Dullar örgütlenip dernek kurdular.

ANTALYA'da eşinden ayrılan veya eşleri vefat eden kadınlar, örgütlenerek Dullar Sosyal Kültürel Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'ni (DULDER) kurdu.

İngiltere'de biraraya gelen dullar, oluşturdukları loca sayesinde karar mekanizmalarını etkileyerek tüm dünyada isimlerinden söz ettirirken, Antalyalı dullar da örgütlendi.

Eşini 2.5 yıl önce geçirdiği kalp krizi sonucu kaybeden emekli öğretmen Zeliha Efe ile hepsi dul olan arkadaşları emekli polis Miyase Öğe, ev kadını Hicran Ergül, ziraat mühendisi Melek Şanlı, emekli uzman Necla Gökoğlu, öğretmen Meral Anlaç ve emekli memur Gülsen Özdemir tarafından kurulan derneğe üye olanlar, daha sonra evlenseler bile üyeliklerini sürdürebilecek.

DULDER'in ilk üyeleri, derneğin kuruluşunu Öğretmenevi'nde düzenlenen bir geceyle kutladı. Dullar arasında sosyal ve kültürel dayanışmayı sağlamak istediklerini belirten DULDER Başkanı Zeliha Efe, şunları söyledi:

‘‘Dul olmanın alın yazısı olduğunu, ancak alın karası olmadığını insanlara anlatmak istiyoruz. Maalesef günümüzde bile eşinden boşanmış kadına kötü gözle bakılıyor. Toplum, özellikle dul kadınları seks metası olarak görüyor. Bundan sonra 'dulum' demeyi utanarak değil, sevinerek söyleyeceğiz.’’

Boşanmak için 1 yıllık evlilik şart :
Yargıtay, en az bir yıl süren evliliklerde boşanma kararı verilebileceğini hatırlattı. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin Resmi Gazete’de yayımlanan kararında, Medeni Kanun’un 134. maddesinin üçüncü fıkrasının, evlilik en az bir yıl sürmüşse eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılacağını düzenlediği hatırlatıldı.

Bu süre dikkate alınmadan boşanma davasının kabul edilmesinin yasaya aykırı olduğuna dikkat çekildi.

Borçlu işadamları boşanıyor :
Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Başkanı Atıl Akkan, sanayici ve işadamlarının bankalara olan borçlarını ödeyememesi nedeniyle eşlerinden boşandığını belirterek, bundan sonraki sürecin işçi ailelerinde başlayacak sosyal patlamalar olduğunu ileri sürdü.

EBSO’nun geçmiş yıllarda vergi şampiyonu olan üyelerinin bir çoğunun büyük sıkıntı içinde olduğunu ifade eden Akkan, “İşadamları bankalara olan borçlarından dolayı evindeki eşya haciz yoluyla gitmesin diye eşlerinden boşanıyor.

İzmir’de binden fazla işadamı eşinden boşandı. Geçimsizlik ya da ailevi nedenler değil, banka borçları nedeniyle boşanıyorlar” dedi.

Boşanan boşanana :
Sanatçı Ebru Gündeş, sürpriz bir kararla 22 Aralık 2002 tarihinde evlendiği avukat Ömer Durak’tan, İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açtığı davanın 10 Nisan 2003 tarihli duruşmasında boşandı. Aralarında anlaşarak boşanma kararı alan çift, gerekçe olarak ‘’şiddetli geçimsizliği’’ gösterdi.

Ünlü şovmen Mehmet Ali Erbil de, Sedef Altıntaş ile yaklaşık 1.5 yıl süren evliliğini, 3 Temmuz 2003 tarihinde Kadıköy 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde yapılan duruşmada alınan boşanma kararıyla noktaladı.

Oyuncu Pınar Altuğ, askerdeki eşi Umut Elçioğlu’ndan, Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan davayla boşandı.

Sanatçı Özdemir Erdoğan da, 37 yıllık eşi Ayşe Erdoğan’dan, 25 Eylül 2003 tarihinde Şişli 1. Aile Mahkemesi’nde yapılan duruşmayla ayrıldı.

Türk Sanat Müziği sanatçısı Müşerref Akay, İsviçre’de yaşamak isteyen eşi Ekber Gence’den, Kadıköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 12 Haziran 2003 tarihinde görülen duruşmayla boşandı.

Bu arada, manken Şenay Akay’ın eşi Buğra Özçetin’den ayrılmak için İstanbul Aile Mahkemesi’nde, manken Yüksel Ak’ın da aynı zamanda meslektaşı olan eşi Şenol İpek’e İzmir Aile Mahkemesi’nde açtığı davalar, henüz sonuçlanmadı.

Emine Erdoğan çocuklu dul kadınlara kucak açtı :
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, varoşlardaki dul kadınlar için bütün milletvekili eşlerini seferber etti. Emine Erdoğan’ın organizasyonuyla toplanacak tüm geliri çocuklu dul kadınlara aktarılmak üzere kermes düzenlenecek.

Kermes, 26-27-28 Kasım 2004 tarihleri arasında Kocatepe Kültür Merkezi’nde yapılacak. Bayan Erdoğan’ın talimatıyla organize edilen kermesten elde edilen gelir, varoşlardaki çocuklu dul kadınlara verilecek.

Emine Erdoğan, tüm milletvekili eşlerinden memleketlerine ait yöresel eşyaları öncelikle bir depoda toplamalarını istedi.

Parti merkezinde bir depoda biriken eşyalar daha sonra kermeste görücüye çıkacak. Emine Erdoğan’ın kermese, Siirt’ten yöresel eşyalar getireceği belirtildi.

Bana akıllı efendi bir koca bul başkan :
N. Hanım pastaları yapmış, çörekleri E. Hanım getirmiş, kekler ise N. Hanım'ın maharetli ellerinden çıkmış. Ortalıkta nefis karanfilli bir çay buharı geziniyor. Çeyiz sandıklarından çıkarılmış rengarenk peçeteler lavanta kokuyor.

Bugünün şerefine, vazolardaki plastik çiçekler çıkarılıp yerine hakikileri konmuş. Güller, nergisler ve karanfiller renklendirmiş masaları. Küçük tepsileri, minik servis tabaklarını taşıyan genç kızların elleri pürtelaş.
Yaşlı kadınların müfettiş bakışları, masaları, sehpaların üzerindeki servis harekatını teftiş ediyor. Sabahın ilk saatlerinde, Bahçelievler Siyavuşpaşa'da bir evde yapılan bu hazırlıklar öğleden sonra bir kadınlar gününün başlayacağına işaret ediyor.

Ama saatler ilerleyip de hazırlıklar genişleyince, o günün normal bir kadın günü olmadığı anlaşılıyor. Komşulardan gelen bardak, tabak takviyesinden hanenin kalabalık olacağı da farkediliyor.

Gösterilen itinadan, tertipli düzenlemeden, çeşnilerin bolluğundan da gelecek konuğun ya da konukların çok önemli olduğu ortaya çıkıyor. Sonra kadınlar bir bir gelmeye başlıyor.

Odaları alt üst eden, koridorları bir kayak pisti gibi kullanan çocukların aşırmaları dışında tabaklardakilere kimse elini sürmüyor. Çiçek motifleri şeklinde ya da piramit şeklinde yerleştirilmiş kuru pastalardaki dizaynın bozulmaması için evsahipleri de misafirler de özen gösteriyor.

Başkan ne demek?
Nihayet, zil çalıyor ve gözlenen misafir kapıda beliriyor. Gelen konuk, alışılagelmişin tersine kadın değil bir erkek. Üstelik aileden biri değil bir yabancı. Ama onu herkes tanıyor, tek tek samimi bir şekilde elini sıktığı kadınlardan bir kısmının ismini de biliyor.

Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperek başköşede kendine ayrılmış koltuğa yerleşiyor ve kadınlara dönerek, ‘‘Eee hanımlar nasılsınız bakalım?’’ diye söze başlıyor.

Sonra gelsin çaylar börekler, konuşulsun siyasetler faslına geçiliyor. Hatırlı konuğun adı S. B., kendisi Bahçelievler Belediye Başkanı. İşte bu yüzden evdekilerin akrabası değil ama herkesin yakını.

Evdekilerden N. G., ‘‘Başkan demek sokakların, yolların, evlerin, çocukların geleceklerinin, parkların, çarşıların, bahçelerin emanet edildiği kişi demektir. Soluduğumuz havada bile onun dahli vardır.

Eğer çalışırsa temiz bir çevre, gürültüsüz yollar, çiçekli bahçeler olur. Ama tembel, beceriksiz, hırsız olursa bu tam bir felakettir’’ diye hatırlı şahsın değerinin altını çiziyor.

L. K. ise, ‘‘Bizim için milletvekilleri çok önemli değil. Çünkü onlar Ankara'ya gider. S. Bey'in durumu farklı. Biz onu hergün görürüz. Bir derdimiz olduğunda telefona sarılıp ya da kapısını çalıp derman isteriz’’ diye destekliyor N. Hanım'ı.
S. B. burada söze girip, ‘‘Evet evet... Her konuda beni ararlar. İSKİ bir çukur kazar, Saniye Teyze telefonu açıp, 'Günlerdir bu çukuru neden kapatmadın bakiyim' diye beni azarlar.

İGDAŞ'ın uçurumlarından beni sorumlu tutarlar. Elektrikleri kesilir müsebbibi olarak beni görürler. Yıllardır tek tek anlatırım: Bunların sorumlusu bizim belediyemiz değil, büyükşehir belediyesidir derim, dinletemem.

Anlarlar, anlarlar ama bir şekilde meseleleri çözeceğimi bildikleri için işleri benim sırtıma yüklemekten çekinmezler’’ diyor.

Sıra faaliyet raporunda :
Başkan'a ev toplantılarında karşılaştığı en ilginç soru ve sorunların neler olduğunu soruyoruz. Biraz düşünüp yanıtlıyor:

‘‘Ailenin kızı kaçırılmıştır; benden bulmamı isterler. Oğulları askerdedir; İstanbul'a tayin edilmesi için araya girmemi talep ederler. Geçenlerde dul bir ihtiyar kadın, 'Bana koca bul da evleneyim' dedi.

Ben de 'Teyze ben sana nereden koca bulayım Allah aşkına' dedim. Dinletemedim. Televizyonda görmüş: Bir belediye başkanı yaşlı dulları evlendiriyormuş. Ben ne kadar beceriksiz bir belediye başkanıymışım da kendisine bir koca bulamıyormuşum?’’

S.B., gittiği tüm evlere kadın yardımcılarını da yanında götürüyor. Onlar, sorunları tek tek not alıp rapor tutuyor ve sonra da işleri takip ediyor. Soru, istek ve dilek faslından sonra Başkan sadede gelip başlıyor anlatmaya.

Beş yıl boyunca yaptıklarının ve bundan sonra yapacaklarının dökümünü çıkarıyor. Bir nevi faaliyet raporu sunuyor. Kadınlar için yaptıklarını şöyle sıralıyor:

‘‘Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı ile birlikte, bir kreş kurduk. Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'ne ait Kadın Sığınma Evi'ni teftiş ettik. Tüm sergi salonlarını kadınlara ücretsiz tahsis ediyoruz.

Elişi, tiyatro, folklor, el sanatları, İngilizce, bilgisayar ve çeşitli meslek kurslarından hanımlar bedava yararlanıyor. Kariyer Moda Kursu ile kadınlara yönelik çalışmalar yapıyoruz.’’
S. B., kadınların özellikle yerel politikaya erkeklerden daha fazla ilgi gösterdiğini söylüyor. Çoğunlukla evde bulundukları için hanımların sokağın ve kentin sorunlarıyla daha fazla cebelleştiklerini söylüyor.

‘‘Bir de bazı hanımların kendi kadınlar günü geleneğini bu toplantılara taşımaları olmasa daha iyi olacak’’ diyor ve örnekliyor, ‘‘Bazı yaşlı teyzelerimiz, siyasi geleceğimi öğrenmek için kahve ya da kağıt falı bakmak için ısrar ediyorlar.

Ben de onlara, ‘‘Benim ve Bahçelievler'in siyasi geleceği kahve fincanında değil sizin illerinizdedir’’ diyorum ikna olup susuyorlar.

‘Aile reisi değil’ diye dullara konut verilmiyor :
Tahtalı Barajı, İzmir'i su derdinden kurtarırken, Bulgurca köylülerini yurtlarından etti. Evleri, arazileri sular altında kalacak köylülerden bazıları kendileri için yapılan konutlara geçme hazırlığı yaparken, bazıları başka yerde yeni hayat kurmak için kamulaştırma parası aldı.

Aile reisi sayılmayan dullar ise konut tahsis edilemediği için kaderlerine terkedildi. Yetkililer, yasa gereği dullara konut tahsisatı yapamadıklarını belirtirken, eşlerini kaybedip çocuklarıyla kalan kadınlar, çareyi devlet alehine dava açmakta buldu.

Köyde dul erkek bulunmadığı için sadece kendilerinin mağdur edildiğini belirtip, Burgurca'daki evlerin yıl sonuna kadar yıkılacağını hatırlatan dul kadınlar, eşleri öldü diye aile sayılmamalarına ve sokağa atılmalarına tepki gösterdiler.

Pancar'da yaptırılan konutlar ise tamamlandı. Tatil köyünü andıran yerleşim alanında yapılan 343 konutun yıl sonuna kadar sahiplerine verilmesi kararlaştırıldı.

3 oda 1 salondan oluşan 100'er metrekarelik iki katlı evlerin alt katları mantar üretimi ve tütün depolamaya uygun şekilde projelendirildi. 2 trilyon liraya malolan konutlardan Tahtalı Baraj havzasında evleri kamulaştırılan aileler yararlanacak.

İnsani açıdan yanlış :
Dul kadınlara konut tahsil edilmemesiyle ilgili olarak İzmir Büyükşehir Belediyesi Baş Hukuk Danışmanı Avukat Enis Dinçeroğlu, şunları söyledi: ‘‘1934 yılında çıkan kanun şu andaki hakları savunamaz.

Yasalar insanların mutluluğu, toplumun düzeni ve dirliği için vardır. Yasaların değişen koşullara göre uyarlanması gerekiyor. Aile birliğine boşanma, hele hele ölüm gibi elde olmayan nedenlerle son vermek zorunda kalan kadınların 1934 yılındaki yasaya mahkum edilmeleri bence yanlış.

Bu durumla sıkça karşılaşılmadığından gündeme gelmemiş, gerekli düzenleme yapılmamış olabilir. Dul kadınların böylesine bir ayrıma tabi tutulması insani açıdan da hiç doğru değil.’’

YASA NE DİYOR?
14 Haziran 1934 tarihinde kabul edilen 2510 sayılı İskan Kanunu'nun 16'ncı maddesi iskan edinmeyi düzenliyor. Buna göre: Karı ve koca bir aile olarak iskan edilir; Evlenmemiş çocuklar, çocuksuz erkek ve kadın dullar, ana ve baba ile veya bunlardan sağ olanı ile birlikte iskan görür.

Dullara iskan kolaylığı :
Dullara kolaylık sağlayan İskan Yasası'nda değişiklik öngören tasarı, dün TBMM Bayındırlık İmar Ulaştırma Komisyonu'nda kabul edildi. Uygulamada, baraj yapımı ve benzeri olaylar sonrasında ailelerin başka yerlere yerleştirilme işlemleri sırasında, çocuksuz erkek ve kadın dullar da, evlenmemiş çocuklar gibi ana ve baba ile birlikte iskan ediliyordu.

Bu durumda çocuksuz erkek ve kadın dulların hak kaybına ve mağduriyetine neden oluyordu. Tasarıda, çocuksuz erkek ve kadın dulların, evli çocuklar ve evli torunlar gibi başlı başına bir aile olarak iskan edilmesi öngörülüyor.

Dul olmak değil insan olmak önemli :
Ben boşanmış, dul kalmış hanımlarla ilgili olarak köşenizde yer alan mektubu ve sizin yazınızı görünce, kısaca bir şeyler söylemek istedim.

Dul hanımlara kötü gözle bakanlar için lütfen köşenizde yazar mısınız; Hz. Peygamberimizin en uzun süre evliliğini sürdürdüğü Hz. Hatice de dul bir hanımdı. Üstelik de yaş itibariyle çok büyüktü.

Peygamber eşlerinin birçoğu da duldu. Demek ki dul olmak değil, insan olmak önemli olan. Artık bitsin bu yanlış düşünceler.

Elbette, çok yerinde bir hatırlatma yapmışsınız. Zaten o devirde, savaşlar yüzünden kadınlar hep dul kalmış değiller miydi? Erkek sayısı giderek azalmıştı. Pek çok hüküm de o dönemin koşullarına uygun olarak veriliyordu.

Bugün ise boşanmaların giderek inanılmaz düzeyde artması nedeniyle, artık hiç kimsenin dul kadın ya da dul erkek diye burun bükmesi; boşanmış kadını küçümsemesi söz konusu bile olmamalı.

Haber Kaynağım :
http://www.kadinlaricin.net/