Bizleeer!
Belleri bükülmüş, sırtları kamburlaşmış, hayatlarına bir seyirci gibi öylece bakakalmış küçük insanlar!
Gözlerimizi bu ülkede açtığımızdan beri özgürlük nedir, hakkımız hukukumuz nicedir sormadan tükettiğimiz nefeslerle, yuvarlamışız boğazımızı yırtan kuru ekmekleri.
Otobanda uçuşan bir poşet çaresizliğinde oradan oraya savrulup durarak unutmuşuz merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemliğimizi.
Bizleeer!
Dimağları kölelik şifresiyle kodlananlar!
Hayır demeyi en büyük hadsizlik sayanlar!
Üzerimize takılan koşumları bırakın kimin taktığını sormayı, kamçılandıkça daha hızlı koşmuşuz.
Otobüs camına tutunmuş bir yağmur damlası kadar ürkek ve zavallı olduğumuzun farkına varamamışız.
Saçmalıkların özümüze yapışıp bir sülük gibi emmesine izin vermiş, her gün içten içe bizi kemirip duran kurtlarla dans ederken dudaklarımızda hep aynı yapay sırıtmayla dolaşmışız.
Haksızlığı hak sanıp, köleliği taç yapıp başımıza takmışız, gururla…
Kaderciliğin elinden tutmuş, mantığa elveda bile demeden terk etmişiz. Sorgulama melekemizi yedi kat toprağın altına gömmeyi ise en büyük maharet bilmişiz.
Hayatımızın orta yerinde çıkan yangını söndürmeye yeltenmemiş, günden güne benimsediğimiz yanıklarımızı yazgı sandığımız bezlerle sarmalamışız.
Biçare hayatlarımızı birbiriyle tokuşturup Şerefe! demiş, ‘Hangimizin Acısı Daha Büyük’ yarışını önde bitirenlerden olmaya bakmışız.
Ama artık kölelik ilga ediliyor!
Hayatımızın senaryosunu yazıp yöneten karanlık ruhlu yönetmenlerin kaleminin mürekkebinde boğulan zihinlerimiz uyanmaya başladı.
Bizleri mahkum ettikleri küçük hayat zindanlarımızda volta atarken duvarlara çarptığımız başlarımıza düşmeye başladı akıllarımız bir bir.
Şimdi ‘Burası neden böyle karanlık, ben neden burdayım’ diye haykırıyoruz.
Sormaya başladık konuşmaya yeni başlamış çocuklar gibi: ‘Bu da ne? Kim bu? Neden böyle?’
Yavaş yavaş söküyoruz alfabeyi. Ve sıkı durun ‘Ne oldu birdenbire bu kölelere’ diyen Bay ve Bayan usta yönetmenler! Tüm haksızlıkların canına okuyacağımız günler yaklaşıyor.
Dipnot: Bu yazı ‘Özgürlük mü, O da Nedir ki?’ diyenlere ithaf edilmiştir.
Belleri bükülmüş, sırtları kamburlaşmış, hayatlarına bir seyirci gibi öylece bakakalmış küçük insanlar!
Gözlerimizi bu ülkede açtığımızdan beri özgürlük nedir, hakkımız hukukumuz nicedir sormadan tükettiğimiz nefeslerle, yuvarlamışız boğazımızı yırtan kuru ekmekleri.
Otobanda uçuşan bir poşet çaresizliğinde oradan oraya savrulup durarak unutmuşuz merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemliğimizi.
Bizleeer!
Dimağları kölelik şifresiyle kodlananlar!
Hayır demeyi en büyük hadsizlik sayanlar!
Üzerimize takılan koşumları bırakın kimin taktığını sormayı, kamçılandıkça daha hızlı koşmuşuz.
Otobüs camına tutunmuş bir yağmur damlası kadar ürkek ve zavallı olduğumuzun farkına varamamışız.
Saçmalıkların özümüze yapışıp bir sülük gibi emmesine izin vermiş, her gün içten içe bizi kemirip duran kurtlarla dans ederken dudaklarımızda hep aynı yapay sırıtmayla dolaşmışız.
Haksızlığı hak sanıp, köleliği taç yapıp başımıza takmışız, gururla…
Kaderciliğin elinden tutmuş, mantığa elveda bile demeden terk etmişiz. Sorgulama melekemizi yedi kat toprağın altına gömmeyi ise en büyük maharet bilmişiz.
Hayatımızın orta yerinde çıkan yangını söndürmeye yeltenmemiş, günden güne benimsediğimiz yanıklarımızı yazgı sandığımız bezlerle sarmalamışız.
Biçare hayatlarımızı birbiriyle tokuşturup Şerefe! demiş, ‘Hangimizin Acısı Daha Büyük’ yarışını önde bitirenlerden olmaya bakmışız.
Ama artık kölelik ilga ediliyor!
Hayatımızın senaryosunu yazıp yöneten karanlık ruhlu yönetmenlerin kaleminin mürekkebinde boğulan zihinlerimiz uyanmaya başladı.
Bizleri mahkum ettikleri küçük hayat zindanlarımızda volta atarken duvarlara çarptığımız başlarımıza düşmeye başladı akıllarımız bir bir.
Şimdi ‘Burası neden böyle karanlık, ben neden burdayım’ diye haykırıyoruz.
Sormaya başladık konuşmaya yeni başlamış çocuklar gibi: ‘Bu da ne? Kim bu? Neden böyle?’
Yavaş yavaş söküyoruz alfabeyi. Ve sıkı durun ‘Ne oldu birdenbire bu kölelere’ diyen Bay ve Bayan usta yönetmenler! Tüm haksızlıkların canına okuyacağımız günler yaklaşıyor.
Dipnot: Bu yazı ‘Özgürlük mü, O da Nedir ki?’ diyenlere ithaf edilmiştir.
Haber Kaynağım :
haber365.com sitesi Zeynep ŞEHİDOĞLU köşe yazısıdır.
http://www.haber365.com/