Savarona'da süt banyosu ve fuhuş partisi

Savanora’nın Türk tarihindeki önemini hepimiz biliyoruz.

Ulu önder Atatürk’ün hastalığının son zamanlarında satın alınan ve Ata’nın içinde ömrü yetmediği için ancak 56 gün kalabildiği Savarona, Türk milleti adına nostaljik bir simgedir…

Yatı kiralayan şirketin, turizm amacı dışında, yatta fuhuş yaptırıldığı iddiasıyla suçlanması ve iddiaya yönelik 9 Rus kadının iki gün kadar önce jandarma baskınıyla yatta suçüstü yakalanması ve görüntülerin televizyonlarda yayınlanması üzerine; bir süre önce internette yayınlanan “Savarona da süt banyosu” başlıklı yazımızı, tarihi bilgi olması açısından sizlerle yeniden paylaşmak istedik.

Birlikte okuyalım…

“Ulu önder Atatürk için 1938 yılında satın alınan ve ancak 56 gün kullanabildiği, ölümünden sonra kimi tartışmalara neden olan Savarona yatı için, geçmişte yaşananlar, ortaya atılan tartışmalar ve o tarihte Atatürk’ün yakınında olanların Savarona yatına yönelik anıları bugün için bir kitapla günyüzüne çıkmış durumda…

Aktaracağımız bilgiler; ağırlıklı olarak, ünlü tarihçi Sayın Rifat Bali’nin Libra Yayınları’ndan Nisan 2010’da çıkmış bulunan “Savarona: Atatürk’e Son Armağan” kitabından olacak…

Sayın Rifat Bali, tarihi konuları derinlemesine ve titizlikle inceleyen, belgelere dayalı olarak yazıya döken bir tarihçi.

Son kitabı Savarona’da da, ayni özeni göstermiş ve okura merakları giderici, ilgi çeken, bilgilendirici bir kitap sunmuş…

Özellikle, anılara dayalı anlatımlarında, pek çoğumuzun bilmediği hatta ilk kez duyabileceğimiz anlatımlara yer vermiş… Kitap, konusunda tarihi bir belge ve başucu kitabı niteliğini taşımaktadır…

“Savarona yatı, “şanlı” sıfatıyla anılan Yavuz Savaş gemisi ve ilk okyanus aşırı seyahati gerçekleştiren Gülcemal gemisiyle birlikte Türk Denizcilik tarihinde efsanevi bir yer edinmiş ve isimleri kamuoyuna mal olmuş üç gemiden biridir…

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Atatürk için 1938 yılında satın alınan Savarona yatı, günümüzde lüks turizme hizmet etmekte…”

İsmini Hint Okyanusu’ndaki bir deniz kuşundan alan Savarona yatı Amerikalı zengin dul Bayan Cadwallader tarafından Almanya’da bir tersaneye sipariş edilmiş ve yapımına 29 Temmuz 1930’da başlanan yat, 28 Mart 1931’de denize indirilmiş. İmalât tutarı 4 milyon doları bulmuş…

ABD’de vergileri ağır olan yatı kullanmaktan vazgeçen sahibesi Bayan Cadwallader, yatını çok takdir ettiği Atatürk’ün kullanımına tahsis edilmek üzere maliyetinin çok Atlanta Türk hükümetine satmaya karar vermiş…
.
Ancak Savarona’yı elden çıkarmak istemeyen Almanya, yata haciz koymuş.
Fakat Atatürk’e büyük hayranlık duyan ABD Başkanı Roosvelt; bu durumda ağırlığını koyarak Alman hükümetinden yatın Türkiye satılmasını talep etmiş

Aksi halde, Newyork limanında bulunan Alman Transatlantiğinin haczedileceğini Hitler’e iletmiş. Almanya sonunda haczi kaldırarak yatın Hamburg limanından çıkmasına izin vermek zorunda kalmış…

Atatürk’ün ölümcül hasta olduğu sırada 01 Haziran 1938 Çarşamba günü saat 6.30'da Florya önlerinde demirleyen Savarona, aynı gün saat 12.30'da hareket ederek 13.45'de Dolmabahçe Sarayı'nın önünde demirlemiş…

Atatürk aynı gün saat 15.30'da yanında Hasan Rıza Soyak, Salih Bozok, Kılıç Ali ve Yaver Celal olduğu halde, Acar motoru ile Savarona yatı’na gelmiş…”

***
Bu ülkeyi kahraman ecdadımızla düşmanların elinden kurtarıp bizlere bahşeden Büyük insan ne yazık ki, hastalığına (deniz havasıyla) deva olabilir düşüncesiyle alınan yatta ancak 56 gün kalabilmiştir…

Ölümünden sonra, Cumhurbaşkanlığının emrine verilmiş olan savarona yatında çok sayıda dış ülke başkanı, kral ve kraliçesi ağırlanmıştır…

Yazımızın başlığını oluşturan konu şöyle cereyan etmiştir.

İran Şahı Rıza Pehlevi ve eşi Süreyya Türkiye’yi ziyaretlerinde Bir süre Savarona yatında ağırlanmışlar…

Bu ağırlama sırasında Süreyya’nın süt banyosu yapma gibi bir alışkanlığının olduğu öğrenilmiş ve bu olanak kendisine yatta sağlanmış.

***
Konuyu, değerli Tarihçi Sayın Rifat Bali’nin kitabından aktaralım.

Anlatan Emekli Deniz Albay Kazım Erbil:

“Dışişleri levazım müdürü eski Futbol federasyonu Başkanı Orhan Şeref Apak’tı. Zavallı Orhan Bey, Süreyya’nın süt banyosu yaptığını nereden bilsin?

Denizin ortasında sütü nasıl bulacağını araştırırken, sıkıntıdan ne yapacağını şaşırmıştı.

Bana sordu (yattaki) öğrenciler için aldığımız iki güğüm içinde süt vardı.

Çocuklar kıymetli misafirlerimiz için bir gün sütsüz kalsalar, bir şey olmazdı.
Hemen verdim. Mutfakta ısıttılar. Rahmetli Orhan Bey sevinçten ellerime sarılmıştı…

O zamanlar lüks kamaralara bakan sivil kamarot Osman Efendiydi. Lüks kamaraların mesulü olduğu için oraları çocuğuna bakar gibi korurdu…

Kraliçe Süreyya’nın banyosu için Osman efendi’ye teslim ettiğim sütü unutmuştum.

Bir süre sonra Osman geldi.

“Sütleri getirdim dedi. Kraliçenin içine girip çıktığı, süte kıyamamış, tekrar güğümlere doldurup geri getirmişti.
Latife olsun diye ‘aşçıya teslim et, muhallebi yapsın’ dedim.

Ertesi gün, asker yemek numunesinde muhallebi de vardı.

Gözlerime inanamadım. Hemen yemekhaneye koştum.

‘Bu sütle Kraliçe banyo yaptı yemeyin’ dedim.

‘olsun biz yeriz efendim’ dediler.

Muhallebiyi zor toplattırmıştık…” (Savarona – Syf: 166-167)

Haber Kaynağım :
BURHAN ÖZBEY Makalesidir.
http://www.pressturk.com/