıyla Amerikan başkanına.
İkinci arama Çin’in en dürüst politikacısı C. Elai’ye. Elai o sıralar cennettedir. Aranan üçüncü kişi de Mao’dur. Mao da arama esnasında cehennemdedir. Daha sonra telefon faturası gelir. Deng Şiaoping şaşırır, çünkü fatura beklediği gibi gelmemiştir.
Çin Telekom’u arar ve faturada sadece iki arama gözüktüğünü söyler. Doğru der telefondaki ses, “yaptığını üçüncü arama lokal aramaydı.”
Google’da bayrağın rengi soluk mu çıkmış, YouTube’da Atatürk resmi küçük düşürücü müymüş, Türk’lüğümüze hakaret mi edilmiş, bakanın karikatürü mü çizilmiş, 5 liralık banknot mu yakılmış, öpüşülürken araya yastık konulmuş mu, soykırım demiş mi dememiş mi gibi hayati sorunlar bir batında hallediliverirdi.
Çinliler iyi beceriyor bu işi.
Yakalayabildiklerini anında içeri tıkıyor, yakalayamadıklarını şiddetle kınıyorlar. Mesela Rock’n roll. Zaten genlerinde isyankârlık var bu cani hayat tarzının ama içeri tıkamazsınız. Belki çalıp oynayanları yakalarsınız ama onların da Çinli olması gerekir.
2008 sonlarına doğru Guns’n Roses grubu o çok beklenen “Çin Demokrasisi” isimli albümlerini çıkarmışlardı. Grup Çinli olmadığı için yakalanamadı ama şiddetle kınandı. Çin RTÜK’ü hiç müdahele etmemiş gibi göründü ama kontrol ettiği gazeteler “zehir saçan” albümün aslında “Batı’nın demokrasiyi piyon olarak kullanarak dünyayı ele geçirme plânının bir parçası” olarak ilân ettiler.
Gerçi grubun lideri Axl Rose daha sonra çıkacakları “Çin Demokrasisi Turu” konserlerinde kafasına bol bol su şişesi yedi ama Çin hapisenelerine tıkılmadı.
Kapakta striptiz reklamı Çin’de kafasına daha büyük bir şey yiyen, saygın Alman bilimsel araştırma enstitüsü Max Planck oldu. Guns’n Roses albümünün piyasaya sürülüşünden bir ay sonra enstitünün önemli yayın organı Max Plank Forschung, derginin büyük bir bölümünü Çin’e ayırmıştı.
Derginin kapağına da estetik olsun diye elegan Çince karakterlerden oluşan bir Çin şiiri konmuştu. Çingilizce’nin azizliğinden olacak, şiir şiir çıkmadı. Kapaktaki Çince karakterlerin Macau’daki bir striptiz klübünün “seksi ev kadınları” başlıklı reklâmı olduğu ortaya çıktı.
Editörler dergiyi dağıtımdan çekip hemen özür dilediler ama Ulusal Alınganlık İdaresi akabinde bu hatanın Çinlilere hakaret etmek için bilerek yapıldığını ilân etti. Max Planck, kuantum kuramının babasıydı. 1918 yılında Nobel fizik ödülünü almıştı.
Hayatı tam bir trajediydi. Doğduğu kent Kiel, Prusya ordularınca talan edilmiş; ilk eşi veremden, kızı doğum yaparken ölmüştü. Bundan iki yıl sonra, ölen kızının dul eşiyle evlenen diğer kızı da aynı şekilde hayata veda etmişti. Bir oğlunu birinci dünya savaşında kaybetmiş, diğeri Hitler’e suikast düzenleme suçundan yakalanıp idam edilmişti.
1944 yılında Berlin’deki evi bombalarla yerle bir olunca, doğduğu yere yakın olan üniversite kenti Göttingen’e dönüp 1947’ye kadar yaşayarak savaşın sonunu görebilmişti. Nobel fizik ödülü 1901 yılından bugüne dek 104 kez verildi. Max Planck gibi 188 kişi bu ödüle lâyık bulundu.
Tarihte Nobel ödülüne lâyık bulunan 7 Çinli var. Bunların hiçbiri ödülü Max Planck hayattayken almadı ama altısı onun yaşadığı yıllarda doğdu.
Dördü fizik, biri kimya, biri de edebiyat ödülünü aldı. Altısı da ödül adıklarında Çin’de ikamet etmiyordu. Max Planck’ın ölümünden sonra doğan tek Nobelist Çinli, Liu Şiaobo. Geçtiğimiz yıl barış ödülüne lâyık görüldü. Ödül aldığında Çin’de bulunan tek Nobelist de o.
Onun için de içerde. Devlet iktidarını tahrip etmeye kışkırtmak” suçundan 11 yıl yedi. 2000 yılında Nobel edebiyat ödülünü alan Kau Hintşyen ise artık bir Fransız. O da Çin’de yaşarken Yüksek Rencidasyon Kurulu’na yakalanmamak için evindeki bütün kitapları yakmıştı.
Mao’ya lokal arama Perşembe günü, Çin GSYH’si yüzde 10.3 olarak açıklandı ve dünyanın ikinci büyük ekonomisi olma konumunu perçinledi. Bir başarı hikâyesi. Ama kişi başına düşen milli gelire bakılacak olursa Çin dünyada hâlâ 124. sırada. Türkiye nüfusu kadar bir nüfus yılda 150 dolardan az kazanıyor. Tibet, Kaşmir, Uygur, Güney Çin Denizi, Spratly Adaları...
Çin, tüm komşularıyla sınır ve kontrol dalaşında. İnsan kaçakçılığı vahim boyutlarda. Ülkede bir çevre faciası yaşanıyor. Büyük kentlerde maskesiz sokağa çıkılamıyor. Bilim adamları Fransız olmayı seçiyorlar, kitaplarını yakıyorlar, konuşamıyorlar.
İnternet bastırılmış. Böyle bir yer işte Çin. Tavuğu dünyaya kaz gözükür. Deng Şiaoping hayattayken Amerikan başkanı ziyarete gelirken bir hediye getirir. Ölü veya canlı, herkesi arayabileceğiniz bir telefon. Deng Şiaoping üç kişiyi arar. Birinci arama, hediye için teşekkür etmek amacıyla Amerikan başkanına.
İkinci arama Çin’in en dürüst politikacısı C. Elai’ye. Elai o sıralar cennettedir. Aranan üçüncü kişi de Mao’dur. Mao da arama esnasında cehennemdedir. Daha sonra telefon faturası gelir. Deng Şiaoping şaşırır, çünkü fatura beklediği gibi gelmemiştir.
Çin Telekom’u arar ve faturada sadece iki arama gözüktüğünü söyler. Doğru der telefondaki ses, “yaptığını üçüncü arama lokal aramaydı.”
Haber Kaynağım :
Milliyet Gazetesi yazarı Ali Perşembe' nin makalesidir.
http://ekonomi.milliyet.com.tr/