Her türlü baskının yoğun olduğu Ağrı’da, küçük kızlara bir pencere açabilmek ve “evlenmek” yerine “okumalarını” sağlamak için AB’ye “Renkli Yaşamlara” adı altında, bir proje sundu, onay bekliyor.
Bu arada boş durmayan Zaim, Ağrı kökenli işadamlarına, hali vakti yerinde olanlara, sanatçılara, “açılımcı olduğunuz kadar, katılımcı olun” diyerek kızların okuması için burs vermeleri çağrısında bulunuyor.
Dağın gölgesinde kalmış bir kent Ağrı... Herkes “Ağrı Dağı”nı bilir de, Ağrı’nın hali “nicedir” diye soran pek olmaz. Figen Polat Zaim, doğma büyüme Ağrılı bir işkadını, yaşamını bir anlamda bu “ağır sorunlu” kente adamış genç bir kadın. Ağrı’ya ilk “kreş”i de açan, Eleşkirt ilçesine ilk “rehabilitasyon” merkezini de açan o.
Figen Polat Zaim, iş yaşamında “girişimci” olduğu kadar, sosyal yaşamda da dur durak bilmeyen bir kadın. Kentinin sorunlarına, aslında insanların sorunlarına duyarlı. Ağrılı bir yurttaş olarak geçen yılbaşı öncesinde Başbakan Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazdı, kentinin “yok”larını anlatan.
Mektup Erdoğan’a hiç ulaşmadı, Başbakanlık bürokrasisinin çarkları arasında, “protokoler” bir yanıtla geçiştirildi. Oysa mektup, Ağrı gerçeğinin net fotoğrafıydı: “Bir sinema salonumuz yok, en mutlu günümüzde ‘evet' diyebileceğimiz, nikâh salonumuz yok, insanlar belediyeye gidip nikâhlarını kıydırıyor. Sadece tek çocuk parkı var.
Şimdi iki salıncak, iki tahteravalli, iki kaydırak var, çocuklar sıraya giriyor, ikinci bir park yok. Müzemiz yok, tiyatromuz yok, hayvanat bahçemiz yok, pastanemiz yok... yok... yok...”
Uzayıp giden “yok”lar listesinin sıralandığı mektubu Başbakan göremedi, görse bir şey değişir miydi?
Figen Polat Zaim, azmi kolay kırılan, çabuk pes eden bir kadın değil. Onunla, yolu Ankara’ya düştüğünde, yine bir “proje” peşinde koşturduğu Meclis’e geldiğinde tanıştık. Ağrı’nın çok “kanatıcı” bir yarasına dokunmaya karar vermiş, “merhem” arayışına çıkmıştı: Ağrı’da yaygın olan “çocuk gelinler” sorununa. Gerisini kendisinden dinliyoruz:
“Meclis Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu tarafından, en son yapılan çalışmada, erken yaşta evlendirilen kız çocukları sıralamasında, ne yazık ki Ağrı ikinci sırada... Küçük kızlar, dedeleri yaşındaki adamlarla evlendiriliyorlar, Türkiye’nin dört bir yanına gönderiliyorlar.
Bu aslında bir alışveriş, paralı adamlara veriliyorlar... Öyle tanık olduğumuz olaylar var ki, ne yazık ki burada anlatamıyorum... Yıllardır, buna karşı ne yapabilirim, nereden destek alabilirim, diye düşünüyordum.
Sağ olsun, bir süre önce emekliye ayrılan valimiz Mehmet Çetin manevi destek verdiler, yol gösterdiler. Kızların eğitimini sağlayıp, erken yaşta evlenmekten kurtulmaları için ‘Renkli Yaşamlara’ adı altında bir proje hazırladık.
Koordinatörlüğünü ben üstlendim, bir sosyal sorumluluk projesi olarak AB’den destek almak için başvurduk. Sanıyorum, eylül-ekim gibi proje başlayacak.”
“Renkli Yaşamlara” projesini “Oyun çağındaki küçük kızlar, dedeleri yaşındaki adamlarla evlendirilmesin” diye özetleyen Zaim, bu durumdaki kız çocuklarının eğitim yaşamları yarıda kesilerek, istem dışı evlendirildiğini anlatıyor:
“Yaşları çok küçük, kendilerini nasıl savunacaklarını, ailelerine ya da kendilerini almak isteyenlere nasıl ‘hayır’ diyeceklerini, hangi mercilere başvuracaklarını bilmiyorlar.
Kayseri’den, Afyon’dan, işte Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen yaşlı, dul, özürlülere, çoğu zaman ikinci eş olarak veriliyorlar. Tabii ki anlaşamıyorlar, baba evine dönerlerse bu sefer de ‘keşke ölseydin de gelmeseydin’ diye karşılanıyorlar, dışlanıyorlar. Ya yeniden benzer kişilerle evlendiriliyorlar ya da intihar ediyorlar...”
Zaim’in projesinin temeli, çocuklardan çok aileleri eğitmek, yaptıklarının “hatalı, yanlış” olduğuna ikna etmek. Çünkü katı geleneksel yapı, “çocuk gelinler”i normal karşılıyor. Öncelikle o geleneği, “eğitim”le yıkmak gerekiyor.
Bunun için de AB’den sağlanacak destekle, sosyologlar, kişisel gelişim uzmanları tarafından başta aileler olmak üzere genç kızları da bilinçlendirmek ve farkındalık yaratmak için 6 ay boyunca kurslar ve eğitim semineri düzenlenmesi planlanıyor.
Proje, Ağrı merkez ve 7 ilçeyi (Doğubeyazıt, Diyadin, Taşlıçay, Eleşkirt, Habur, Tutak, Patnos) kapsıyor. Projeyle sadece merkezler değil, asıl eğitim seviyesinin en düşük olduğu yerler olan köylere de ulaşmak hedefleniyor.
Köylerde, ilçelerde eğitimciler için ev ya da bulunabilirse bir göz oda kiralanacak. Yani sadece merkezde değil, köylerde de uzmanlar eğitim verecek.
Bu konuda eski vali Mehmet Çetin’in yanı sıra Taşlıçay ilçesi kaymakamı Ercan Ateş ve ekibinden büyük destek görmüş Zaim. “Ayrıca Ağrılı hayırsever işadamı İbrahim Çeçen’den çok büyük destek gördük” diyor. İbrahim Çeçen, Ağrı’ya üniversiteyi kazandıran isim, projede onun da “tuz”u var:
“Ağrımıza hediye ettiği üniversite sayesinde, gelecekte kentimizin çehresinin çok değişeceğine inanıyorum. Bir büyüğümüz, bir abimiz olarak bizi de destekliyor. Kendisi de Ağrı’da tek kız çocuğunun eğitimsiz kalmasını istemiyor.
Bir gazetede çıkan haberden dolayı bana ulaştı, onun sayesinde yaklaşık 10 kızımız burs alarak eğitim yaşamlarını sürdürüyor. Bu benim için dünyanın en büyük mutluluğu oldu, bu mutluluğun tarifi yok...”
Tehditler aldım :
Peki, yaptıkları Ağrı’da nasıl karşılanıyor? Başbakan’a yazdığı mektup nedeniyle, gençlerden yaşlılara kadar çoğu insandan destek görmüş. “Kimsenin cesaret edemediğini sen anlattın” övgülerinden büyük mutluluk duyduğunu söylüyor.
Ama “çocuk gelinler” projesi nedeniyle, kimi ailelerden “tehditler” de almış. Örneğin bir çalışanının ablası, 70’lik dedeye verilmiş, engellemek için devreye girmiş. O zaman da hedef haline gelmiş. Onun için tanık olduğu olaylara çok girmek istemiyor, girmiyor da...
Sadece bir hastane ziyaretinde tanık olduğu olayı anlatmakla yetiniyor: “Hasta ziyaretine gittiğim 70 yaşlarında bir adam. Yanında 15-16 yaşlarında bir kız, torunu zannedersiniz. Yanımdakiler, ‘Biliyor musunuz o kız, o adamın karısı’ dediler.
Ben doğru mu diye kıza sordum. ‘Abla doğru, babam beni daha önce de yaşlı bir adama verdi, anlaşamadım geldim. Ama durdurmadılar, çok geçmeden de buna verdiler. Çocuğum oldu’ dedi. ”
Figen Polat Zaim, projeyi iki ayak üzerine oturtmuş, AB desteği ailelerin ve çocukların, “çocuk evliliklerine karşı bilinçlendirme” amacı taşırken, ikinci ayakta kız çocuklarının okutulması yatıyor.
İşte onun için de Ağrı kökenli işadamları, hayırsever ve sanatçılara; “Gelin, açılımcı olduğunuz kadar, katılımcı da olun, kızlarımıza siz de elinizi uzatın” diye çağrı yapıyor. Sadece kızların okuması için değil, Ağrı’nın kalkınması, “yok”larının “var” edilmesi için de yapıyor bu çağrıyı:
“Gelsin işadamlarımız, sanatçılarımız, aydınlarımız, park yapsınlar, sinema açsınlar, orman kursunlar, isimlerini versinler, isimleri oralarda yaşasın. Fabrika kursunlar, gençlerimiz iş sahibi olsunlar, en önemlisi kızlarımız okusunlar.”
Onlardan gelecek her yardım, küçük kızlara “burs” olarak gidecek. Kendisi de buna öncülük edecek. Bu kapsamda, AB projesinin koordinatörü olarak alacağı ücreti de yine kız çocuklarına burs sağlama olanaklı kullanacağını açıklıyor.
Anneden şanslıyım :
Ağrı gibi küçük “geleneksel” yapının güçlü olduğu bir kentte, genç bir kadını ne gibi zorluklar bekler? Kendisi de benzer sıkıntıları çekmiş midir çocukken, genç kızken?
Zaim, 6 kardeşin en küçüğü, önünde 3 abla, 2 ağabey var. Kendisinden öncekiler çok sıkıntı çekmiş, kendisini daha şanslı görüyor:
“Babamızdan hiç destek görmedik, ama annem konusunda şanslıydım, annem çok duyarlı bir kadındı, örnek gösterilecek bir anne... Çocuklarını, terzilik yaparak, bahçesinde sebze yetiştirerek, kimseye avuç açmadan yetiştirdi.
Bütün çocuklarını okuması için yüreklendirdi, destek verdi. Annem benim örnek aldığım insandır. O olmasaydı, biz bu kadar cesur olamazdık...”
Ama ne kadar destek görürse görsün, Ağrı’nın sosyal, ekonomik olanakları kısıtlı. “Bugünün sorunu değil Ağrı’nınki. Bizim çocukluğumuzda, sinema, tiyatro, sosyal aktivite yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu, onun için bizden sonrakiler bunu yaşamasın istiyoruz.
.
İl dışından gelen memurlar hafta sonları Van’a, Erzurum’a gidiyor, bundan sonra gitmesin, Ağrı’da da vakit geçirebilsin istiyorum” diyor.
Haber Kaynağım :
Gazeteci Ayşe Sayın Makalesidir.
http://www.cumhuriyet.com.tr
Bu arada boş durmayan Zaim, Ağrı kökenli işadamlarına, hali vakti yerinde olanlara, sanatçılara, “açılımcı olduğunuz kadar, katılımcı olun” diyerek kızların okuması için burs vermeleri çağrısında bulunuyor.
Dağın gölgesinde kalmış bir kent Ağrı... Herkes “Ağrı Dağı”nı bilir de, Ağrı’nın hali “nicedir” diye soran pek olmaz. Figen Polat Zaim, doğma büyüme Ağrılı bir işkadını, yaşamını bir anlamda bu “ağır sorunlu” kente adamış genç bir kadın. Ağrı’ya ilk “kreş”i de açan, Eleşkirt ilçesine ilk “rehabilitasyon” merkezini de açan o.
Figen Polat Zaim, iş yaşamında “girişimci” olduğu kadar, sosyal yaşamda da dur durak bilmeyen bir kadın. Kentinin sorunlarına, aslında insanların sorunlarına duyarlı. Ağrılı bir yurttaş olarak geçen yılbaşı öncesinde Başbakan Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazdı, kentinin “yok”larını anlatan.
Mektup Erdoğan’a hiç ulaşmadı, Başbakanlık bürokrasisinin çarkları arasında, “protokoler” bir yanıtla geçiştirildi. Oysa mektup, Ağrı gerçeğinin net fotoğrafıydı: “Bir sinema salonumuz yok, en mutlu günümüzde ‘evet' diyebileceğimiz, nikâh salonumuz yok, insanlar belediyeye gidip nikâhlarını kıydırıyor. Sadece tek çocuk parkı var.
Şimdi iki salıncak, iki tahteravalli, iki kaydırak var, çocuklar sıraya giriyor, ikinci bir park yok. Müzemiz yok, tiyatromuz yok, hayvanat bahçemiz yok, pastanemiz yok... yok... yok...”
Uzayıp giden “yok”lar listesinin sıralandığı mektubu Başbakan göremedi, görse bir şey değişir miydi?
Figen Polat Zaim, azmi kolay kırılan, çabuk pes eden bir kadın değil. Onunla, yolu Ankara’ya düştüğünde, yine bir “proje” peşinde koşturduğu Meclis’e geldiğinde tanıştık. Ağrı’nın çok “kanatıcı” bir yarasına dokunmaya karar vermiş, “merhem” arayışına çıkmıştı: Ağrı’da yaygın olan “çocuk gelinler” sorununa. Gerisini kendisinden dinliyoruz:
“Meclis Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu tarafından, en son yapılan çalışmada, erken yaşta evlendirilen kız çocukları sıralamasında, ne yazık ki Ağrı ikinci sırada... Küçük kızlar, dedeleri yaşındaki adamlarla evlendiriliyorlar, Türkiye’nin dört bir yanına gönderiliyorlar.
Bu aslında bir alışveriş, paralı adamlara veriliyorlar... Öyle tanık olduğumuz olaylar var ki, ne yazık ki burada anlatamıyorum... Yıllardır, buna karşı ne yapabilirim, nereden destek alabilirim, diye düşünüyordum.
Sağ olsun, bir süre önce emekliye ayrılan valimiz Mehmet Çetin manevi destek verdiler, yol gösterdiler. Kızların eğitimini sağlayıp, erken yaşta evlenmekten kurtulmaları için ‘Renkli Yaşamlara’ adı altında bir proje hazırladık.
Koordinatörlüğünü ben üstlendim, bir sosyal sorumluluk projesi olarak AB’den destek almak için başvurduk. Sanıyorum, eylül-ekim gibi proje başlayacak.”
“Renkli Yaşamlara” projesini “Oyun çağındaki küçük kızlar, dedeleri yaşındaki adamlarla evlendirilmesin” diye özetleyen Zaim, bu durumdaki kız çocuklarının eğitim yaşamları yarıda kesilerek, istem dışı evlendirildiğini anlatıyor:
“Yaşları çok küçük, kendilerini nasıl savunacaklarını, ailelerine ya da kendilerini almak isteyenlere nasıl ‘hayır’ diyeceklerini, hangi mercilere başvuracaklarını bilmiyorlar.
Kayseri’den, Afyon’dan, işte Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen yaşlı, dul, özürlülere, çoğu zaman ikinci eş olarak veriliyorlar. Tabii ki anlaşamıyorlar, baba evine dönerlerse bu sefer de ‘keşke ölseydin de gelmeseydin’ diye karşılanıyorlar, dışlanıyorlar. Ya yeniden benzer kişilerle evlendiriliyorlar ya da intihar ediyorlar...”
Zaim’in projesinin temeli, çocuklardan çok aileleri eğitmek, yaptıklarının “hatalı, yanlış” olduğuna ikna etmek. Çünkü katı geleneksel yapı, “çocuk gelinler”i normal karşılıyor. Öncelikle o geleneği, “eğitim”le yıkmak gerekiyor.
Bunun için de AB’den sağlanacak destekle, sosyologlar, kişisel gelişim uzmanları tarafından başta aileler olmak üzere genç kızları da bilinçlendirmek ve farkındalık yaratmak için 6 ay boyunca kurslar ve eğitim semineri düzenlenmesi planlanıyor.
Proje, Ağrı merkez ve 7 ilçeyi (Doğubeyazıt, Diyadin, Taşlıçay, Eleşkirt, Habur, Tutak, Patnos) kapsıyor. Projeyle sadece merkezler değil, asıl eğitim seviyesinin en düşük olduğu yerler olan köylere de ulaşmak hedefleniyor.
Köylerde, ilçelerde eğitimciler için ev ya da bulunabilirse bir göz oda kiralanacak. Yani sadece merkezde değil, köylerde de uzmanlar eğitim verecek.
Bu konuda eski vali Mehmet Çetin’in yanı sıra Taşlıçay ilçesi kaymakamı Ercan Ateş ve ekibinden büyük destek görmüş Zaim. “Ayrıca Ağrılı hayırsever işadamı İbrahim Çeçen’den çok büyük destek gördük” diyor. İbrahim Çeçen, Ağrı’ya üniversiteyi kazandıran isim, projede onun da “tuz”u var:
“Ağrımıza hediye ettiği üniversite sayesinde, gelecekte kentimizin çehresinin çok değişeceğine inanıyorum. Bir büyüğümüz, bir abimiz olarak bizi de destekliyor. Kendisi de Ağrı’da tek kız çocuğunun eğitimsiz kalmasını istemiyor.
Bir gazetede çıkan haberden dolayı bana ulaştı, onun sayesinde yaklaşık 10 kızımız burs alarak eğitim yaşamlarını sürdürüyor. Bu benim için dünyanın en büyük mutluluğu oldu, bu mutluluğun tarifi yok...”
Tehditler aldım :
Peki, yaptıkları Ağrı’da nasıl karşılanıyor? Başbakan’a yazdığı mektup nedeniyle, gençlerden yaşlılara kadar çoğu insandan destek görmüş. “Kimsenin cesaret edemediğini sen anlattın” övgülerinden büyük mutluluk duyduğunu söylüyor.
Ama “çocuk gelinler” projesi nedeniyle, kimi ailelerden “tehditler” de almış. Örneğin bir çalışanının ablası, 70’lik dedeye verilmiş, engellemek için devreye girmiş. O zaman da hedef haline gelmiş. Onun için tanık olduğu olaylara çok girmek istemiyor, girmiyor da...
Sadece bir hastane ziyaretinde tanık olduğu olayı anlatmakla yetiniyor: “Hasta ziyaretine gittiğim 70 yaşlarında bir adam. Yanında 15-16 yaşlarında bir kız, torunu zannedersiniz. Yanımdakiler, ‘Biliyor musunuz o kız, o adamın karısı’ dediler.
Ben doğru mu diye kıza sordum. ‘Abla doğru, babam beni daha önce de yaşlı bir adama verdi, anlaşamadım geldim. Ama durdurmadılar, çok geçmeden de buna verdiler. Çocuğum oldu’ dedi. ”
Figen Polat Zaim, projeyi iki ayak üzerine oturtmuş, AB desteği ailelerin ve çocukların, “çocuk evliliklerine karşı bilinçlendirme” amacı taşırken, ikinci ayakta kız çocuklarının okutulması yatıyor.
İşte onun için de Ağrı kökenli işadamları, hayırsever ve sanatçılara; “Gelin, açılımcı olduğunuz kadar, katılımcı da olun, kızlarımıza siz de elinizi uzatın” diye çağrı yapıyor. Sadece kızların okuması için değil, Ağrı’nın kalkınması, “yok”larının “var” edilmesi için de yapıyor bu çağrıyı:
“Gelsin işadamlarımız, sanatçılarımız, aydınlarımız, park yapsınlar, sinema açsınlar, orman kursunlar, isimlerini versinler, isimleri oralarda yaşasın. Fabrika kursunlar, gençlerimiz iş sahibi olsunlar, en önemlisi kızlarımız okusunlar.”
Onlardan gelecek her yardım, küçük kızlara “burs” olarak gidecek. Kendisi de buna öncülük edecek. Bu kapsamda, AB projesinin koordinatörü olarak alacağı ücreti de yine kız çocuklarına burs sağlama olanaklı kullanacağını açıklıyor.
Anneden şanslıyım :
Ağrı gibi küçük “geleneksel” yapının güçlü olduğu bir kentte, genç bir kadını ne gibi zorluklar bekler? Kendisi de benzer sıkıntıları çekmiş midir çocukken, genç kızken?
Zaim, 6 kardeşin en küçüğü, önünde 3 abla, 2 ağabey var. Kendisinden öncekiler çok sıkıntı çekmiş, kendisini daha şanslı görüyor:
“Babamızdan hiç destek görmedik, ama annem konusunda şanslıydım, annem çok duyarlı bir kadındı, örnek gösterilecek bir anne... Çocuklarını, terzilik yaparak, bahçesinde sebze yetiştirerek, kimseye avuç açmadan yetiştirdi.
Bütün çocuklarını okuması için yüreklendirdi, destek verdi. Annem benim örnek aldığım insandır. O olmasaydı, biz bu kadar cesur olamazdık...”
Ama ne kadar destek görürse görsün, Ağrı’nın sosyal, ekonomik olanakları kısıtlı. “Bugünün sorunu değil Ağrı’nınki. Bizim çocukluğumuzda, sinema, tiyatro, sosyal aktivite yapabileceğimiz hiçbir şey yoktu, onun için bizden sonrakiler bunu yaşamasın istiyoruz.
.
İl dışından gelen memurlar hafta sonları Van’a, Erzurum’a gidiyor, bundan sonra gitmesin, Ağrı’da da vakit geçirebilsin istiyorum” diyor.
Haber Kaynağım :
Gazeteci Ayşe Sayın Makalesidir.
http://www.cumhuriyet.com.tr