Kameraman Mücahit Akagündüz, ABD işgalindeki Irak'ta yaşadıklarını kaleme aldı. Katliamın yaşandığı topraklarda geçirdiği altı ayın acı dolu anılarını 'Direnişçi' adlı bir kitapta toplayan Akgündüz, "Benim çektiğim ve sizin izlediğiniz o can yakıcı görüntüler Bağdat'ı anlatmaya yetmez" dedi.
KIYAMETE TANIK OLDUM :
Kaynak Yayınları'ndan çıkan Direnişçi, işgalin ilk yıllarında cehenneme dönen Irak'tan gelen ve neredeyse normalleşen "Bağdat'ta bomba patladı, 30 ölü" haberlerinden çok daha fazlasını anlatıyor.
Bağdat'ın yanı sıra Felluce, Kut ve Omara gibi ağır hasar almış şehirlerde savaşın gölgesinde süren gündelik hayata ilişkin gözlemlerini aktaran Akagündüz, bir kıyamet manzarasını andıran olay yerine ilk giden ve oradan son çıkan kişi olmanın ağırlığını uzun süre üzerinden atamamış.
Amerikalı askerlerin kullandığı misket bombalarıyla yaralanmış çocuklarının ölümünü bekleyen, evi yıkıldığı ve eşi kaybolduğu için çocuklarıyla bir tuvalet köşesinde yaşayan Iraklı annelerin kederini paylaşan Akagündüz; "Bu kitabı okurken mazlum Iraklıların evine konuk olacaksınız.
Yanınızda arabalar patlayacak, başınıza havanlar yağacak. Aç kalacaksınız, çaresiz kalacaksınız. Eviniz yanacak, yakınlarınız kaybolacak. Sonra birden, sanki bir savaş ülkesinde değilmişsiniz gibi neşeli bir gün doğacak. Güneşi görmek hiç bu kadar sevindiremezdi sizi. Sevinç mi? Yaşadığınız için sevinememek neymiş onu da Bağdat söylesin" diyor.
KEFENİMİ DE ALIP GİTTİM :
15 yıllık meslek hayatında Irak'ın gördüğü ilk savaş ülkesi olduğunu belirten Akgündüz, savaşın iğrenç yüzüyle ilk defa bu ülkede tanıştığını söylüyor ve ekliyor "Bir savaş ülkesinde hayata dair bu kadar çok şey öğreneceğimi hiç tahmin etmezdim."
Irak'a ayak bastığında neyle karşılaşacağını bilmediğini ifade eden Akgündüz yola çıkarken nasıl bir hazırlık yaptığını ise şöyle anlatıyor: "Irak'tan geri dönüp dönemeyeceğimi bile bilmiyordum. Bu yüzden bavulumun altına kefenimi de alıp gitmiştim. Kefenim hazırdı, tek düşüncem bu halk için bir şeyler yapmaktı.
Onların haberlerini dünyaya duyurmak benim habercilik vazifemdi. Haberi çekince işim bitmeyecekti. Belki bir Bağdatlının duasını alırım diyordum." Iraklıların umudunun her geçen gün azaldığını belirten kameraman "Her akşam evine sağ salim gelebiliyorsa evin babası, oturup şükrediyorlar.
Kimsenin hayattan bir beklentisi kalmamış. Her geçen gün durumun daha da kötüye gitmesi, insanlar üzerinde onarılamayacak travmalara yol açıyor. Ülkede şu anda bir milyondan fazla dul kadın olduğu söyleniyor" diyor.
Haber Kaynağım :
Gazeteci ŞAMİL KUCUR / İSTANBUL Makalesidir.
http://yenisafak.com.tr
KIYAMETE TANIK OLDUM :
Kaynak Yayınları'ndan çıkan Direnişçi, işgalin ilk yıllarında cehenneme dönen Irak'tan gelen ve neredeyse normalleşen "Bağdat'ta bomba patladı, 30 ölü" haberlerinden çok daha fazlasını anlatıyor.
Bağdat'ın yanı sıra Felluce, Kut ve Omara gibi ağır hasar almış şehirlerde savaşın gölgesinde süren gündelik hayata ilişkin gözlemlerini aktaran Akagündüz, bir kıyamet manzarasını andıran olay yerine ilk giden ve oradan son çıkan kişi olmanın ağırlığını uzun süre üzerinden atamamış.
Amerikalı askerlerin kullandığı misket bombalarıyla yaralanmış çocuklarının ölümünü bekleyen, evi yıkıldığı ve eşi kaybolduğu için çocuklarıyla bir tuvalet köşesinde yaşayan Iraklı annelerin kederini paylaşan Akagündüz; "Bu kitabı okurken mazlum Iraklıların evine konuk olacaksınız.
Yanınızda arabalar patlayacak, başınıza havanlar yağacak. Aç kalacaksınız, çaresiz kalacaksınız. Eviniz yanacak, yakınlarınız kaybolacak. Sonra birden, sanki bir savaş ülkesinde değilmişsiniz gibi neşeli bir gün doğacak. Güneşi görmek hiç bu kadar sevindiremezdi sizi. Sevinç mi? Yaşadığınız için sevinememek neymiş onu da Bağdat söylesin" diyor.
KEFENİMİ DE ALIP GİTTİM :
15 yıllık meslek hayatında Irak'ın gördüğü ilk savaş ülkesi olduğunu belirten Akgündüz, savaşın iğrenç yüzüyle ilk defa bu ülkede tanıştığını söylüyor ve ekliyor "Bir savaş ülkesinde hayata dair bu kadar çok şey öğreneceğimi hiç tahmin etmezdim."
Irak'a ayak bastığında neyle karşılaşacağını bilmediğini ifade eden Akgündüz yola çıkarken nasıl bir hazırlık yaptığını ise şöyle anlatıyor: "Irak'tan geri dönüp dönemeyeceğimi bile bilmiyordum. Bu yüzden bavulumun altına kefenimi de alıp gitmiştim. Kefenim hazırdı, tek düşüncem bu halk için bir şeyler yapmaktı.
Onların haberlerini dünyaya duyurmak benim habercilik vazifemdi. Haberi çekince işim bitmeyecekti. Belki bir Bağdatlının duasını alırım diyordum." Iraklıların umudunun her geçen gün azaldığını belirten kameraman "Her akşam evine sağ salim gelebiliyorsa evin babası, oturup şükrediyorlar.
Kimsenin hayattan bir beklentisi kalmamış. Her geçen gün durumun daha da kötüye gitmesi, insanlar üzerinde onarılamayacak travmalara yol açıyor. Ülkede şu anda bir milyondan fazla dul kadın olduğu söyleniyor" diyor.
Haber Kaynağım :
Gazeteci ŞAMİL KUCUR / İSTANBUL Makalesidir.
http://yenisafak.com.tr