TÜRKOFRANK ÂDAB!


Çay alırken eldivenini çıkart!
Âdab-ı muaşeretin de tarihi yazılmalı. Bu millet neleri âdab olarak gördü? Bugünün âdabsızlığının temelinde ne var?

Zamana yenilen ya da yenilmeyen

İçimde hala eski kitaplara ait bir merak uyanır. Yazıldığı dönem içerisinde kendisine bir şekilde yer bulmuş kitaplar zamanın eskiticiliğine direnebilecek nitelikte ise sonraki yıllarda da kendilerini yeni baskılar ile tazeler, yeni tutarlar.


Ancak bunun dışında kalan kitaplar da çoktur. Kendi yazıldığı dönem içinde önemli sayılan ancak değişen toplum ve hayat tarzı ile kendini güncelleyemeyen kitaplar sahaflarda veya kütüphane raflarında zamana karşı direnmeye çalışırlar. Gün gelip demirbaştan düşme zamanına kadar raflarda yer tutarlar. Okunmayı, dokunulmayı beklerler.

Ben de bu nitelikte ve hayli ilginç olduğunu düşündüğüm bir kitaba rastladım geçtiğimiz günlerde. Bu kitap 1965 yılında yayınlanmış “En Yeni Muaşeret Kaideleri”ydi. Kitabın adını okuduğumda ve 2010 yılında olduğumu düşününce gülümsemiştim.

Bir dönem Türkiye’de âdabı muaşeret adı verilen bu türden kitaplar yayınlanırdı. Hala yayınlanıyor mu bilmiyorum. Bu adı ilk olarak ilkokul üçüncü sınıfta duymuştum. O zaman ilkokul beşinci sınıfta olan ablam Hacer Banu, aile dostumuz olan Albay İzzet bey ile mektuplaşırdı.

Mektupları mavi mürekkepli dolmakalemle ve elyazısıyla yazan İzzet Bey ablama okuması için kitaplar da gönderirdi. Onların arasında görmüştüm ilk defa Adabı Muaşeret kitaplarından birisini.

10708Yaşam koçları bunu öğretir mi?
Âdabı muaşeret kitapları, yaşamda nasıl davranılması gerektiği konusundaki görgü kurallarını ayrıntılı olarak anlatan ilginç kitaplardandır. Bu tür kitaplara neden ihtiyaç duyulmuştur diye çevremde birkaç kişiye sorduğum zaman ailede verilen terbiyenin azalması nedeniyle kitapla terbiye etme ihtiyacı ortaya çıkmıştır cevabı almıştım. Acaba böyle mi?

Elimdeki kitap Hasan Deniz tarafından yazılmış. Yazar önsözünde bu kitabın çeşitli kaynaklardan yararlanılarak hazırlandığını ve “bu konuda bilinmesi gereken en yeni bilgileri; Türkiye’nin bugünkü şartlarını göz önünde tutarak açık bir dille anlattığını” belirtiyor.

1965 yılında üçüncü baskısını yapan kitabı Anten Yayınevi basmış. Kitap Terbiye ve Nezaket bölümü ile başlıyor ve Tanışma Tanıştırma, Ziyaretler, Kabul Günleri, Selam, El öpme, El sıkma, Selam usulleri, Konuşmalar, opera, tiyatro ve eğlence yerleri kaideleri, uçak, tren, vapur otomobil görgü kuralları.

Otel görgüsü, yabancı memleketlerde yapılan yolculuklar hakkında uyulacak kurallar, partiler, balolar, kostümlü ve maskeli balolar, çocuk baloları, hayır kırımları baloları, kotiyon (ne olduğunu şu an ben de bilmiyorum), resmi çay saatleri, supeler (bunu da), kulüpler, çağrı çeşitleri, resmi çağrılar için genel kaideler, arkadaşlar tarafından gönderilen evlenme çağrısı, kabul kartı ile yapılan evlenme çağrısı, evde yapılan düğün için çağrı, ikinci defa evlenmek için çağrı, mektup ve çeşitleri, kutlama telgrafları, giyim ve insanlar üzerindeki etkileri, hediyeler, vücut bakımı, erkek güzelliği ve korunması, hizmetçiler, vekilharç-metrdotel, kamp hayatı ve balık avcılığı, telefon ve radyo etiketleri, evde radyo etiketi, askerlik etiketleri, sigara içmek gibi bir çok konu başlığından oluşuyor.

10710Bu başlıkların altında belki şu an çok ilginç gelecek bilmediğimiz incelikler ve gariplikler yer alıyor.

Bir yönüyle bu kitap şu anda hem eğitici hem eğlendirici olabilir. Kitaptan bazı bölümler:

“ Nezaket: Öksürüp aksırdığımız zaman ya elimizle ya da mendilimizle ağzımızı kapamayı unutmamalıyız. Burun mendilini ütülü olarak cebe koymak doğru değildir. mendil cepte açık olarak durur. Tükürmek zorunda kalırsak başvuracağımız tek şey mendilimizdir.

Ziyaret: Ziyaretler genellikle öğleden sonra yapılır, öğleden önce ziyaret geleneği kalkmıştır. İlk ziyaretlerde hem eldiven hem de kartvizit kullanmak gelenektendir. Erkekler genel olarak düz beyaz kartondan dört köşeli kartvizit kullanırlar. Kadınların kullandıkları kart daha ufak boydadır. Dul ve bekar kadınlar kartvizite ad ve soyadlarını korlar.s.10711

Davet: Bir erkek çay alırken eldivenini çıkarır, kadın ise çıkarmaz. Erkekler kadınların muhtaç oldukları şeyleri onlara yetiştirmeğe çalışırlar.

Selamlama: Melon ve silindir şapka kenarından, fötr şapka ise yukarısından tutulur ve çıkarılır. Bunu yukarı kaldırıp aşağı indirmek doğru olmaz.

El Öpme: bütün evli kadınların elleri öpülebilir. Genç kızlarla bekar kadınların elleri ise hiç öpülmez. Kadınlar birbirlerinin ellerini öpmezler ancak genç kızlar yaşlı bayanların ellerini öperler.

Sofra Adabı: Terbiye kusurları sofrada pek çabuk göze batar. Büyük tabaklarda sunulan et yemeklerinden en iyisini seçip çıkarmak doğru değildir. Tavuk ve benzeri yemeklerden sevdiğimiz parçayı seçip almak hakkımızdır. Ancak bir defa alınan parçayı bırakıp yenisiyle değiştirmek terbiyesizliktir.

Çorba içen çorbayı kaşığının ucu ile değil yanı ile içmelidir. Kaşık tamamıyla doldurulmaz… her erkek yanındaki şarap sürahilerinden yanındaki bayanın kadehine şarap doldurmalıdır. Büyük kadehler beyaz şarap, küçük kadehler ise siyah şarap içindir.

Yemek Yeme İncelikleri:
Enginar: elle yenir.
Kuşkonmaz: bunu da elle yemek ayıp sayılmaz.
Piliç: daima çatal ve bıçakla yenir. Kemikleri hiçbir zaman ağza götürülmez. Etler bıçakla kemikten ayrılır ve çatalla ağza konur.
Balık: önce baş koparılır.

Sonra çatal ve balık bıçağı ile baştan kuyruğa doğru ikiya ayrılır. Çok küçük balıklar başı ile çiğnenerek yenir. İstiridye: Sol elle tutulur ve özel istiridye çatalı ile et kısmı kabuktan ayrılır. Arzu ediliyorsa salçaya batırılır ve bir lokmada ağza konur.

Elma, Armut: Helezoni olarak soyularak veya dört parçaya ayrıldıktan sonra ayıklanarak elle veya meyva çatalı ile yenir. Üzüm: kabukları yemek istemiyorsanız onları çiğnememek şartıyla ağzınızda ayıklar ve avucunuza alarak tabağa koyarsınız…

İspanya’da nelere dikkat etmelisiniz? Bir davete tam saatinde gitmek nezaketsizliktir. Onbeş yirmi dakikalık bir gecikme yerinde olur.”

Ben âdabı muaşeret gibi kuralları düşüncedeki inceliğin yaşama yansıması şeklinde düşünmüşümdür. İnsanın düşünce dünyasında kaybolan ya da hiç olmayan bir inceliğin yaşama yansıması beklenemez.

Düşünce boyutundaki inceliğin göz ardı edildiği bir davranış biçimi ise sonradan gelme/görmeler tarafından da komiklik olarak değerlendirilecektir. Bu da değişen değerlerimiz ve algılarımız arasında kaybolan inceliklerimizi gösteren bir belirti olarak okunabilir.

Bu kitabı okuduktan sonra aklıma “edep ya hu” cümlesi geldi. Sahi, değerleri yerinden oynayan ve hala yerine oturmayan günümüzdeki adabı muaşeret kuralları nelerdir acaba? Bugünün adabı muaşereti nedir?

Dönemin bazı "yeni âdab" kitapları için galerimizi gezin.

Haber Kaynağım :
Ümit Savaş kitabından alınmıştır.
http://www.dunyabizim.com/