1940’ların sonu, ellilerin başları. Demokrat Parti’nin iktidardaki ilk yılları. Cumhuriyeti kuranlar yaşlanmış, Cumhuriyet ikinci kuşağını yetiştirmiş. Zonguldak Kozlu’da bıçkın bir delikanlı, Bayram. Erkek güzeli. Zaafı var. Kadınlara düşkün. Pek fazla ahlaki değerleri yok.
.
Kadının evli, dul ya da bekar olması önemli değil. Kendisinde de şeytan tüyü var. Kadınlar da ona ilgisiz kalamıyor. Bu nedenle hayatı her daim aksiyon. Bir de hazine testisi var. Çok simgesel. Ama neyi simgelediğini burada söylemeyelim. Kozlu’ dan Germencik’e kaçarken bile çıkınında taşımış boynuna iple nazar boncuğu asılı toprak testiyi.
.
Kozlu’da, kırdığı cevizlerin ardından, kasabanın kızgın erkeklerinin elinden, topal Muallim Fikret Bey sayesinde kurtuluyor. Bir zaaf anında Muallim Fikret’in elinden aldığı referans mektubuyla Germencik’de Emin Nail Bey’in kahyalığını yapan Kamil Bey’in yanına sığınıyor ve orada çalışmaya başlıyor. Kamil Bey Fikret’in erkek kardeşi.
Çiftlikte Kemal Bey’in kocasından ayrılan kızı Cavidan ve çiftlik sahibinin kızları Vehice, İsmet ve Nermin var. Civarda başka kadınlar da var. Mesela; Emin Nail Bey’in pek de dostça geçinemediği diğer bir toprak ağası Mehmet Asaf Bey’in kızı Gülfidan.
Bir de görevi gereği Germencik’de bulunan müfettişin kızı Ayşe’yi de unutmamak lazım. İçlerinde en güzelleri Ayşe mi yoksa Vehice mi karar vermek gayet güç.
Bu kadar kızın kadının arasında Bayram’ın başını belaya sokmadan durması mümkün değil. Tabi ki bir takım gönül ilişkileri kuruluyor ve bu ilişkiler çeşitli yerlerde yankı buluyor.
Kitapta çok çeşitli karakterler var. Çiftlik sahibi Emin Nail Bey’in fazla zarif, iyi eğitimli, toprağa yabancı oğlu Cumhur, ilk eşinin ölümünden sonra evlendiği, kızlarının annesi Ferhunde Hanım, devletin adamı olarak çalışan, tam olarak neci ve kim olduğu bilinmeyen, zenginlerin devletle olan müşküllerini halleden Necip Bey, Vehice’ye gönül vermiş Üsteğmen Fuat Bey. Kozlu’da bıraktığımız, Muallim Fikret’in düşmanı, dedikoducu Kör İrfan.
Yaşanan olaylar herkesin gözünden ayrı ayrı anlatılıyor. Kitabın her bir bölümü başka bir kahramanın ağzından yazılmış. Bir taraftan farklı kişilerin ağzından anlatılan romanın olay örgüsünü takip ederken, diğer taraftan aynı olayın farklı kişilerce nasıl değerlendirildiğini de görme fırsatını yakılıyoruz.
Yani yazar, kimi zaman genç bir kadın oluyor, kimiz zaman faşist bir düzen düşkünü, kim zaman cetvel gibi doğru bir müfettiş, kimi zaman gözü çöplükte kalmış yaşlı bir toprak ağası, yada gözü oynaşta, biraz hafif meşrep bir hatun ya da kızının oynaşına göz yummak zorunda kalan ve bunu kendine kabul ettirtmeye çalışan bir baba.
Hikaye Bayramın tam ortasında yer aldığı cinsel içerikli bir macera ve ilişkiler yumağı olarak devam ederken, biz roman kahramanlarının kişiliğinde ve onların ağzından Cumhuriyetin yetiştirdiği ve şekillendirdiği insan tiplemelerinden oluşan bir Türkiye panoramasını gözlemleme şansına sahip oluyoruz.
Bölümden bölüme yani kişiden kişiye geçerken, anlatan kahramanın kullandığı dilde gözümüzü tırmalayan, karakteri yansıtmayan hiç bir ifade yok. Hikayeyi kim anlatıyorsa, okuyucu olarak kendimizi onunla baş başa buluyoruz.
Kitabın yazarı hakkında kitapta sadece şöyle bir bilgi var.
“KEMAL SAFA GÜNTEKİN. Altmışlı yıllarda doğdu. Ankara’da yaşıyor. Mahlas kullanarak çeşitli roman ve inceleme kitapları yazdı. Çift kişilikli olduğuna inanıyor.”
Kitabı okuduktan sonra, ne çift kişiliklisi kardeşim, çoğul kişilikli demek istedim. Hikayenin özellikle sonunu çok beğendiğimi söyleyip, sizlerin de okumasını tavsiye ediyorum.
Not: Çok çağrışımlı kolaj ismi, hakkında ulaşılamayan bilgiler ve ilk kitabında konuşturduğu bir sürü karakter nedeniyle Kemal Safa Güntekin’in kimliği çevresinde bir merak halkası oluşmuş. Yazarın http://kemalsafaguntekin.blogspot.com/ adresindeki bloğunda sekreteri Anjelik’le yaptığı bir konuşma/görüşme var.
Haber Kaynağım :
http://www.neokudum.comKadının evli, dul ya da bekar olması önemli değil. Kendisinde de şeytan tüyü var. Kadınlar da ona ilgisiz kalamıyor. Bu nedenle hayatı her daim aksiyon. Bir de hazine testisi var. Çok simgesel. Ama neyi simgelediğini burada söylemeyelim. Kozlu’ dan Germencik’e kaçarken bile çıkınında taşımış boynuna iple nazar boncuğu asılı toprak testiyi.
.
Kozlu’da, kırdığı cevizlerin ardından, kasabanın kızgın erkeklerinin elinden, topal Muallim Fikret Bey sayesinde kurtuluyor. Bir zaaf anında Muallim Fikret’in elinden aldığı referans mektubuyla Germencik’de Emin Nail Bey’in kahyalığını yapan Kamil Bey’in yanına sığınıyor ve orada çalışmaya başlıyor. Kamil Bey Fikret’in erkek kardeşi.
Çiftlikte Kemal Bey’in kocasından ayrılan kızı Cavidan ve çiftlik sahibinin kızları Vehice, İsmet ve Nermin var. Civarda başka kadınlar da var. Mesela; Emin Nail Bey’in pek de dostça geçinemediği diğer bir toprak ağası Mehmet Asaf Bey’in kızı Gülfidan.
Bir de görevi gereği Germencik’de bulunan müfettişin kızı Ayşe’yi de unutmamak lazım. İçlerinde en güzelleri Ayşe mi yoksa Vehice mi karar vermek gayet güç.
Bu kadar kızın kadının arasında Bayram’ın başını belaya sokmadan durması mümkün değil. Tabi ki bir takım gönül ilişkileri kuruluyor ve bu ilişkiler çeşitli yerlerde yankı buluyor.
Kitapta çok çeşitli karakterler var. Çiftlik sahibi Emin Nail Bey’in fazla zarif, iyi eğitimli, toprağa yabancı oğlu Cumhur, ilk eşinin ölümünden sonra evlendiği, kızlarının annesi Ferhunde Hanım, devletin adamı olarak çalışan, tam olarak neci ve kim olduğu bilinmeyen, zenginlerin devletle olan müşküllerini halleden Necip Bey, Vehice’ye gönül vermiş Üsteğmen Fuat Bey. Kozlu’da bıraktığımız, Muallim Fikret’in düşmanı, dedikoducu Kör İrfan.
Yaşanan olaylar herkesin gözünden ayrı ayrı anlatılıyor. Kitabın her bir bölümü başka bir kahramanın ağzından yazılmış. Bir taraftan farklı kişilerin ağzından anlatılan romanın olay örgüsünü takip ederken, diğer taraftan aynı olayın farklı kişilerce nasıl değerlendirildiğini de görme fırsatını yakılıyoruz.
Yani yazar, kimi zaman genç bir kadın oluyor, kimiz zaman faşist bir düzen düşkünü, kim zaman cetvel gibi doğru bir müfettiş, kimi zaman gözü çöplükte kalmış yaşlı bir toprak ağası, yada gözü oynaşta, biraz hafif meşrep bir hatun ya da kızının oynaşına göz yummak zorunda kalan ve bunu kendine kabul ettirtmeye çalışan bir baba.
Hikaye Bayramın tam ortasında yer aldığı cinsel içerikli bir macera ve ilişkiler yumağı olarak devam ederken, biz roman kahramanlarının kişiliğinde ve onların ağzından Cumhuriyetin yetiştirdiği ve şekillendirdiği insan tiplemelerinden oluşan bir Türkiye panoramasını gözlemleme şansına sahip oluyoruz.
Bölümden bölüme yani kişiden kişiye geçerken, anlatan kahramanın kullandığı dilde gözümüzü tırmalayan, karakteri yansıtmayan hiç bir ifade yok. Hikayeyi kim anlatıyorsa, okuyucu olarak kendimizi onunla baş başa buluyoruz.
Kitabın yazarı hakkında kitapta sadece şöyle bir bilgi var.
“KEMAL SAFA GÜNTEKİN. Altmışlı yıllarda doğdu. Ankara’da yaşıyor. Mahlas kullanarak çeşitli roman ve inceleme kitapları yazdı. Çift kişilikli olduğuna inanıyor.”
Kitabı okuduktan sonra, ne çift kişiliklisi kardeşim, çoğul kişilikli demek istedim. Hikayenin özellikle sonunu çok beğendiğimi söyleyip, sizlerin de okumasını tavsiye ediyorum.
Not: Çok çağrışımlı kolaj ismi, hakkında ulaşılamayan bilgiler ve ilk kitabında konuşturduğu bir sürü karakter nedeniyle Kemal Safa Güntekin’in kimliği çevresinde bir merak halkası oluşmuş. Yazarın http://kemalsafaguntekin.blogspot.com/ adresindeki bloğunda sekreteri Anjelik’le yaptığı bir konuşma/görüşme var.
Haber Kaynağım :