
İlk Kurşundan Bugüne...
Benim çocukluğumda şehrin nüfusu on bindi. Evleri tek katlıydı, toprak damlıydı. Devlet binalarının çatısı vardı sadece, yazlık ve kışlık olmak üzere tek sineması vardı, filmler geç gelirdi, ama bütün ahali seyrana gider gibi sinemaya gider, arada bir top sahasına inan helikopteri seyretmeye gitmek de bir sosyal faaliyetti.
Gazeteler bir gün sonra gelirdi, ama yine de herkes, eski meski demez, gazetesini alır okurdu. Okulları vardı ama öğretmenleri yoktu; biz lisedeyken fen derslerimize baytarlar, sosyal bilgilere şehirdeki tek avukat gelirdi.
Arada bir şehre çok bakımlı, çok güzel, sarışın memur kızları da gelirdi, hepimiz onlara aşık olurduk, ama hiç biri uzun süre kalmazdı. Biz yine yalnızlığımızla baş başa kalır, Sümbül’ün ardını hep merak eder dururduk.
Bana şu ana kadar yazdığım her şeyi veren, bin yıl daha yaşasam ve her gün yazı yazsam yetecek kadar malzeme bırakan şehrimi ardıma bırakıp buralara geldiğimde, arkamdan bir kurşun sesi duyuldu. “İlk kurşun” dediler ona, o da orada, Şemdinli’de patladı. Ve felaketimiz oldu!
Buna rağmen Hakkari sükunetini muhafaza etti. Sonra devlet dahiyane bir fikir buldu. Bütün köylerini boşalttı. On bin kişinin yaşaması gereken yere yüz bin kişi gelip yerleşti.
.
Bazı köylerden sadece dul kadınlar geldi, bütün erkekleri dağlarda ölmüştü.
Gelen herkes yaralıydı, çocukların kulaklarında ardı ardına patlayan silah sesleri yankılanıyordu.
.
Kimseye hiçbir iş yerini göstermediler, barınacak yer hak getire; üst üste istifleyip bıraktılar daracık bir yerde, sıkışmış, nefes alamaz bir halde...
Çocuk sürüleri yayıldı sokaklara. Babaları işsizdi, anneleri işsizdi, yabancıydı şehre, şehir kaldıramadı her şeyi, gittikçe şehirlikten çıktı, koca bir köye dönüştü çok kısa bir süre içinde.
Aşiretsel hukuk bozuldu, modern hukuk da bozulan hukukun yerine geçemedi. Tefecilik yaygınlaştı. Üstüne üstlük her gece kurşun sesleri Zap’ın sesini bastırdı. Umut tükendi, hayat çekilmez bir hal aldı. Devletin baskısı sınıf farkını ortadan kaldırdı.

Herkes bu baskıdan eşit şekilde payını aldı. Böylece şehrin varlıklı kesimi de devlete küstü. Artık insiyatif tamamen “partiye” geçti. Aşiret, kabile anlaşmazlıklarını devlet değil, “parti” çözmeye başladı.
Düğünlerde söylenen, yazının başında sözünü ettiğim türküler yavaş yavaş düğünlerde söylenemez oldu; on kişinin omuz omuza vererek bir ayin gibi “deme-çevirme” usulüyle söylediği türkülerin yerini “saz takımları” aldı.
O sazlar da geleneksel türküler yerine “gerilla mücadelesini” yücelten yeni ezgiler çalmaya başladı. Yeni kahramanlık türküleri eşliğinde gerdek gecelerine girildi, aynı türküler eşliğinde genç kızlarla oğlanlar dağların yolunu tuttu. Ve bugüne gelindi.
Yolun bittiği yerdir Hakkari... Van’dan gidersiniz oraya, oradan bir yere gitmek için tekrar Van’a dönmek zorundasınız. Her şey geç gelir oraya, televizyon, gazete, modalar, yeni siyasi fikirler, her şey...
Ama gelince de kalır orada. Biz gençliğimizde “İspanyol paça” pantolon giymeye başladığımızda orada, dünya çoktan “İtalyan kesime” geçmişti. Bütün bir seksenli yıllar, hatta doksanlı yılların ortalarına kadar savaşa hep “mesafeli” durdu Hakkari...
Ama sonra aniden bu mesafe ortadan kalktı. Şimdi en ön cephede onlar var! Belki hepimizin özlemi “barış” da oradan gelecek. Böylece şehre huzur gelir, oradan yayılır memlekete de...
Benim çocukluğumda şehrin nüfusu on bindi. Evleri tek katlıydı, toprak damlıydı. Devlet binalarının çatısı vardı sadece, yazlık ve kışlık olmak üzere tek sineması vardı, filmler geç gelirdi, ama bütün ahali seyrana gider gibi sinemaya gider, arada bir top sahasına inan helikopteri seyretmeye gitmek de bir sosyal faaliyetti.

Arada bir şehre çok bakımlı, çok güzel, sarışın memur kızları da gelirdi, hepimiz onlara aşık olurduk, ama hiç biri uzun süre kalmazdı. Biz yine yalnızlığımızla baş başa kalır, Sümbül’ün ardını hep merak eder dururduk.
Bana şu ana kadar yazdığım her şeyi veren, bin yıl daha yaşasam ve her gün yazı yazsam yetecek kadar malzeme bırakan şehrimi ardıma bırakıp buralara geldiğimde, arkamdan bir kurşun sesi duyuldu. “İlk kurşun” dediler ona, o da orada, Şemdinli’de patladı. Ve felaketimiz oldu!
Buna rağmen Hakkari sükunetini muhafaza etti. Sonra devlet dahiyane bir fikir buldu. Bütün köylerini boşalttı. On bin kişinin yaşaması gereken yere yüz bin kişi gelip yerleşti.
.

Gelen herkes yaralıydı, çocukların kulaklarında ardı ardına patlayan silah sesleri yankılanıyordu.
.
Kimseye hiçbir iş yerini göstermediler, barınacak yer hak getire; üst üste istifleyip bıraktılar daracık bir yerde, sıkışmış, nefes alamaz bir halde...
Çocuk sürüleri yayıldı sokaklara. Babaları işsizdi, anneleri işsizdi, yabancıydı şehre, şehir kaldıramadı her şeyi, gittikçe şehirlikten çıktı, koca bir köye dönüştü çok kısa bir süre içinde.
Aşiretsel hukuk bozuldu, modern hukuk da bozulan hukukun yerine geçemedi. Tefecilik yaygınlaştı. Üstüne üstlük her gece kurşun sesleri Zap’ın sesini bastırdı. Umut tükendi, hayat çekilmez bir hal aldı. Devletin baskısı sınıf farkını ortadan kaldırdı.

Herkes bu baskıdan eşit şekilde payını aldı. Böylece şehrin varlıklı kesimi de devlete küstü. Artık insiyatif tamamen “partiye” geçti. Aşiret, kabile anlaşmazlıklarını devlet değil, “parti” çözmeye başladı.
Düğünlerde söylenen, yazının başında sözünü ettiğim türküler yavaş yavaş düğünlerde söylenemez oldu; on kişinin omuz omuza vererek bir ayin gibi “deme-çevirme” usulüyle söylediği türkülerin yerini “saz takımları” aldı.
O sazlar da geleneksel türküler yerine “gerilla mücadelesini” yücelten yeni ezgiler çalmaya başladı. Yeni kahramanlık türküleri eşliğinde gerdek gecelerine girildi, aynı türküler eşliğinde genç kızlarla oğlanlar dağların yolunu tuttu. Ve bugüne gelindi.
Yolun bittiği yerdir Hakkari... Van’dan gidersiniz oraya, oradan bir yere gitmek için tekrar Van’a dönmek zorundasınız. Her şey geç gelir oraya, televizyon, gazete, modalar, yeni siyasi fikirler, her şey...

Ama sonra aniden bu mesafe ortadan kalktı. Şimdi en ön cephede onlar var! Belki hepimizin özlemi “barış” da oradan gelecek. Böylece şehre huzur gelir, oradan yayılır memlekete de...
Haber Kaynağım :
MUHSİN KIZILKAYA Makalesinden alınmıştır.
http://www.stargazete.com/