KUR'AN, İNCİL VE TEVRAT'IN SÜMER'DEKİ KÖKENİ
Ebru Eğinlioğlu: En ilgimi çeken kitaplarınızın isimlerinden biri, Kur’ an, İncil ve Tevrat’ ın Sümer’ de ki Kökeni isimli kitabınız, bu kitabı biraz anlatır mısınız.
Muazzez İlmiye Çığ: Evet o kitabım çok tutuldu. Çok yararlanan oldu. Bizim meslektaşlarla ilgili yapılan bir kitaptı. Dedim ki, acaba, Kur’ an ve Tevrat ile nasıl karşılaştırabilir ve halkıma nasıl faydalı bilgiler verebilirim diye düşündüm, bu çalışmayı hazırladım.
Ebru Eğinlioğlu: İki kutsal kitapta, birbiriyle örtüşen yönleri mi vurguladınız?
Muazzez İlmiye Çığ: Tabii, aynı kaynaktan, yani Sümer’ den pek çok bilginin bu her iki kutsal kitapta da olduğunu gördük.
Ebru Eğinlioğlu: Yani bu dinlerin esasları, Sümer’ lerin inançlarıyla benzerlikler mi taşıyor?
Muazzez İlmiye Çığ: Onlar da önce çok Tanrılı din inancı var. Sonra kurban olayı var. Onlar da kurbanı Tanrı’ ları adına kesiyor. Birisi hastalandığında kesiyorlar ama bir din adamı kesiyor onlarda, çok temizleniyor, bir sürü şartları var. Öyle eline bıçağı alan kesemiyor.
Ebru Eğinlioğlu: Ama bizde de öyle değil mi? Biz de de temiz şartlarla kesiliyor.
Muazzez İlmiye Çığ: Yok her zaman öyle olmuyor, hep görüyoruz, kaçan danaları kasaplar yakaladığı yerde kesiyor, yaralıyor. Çirkin görüntüler oluyor. O adet yani o zamandan kalma, tarımcılık zamanından kalma bir adet. Ama ben buna karşıyım. Çünkü bir sürü aç insan varken, bunlar kesiliyor, özellikle de taşra da, eşe, dosta dağıtılıyor.
Ebru Eğinlioğlu: Peki uygun şartlarda kesilse, özel yerlerde, hijyen koşullarda yine mi, kurban kesimine karşısınız?
Muazzez İlmiye Çığ: Ben bu olaya hayvan katliamı diyorum. Ben et yemeyi de sevmiyorum aslında. Hayvanların kesildiğini düşündüğüm zaman ben vicdanen rahatsızlık hissediyorum.
"Başı örtülü fahişeler"
Ebru Eğinlioğlu: Bir diğer enteresan kitabınız da, Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği..
Muazzez İlmiye Çığ: Evet ben orada, dinle ilgili yazdığım 3 kitaptan biridir. Tevrat’ ta bazı bölümler vardır, tam anlaşılmamış, Sümer’ lere dayanarak, bu konuları açıkladım. Sümer döneminde mabetlerde, bir çok vazifeli kadınlar var. Bunlar, şarkı söylüyor, dans ediyor, fahişelik yapıyor.
Mantığı da şu; Tanrı’ ları kızdırmamak adına, eğlence için kadınları kullanıyorlar. Tanrılar, şunu yapın bunu yapın demiyor ama inanışları gereği kendiliklerinden böyle eğlenceler yapıyorlar. Bir kısım kadın da seks köleliği yapıyor. Tanrı’ nın işini yapıyorlar.
Temeli de, Sümer’ ler de nasıl yemek yiyorsun, seks de öyle onlar için günah bir kavram değil, çok doğal bir durum. Gençlere bir nevi seks terbiyesi yapıyorlar. Gılgamış’ ta da vardır bu olay, mesela Gılgamış’ a mabetten böyle başını örtmüş bir kadın gönderiyorlar. Konuşmayı ve seks yapmayı öğretiyor.
Ebru Eğinlioğlu: Fahişeler mi başlarını örtmüşler.
O fahişeler aslında kutsal sınıfında
Muazzez İlmiye Çığ: Evet, onlara fahişe demek çok doğru değil, o kadınlar kutsal sınıfta aslında.
Ebru Eğinlioğlu: Bakış açısını değiştirince tabii o şekilde oluyor. Peki kutsal olmayan fahişeler de mi var?
Muazzez İlmiye Çığ: Tabii var.
Türban veya başörtüsü dini değil
Ebru Eğinlioğlu: Başörtüsünün Sümerlere dayandığını söylüyorsunuz, sonra nasıl bir tarihsel süreci var başörtünün?
Muazzez İlmiye Çığ: Sonra bir Asur Kralı çıkıyor, bütün evli ve dul kadınlar, başlarını örtecek diyor. Diğer seks yapan kadınlardan ayrılıyor.
Ebru Eğinlioğlu: O zaman, Anadolu tarihine baktığımız zaman bizim için konuşa konuşa bitmeyen türban konusu dini bir temele dayanmıyor. Fahişelerle, normal kadınları birbirinden ayırt etmek için yapılmış bir uygulamaya dayanıyor.
Muazzez İlmiye Çığ: Yok kızım dini değil bakın bu Kur’ an da da var. Bir ayrım yapmak için, Mekke’ de ilkönce İslamiyet’ te başörtü yok. Peygamberimiz Medine’ ye geçtikten sonra başlıyor O da neden?
Peygamber’ in, karıları, kızları ve cariyeleri var. Kızları ve karılarını, Medine’ de tanımıyorlar, o dönemde cariyeler mal olarak görüldüğü için, bu ayrımı yapmak adına, Peygamber kızları ve karısının örtünmesini istiyor.
Ebru Eğinlioğlu: Bu adet te günümüze kadar geliyor, yani mantığı bu mu?
Muazzez İlmiye Çığ: Evet, öyle ki, Hristiyanlık’ ta da çarşaf var biliyor musunuz. Onlardan İslamiyet’ e geçmiş. Ben görünce çok şaşırdım. Zaten Meryem Ana’ nın da başı örtülüdür. Biraz da erkeklerin işine gelmiş, kadınları kapatmak.
Ebru Eğinlioğlu: Bu konuyu çok güzel açıkladınız aslında.
Kadınlar Atatürk'ten önce başarılarını açmaya başladı
Muazzez İlmiye Çığ: Cumhuriyet tarihine baktığımızda ne yaptık, laiklik getirdik. Bu nedir, din inancı kimse kimseye karışmayacak, kimseye de fikrini kabul ettirmeyecek bu kavram aslında demokrasinin de anası. Atatürk’ ten evvel aslında kadınlar açılmaya başladılar. O da nasıl biliyor musunuz?
1. Cihan Savaşı’ nda, hastanelere yaralı askerler geliyor. Bakacak hastabakıcı yok, öyle olunca kadınlar, peçelerini kaldırıp hasta bakmaya başlıyorlar. Tabii dinciler buna çok tepki gösteriyor, kıyametler kopuyor ama kadınlar dinlemiyor. 1924-1925 ler de hep başlar resimlerde, okullarda zaten hep açık.
Laiklikten sonra, erkeklere, sarık, cübbe, kadınlara çarşaf, gibi dini gösterge sayılacak kıyafetler devlet kurumlarında yasaklandı. Kadın da, bu dini uygulamanın en gözüken tarafı. Kur’ an kursları, İmam Hatip’ lere küçücük kız çocuklarını yolladılar.
İmam Hatip’ te baş örttürdüler, halbuki diyanet te de kadın din görevlisi yok. Niye yani. Bunlar Cumhuriyet’ in temeline zarar veren hareketler. Atatürk kadınların sadece çarşaflarını çıkarttırdı, ne ceza verdi, ne bir şey, sadece ihtar gönderdiler, kazalara, vilayetlere yoksa bir zorlama falan olmadı.
Bu gün benim tanıdığım çok fakir ama çalışkan bir kızı mesela başını örttürdüler, aylığa bağladılar. Şimdi başını örtene servet döküyor.
Ebru Eğinlioğlu: Eğitim için mi para veriyorlar?
Muazzez İlmiye Çığ: Evet, benim yanımda çalışan bir kadın var mesela, bir aile tanıyormuş, çok fakirlermiş, araba almışlar, ev alıyorlarmış. Kadınların başını örttürüp, adamı camiye yolluyorlarmış ve bunun karşılığında da para veriyorlarmış. İnsanlar fakir ne yapsın ama bu zihniyet çok tehlikeli.
Ebru Eğinlioğlu: Peki o zaman sizce bu durum bu kadar organize yapılıyorsa, Türkiye için bir şeriat tehlikesi mi görüyorsunuz?
Muazzez İlmiye Çığ: Tabii hem de nasıl gider. Çünkü bakın oralarda okuyanlar diyor ki, din uğruna insan öldürülebilir. Kafalarına çocuk yaştan öyle giriliyor.
Ebru Eğinlioğlu: O zaman askeri darbeden korkmak yerine, şeriat korkusu daha mı ağır basmalı?
Muazzez İlmiye Çığ: Asıl ondan korksunlar, askerden bu ülkeye zarar gelmez. Onun için korkuyorlar, çok büyük tehlike görüyorum. Bizleri dinsiz olarak görüyorlar, sizi böyle görseler, ne yaparlar. Reklamda gördüğü kadından rahatsız olan bir erkek grubu var. Ancak kapalı olursa, kadına benzemezse, güvenli görüyor. Erkek olarak kendine güvenmiyor, bunu aşmaları gerekir.
Ebru Eğinlioğlu: Belki masum samimi dini inançlı insanlar da, böyle kötü niyetli insanlar varsa, onların oyunlarına geliyor.
Muazzez İlmiye Çığ: Aklını oynatan bu din işleriyle aklını bozan insanlar var.
Haber Kaynağım :
http://www.haberajans.com/
Ebru Eğinlioğlu: En ilgimi çeken kitaplarınızın isimlerinden biri, Kur’ an, İncil ve Tevrat’ ın Sümer’ de ki Kökeni isimli kitabınız, bu kitabı biraz anlatır mısınız.
Muazzez İlmiye Çığ: Evet o kitabım çok tutuldu. Çok yararlanan oldu. Bizim meslektaşlarla ilgili yapılan bir kitaptı. Dedim ki, acaba, Kur’ an ve Tevrat ile nasıl karşılaştırabilir ve halkıma nasıl faydalı bilgiler verebilirim diye düşündüm, bu çalışmayı hazırladım.
Ebru Eğinlioğlu: İki kutsal kitapta, birbiriyle örtüşen yönleri mi vurguladınız?
Muazzez İlmiye Çığ: Tabii, aynı kaynaktan, yani Sümer’ den pek çok bilginin bu her iki kutsal kitapta da olduğunu gördük.
Ebru Eğinlioğlu: Yani bu dinlerin esasları, Sümer’ lerin inançlarıyla benzerlikler mi taşıyor?
Muazzez İlmiye Çığ: Onlar da önce çok Tanrılı din inancı var. Sonra kurban olayı var. Onlar da kurbanı Tanrı’ ları adına kesiyor. Birisi hastalandığında kesiyorlar ama bir din adamı kesiyor onlarda, çok temizleniyor, bir sürü şartları var. Öyle eline bıçağı alan kesemiyor.
Ebru Eğinlioğlu: Ama bizde de öyle değil mi? Biz de de temiz şartlarla kesiliyor.
Muazzez İlmiye Çığ: Yok her zaman öyle olmuyor, hep görüyoruz, kaçan danaları kasaplar yakaladığı yerde kesiyor, yaralıyor. Çirkin görüntüler oluyor. O adet yani o zamandan kalma, tarımcılık zamanından kalma bir adet. Ama ben buna karşıyım. Çünkü bir sürü aç insan varken, bunlar kesiliyor, özellikle de taşra da, eşe, dosta dağıtılıyor.
Ebru Eğinlioğlu: Peki uygun şartlarda kesilse, özel yerlerde, hijyen koşullarda yine mi, kurban kesimine karşısınız?
Muazzez İlmiye Çığ: Ben bu olaya hayvan katliamı diyorum. Ben et yemeyi de sevmiyorum aslında. Hayvanların kesildiğini düşündüğüm zaman ben vicdanen rahatsızlık hissediyorum.
"Başı örtülü fahişeler"
Ebru Eğinlioğlu: Bir diğer enteresan kitabınız da, Bereket Kültü ve Mabet Fahişeliği..
Muazzez İlmiye Çığ: Evet ben orada, dinle ilgili yazdığım 3 kitaptan biridir. Tevrat’ ta bazı bölümler vardır, tam anlaşılmamış, Sümer’ lere dayanarak, bu konuları açıkladım. Sümer döneminde mabetlerde, bir çok vazifeli kadınlar var. Bunlar, şarkı söylüyor, dans ediyor, fahişelik yapıyor.
Mantığı da şu; Tanrı’ ları kızdırmamak adına, eğlence için kadınları kullanıyorlar. Tanrılar, şunu yapın bunu yapın demiyor ama inanışları gereği kendiliklerinden böyle eğlenceler yapıyorlar. Bir kısım kadın da seks köleliği yapıyor. Tanrı’ nın işini yapıyorlar.
Temeli de, Sümer’ ler de nasıl yemek yiyorsun, seks de öyle onlar için günah bir kavram değil, çok doğal bir durum. Gençlere bir nevi seks terbiyesi yapıyorlar. Gılgamış’ ta da vardır bu olay, mesela Gılgamış’ a mabetten böyle başını örtmüş bir kadın gönderiyorlar. Konuşmayı ve seks yapmayı öğretiyor.
Ebru Eğinlioğlu: Fahişeler mi başlarını örtmüşler.
O fahişeler aslında kutsal sınıfında
Muazzez İlmiye Çığ: Evet, onlara fahişe demek çok doğru değil, o kadınlar kutsal sınıfta aslında.
Ebru Eğinlioğlu: Bakış açısını değiştirince tabii o şekilde oluyor. Peki kutsal olmayan fahişeler de mi var?
Muazzez İlmiye Çığ: Tabii var.
Türban veya başörtüsü dini değil
Ebru Eğinlioğlu: Başörtüsünün Sümerlere dayandığını söylüyorsunuz, sonra nasıl bir tarihsel süreci var başörtünün?
Muazzez İlmiye Çığ: Sonra bir Asur Kralı çıkıyor, bütün evli ve dul kadınlar, başlarını örtecek diyor. Diğer seks yapan kadınlardan ayrılıyor.
Ebru Eğinlioğlu: O zaman, Anadolu tarihine baktığımız zaman bizim için konuşa konuşa bitmeyen türban konusu dini bir temele dayanmıyor. Fahişelerle, normal kadınları birbirinden ayırt etmek için yapılmış bir uygulamaya dayanıyor.
Muazzez İlmiye Çığ: Yok kızım dini değil bakın bu Kur’ an da da var. Bir ayrım yapmak için, Mekke’ de ilkönce İslamiyet’ te başörtü yok. Peygamberimiz Medine’ ye geçtikten sonra başlıyor O da neden?
Peygamber’ in, karıları, kızları ve cariyeleri var. Kızları ve karılarını, Medine’ de tanımıyorlar, o dönemde cariyeler mal olarak görüldüğü için, bu ayrımı yapmak adına, Peygamber kızları ve karısının örtünmesini istiyor.
Ebru Eğinlioğlu: Bu adet te günümüze kadar geliyor, yani mantığı bu mu?
Muazzez İlmiye Çığ: Evet, öyle ki, Hristiyanlık’ ta da çarşaf var biliyor musunuz. Onlardan İslamiyet’ e geçmiş. Ben görünce çok şaşırdım. Zaten Meryem Ana’ nın da başı örtülüdür. Biraz da erkeklerin işine gelmiş, kadınları kapatmak.
Ebru Eğinlioğlu: Bu konuyu çok güzel açıkladınız aslında.
Kadınlar Atatürk'ten önce başarılarını açmaya başladı
Muazzez İlmiye Çığ: Cumhuriyet tarihine baktığımızda ne yaptık, laiklik getirdik. Bu nedir, din inancı kimse kimseye karışmayacak, kimseye de fikrini kabul ettirmeyecek bu kavram aslında demokrasinin de anası. Atatürk’ ten evvel aslında kadınlar açılmaya başladılar. O da nasıl biliyor musunuz?
1. Cihan Savaşı’ nda, hastanelere yaralı askerler geliyor. Bakacak hastabakıcı yok, öyle olunca kadınlar, peçelerini kaldırıp hasta bakmaya başlıyorlar. Tabii dinciler buna çok tepki gösteriyor, kıyametler kopuyor ama kadınlar dinlemiyor. 1924-1925 ler de hep başlar resimlerde, okullarda zaten hep açık.
Laiklikten sonra, erkeklere, sarık, cübbe, kadınlara çarşaf, gibi dini gösterge sayılacak kıyafetler devlet kurumlarında yasaklandı. Kadın da, bu dini uygulamanın en gözüken tarafı. Kur’ an kursları, İmam Hatip’ lere küçücük kız çocuklarını yolladılar.
İmam Hatip’ te baş örttürdüler, halbuki diyanet te de kadın din görevlisi yok. Niye yani. Bunlar Cumhuriyet’ in temeline zarar veren hareketler. Atatürk kadınların sadece çarşaflarını çıkarttırdı, ne ceza verdi, ne bir şey, sadece ihtar gönderdiler, kazalara, vilayetlere yoksa bir zorlama falan olmadı.
Bu gün benim tanıdığım çok fakir ama çalışkan bir kızı mesela başını örttürdüler, aylığa bağladılar. Şimdi başını örtene servet döküyor.
Ebru Eğinlioğlu: Eğitim için mi para veriyorlar?
Muazzez İlmiye Çığ: Evet, benim yanımda çalışan bir kadın var mesela, bir aile tanıyormuş, çok fakirlermiş, araba almışlar, ev alıyorlarmış. Kadınların başını örttürüp, adamı camiye yolluyorlarmış ve bunun karşılığında da para veriyorlarmış. İnsanlar fakir ne yapsın ama bu zihniyet çok tehlikeli.
Ebru Eğinlioğlu: Peki o zaman sizce bu durum bu kadar organize yapılıyorsa, Türkiye için bir şeriat tehlikesi mi görüyorsunuz?
Muazzez İlmiye Çığ: Tabii hem de nasıl gider. Çünkü bakın oralarda okuyanlar diyor ki, din uğruna insan öldürülebilir. Kafalarına çocuk yaştan öyle giriliyor.
Ebru Eğinlioğlu: O zaman askeri darbeden korkmak yerine, şeriat korkusu daha mı ağır basmalı?
Muazzez İlmiye Çığ: Asıl ondan korksunlar, askerden bu ülkeye zarar gelmez. Onun için korkuyorlar, çok büyük tehlike görüyorum. Bizleri dinsiz olarak görüyorlar, sizi böyle görseler, ne yaparlar. Reklamda gördüğü kadından rahatsız olan bir erkek grubu var. Ancak kapalı olursa, kadına benzemezse, güvenli görüyor. Erkek olarak kendine güvenmiyor, bunu aşmaları gerekir.
Ebru Eğinlioğlu: Belki masum samimi dini inançlı insanlar da, böyle kötü niyetli insanlar varsa, onların oyunlarına geliyor.
Muazzez İlmiye Çığ: Aklını oynatan bu din işleriyle aklını bozan insanlar var.
Haber Kaynağım :
http://www.haberajans.com/