Soraya'yı Taşlamak: ‘Kimliksiz’ Kadının Portresi

Spesifik bir hikayeyi ele alan film oldukça muhafazakar bir toplumda, İran'da, toplum için dik başlı sayılabilecek bir kadının hikayesini perdeye taşırken olabildiğince cesur davranıyor. Sinir bozucu sahneler içeren, bu sert filmi izlerken bir an bile gözümüzü ayıramıyoruz perdeden.

Kocasının 14 yaşındaki bir kızla evlenmek istemesi ve giderken de sahip olduğu her şeyi alarak kendisini ve kızlarını çaresiz bırakmasına göz yummayan dik başlı, onurlu bir kadının hikayesi “Soraya'yı Taşlamak”.

Asap Bozan Sistem

Film, muhafazakar toplumlarda yalnızca kadının bütünüyle nasıl yok sayıldığını değil gerektiğinde bütün toplumsal yaşamı şekillendiren dinin de nasıl çıkarcı biçimde kullanılacağının da resmini çiziyor. Zaten Soraya'yı yok ediş buradan başlıyor. Din olgusundan. Kocanın yaptığı her şey caiz iken Soraya'nın haklı mücadelesi de günah sayılarak yok ediliyor kimliği/benliği.

Soraya bütün bunları hak edecek ne yapmış olabilir?

Soraya, ikisi erkek ikisi de kız olmak üzere 4 çocuk annesi bir genç kadın. Kocası tarafından devamlı şiddet gören ve 14 yaşındaki bir kız çocuğuyla evlenebilmek için iftiralarla boşanmaya zorlanan bir kadın. Adı herkes tarafından bilinip kabul edilen ama kimliği yani kadınlığı kabul görmeyen bir kadın... Kocasına göre Dünya sadece erkeklere ait. Kadınlarınsa hiçbir hakkı yok; olamaz da...


Bu nedenle Soraya'nın boşanmamak için kendisine diretmesine öfkelenen ve ona olmadık eziyetler edip hakkında iftiralar atan biri. Öyle ki oğullarını annelerine karşı kışkırtıp ondan nefret etmelerini sağlamak da hiçbir sakınca görmüyor. Soraya ise bütün olan bitenler içinde sadece biraz para biriktirip kızlarının geleceğini kurtarma derdinde.

Başına gelen şeylerden sorumlu tutulmaya çalışıldığı şeylerin hepsi bu aslında. Sadece bir anne olarak kızlarını korumak istemesi ve bir kadın olarak kimseye muhtaç olmadan yaşamak istemesi. Bunu yapabilmek için de köydeki dul bir adamın evine yemeğe ve temizliğe gitmeye başlıyor.

Bunu ilk başlarda kendisinden para istemesin diye ayarlayan kocası, ilerleyen günlerde karısının iffetsiz olduğu yalanını desteklemek için kullanıyor. Kabul edilemez bir iki yüzlülük ve köyün önde gelen erkekleri arasında iğrenç bir dayanışma. "Bu iğrenç dayanışma ortamında Soraya'ya yardım edecek kimse yok mu?" diye sormadan edemiyor insan.

Kadın Kadının Kurdu mu, Dostu mu?
Bu sorunun yanıtı film boyunca aslında belirgin biçimde gösteriliyor bizlere: Kadının esas dostu yine bir kadındır. Ancak bazı anlarda da tereddüde düşmemizi neden olan sahneler çıkıyor karşımıza. Köyün kıskanç dedikodu meraklısı kadın Soraya'nın taşlanmasından haz alırken Diğer kadınlar ise ölüm anına kadar onun yanında olmaya çalışıyor. Özellikle teyzesi...

Yaşanan bütün bu sıkıntılar içinde ise ona destek olan tek kişi teyzesi. Tamamıyla erkek egemen bir toplumda kadının kadından başka dostu olamayacağının altı daha belirgin biçimde çiziliyor film boyunca. Öyle bir dostluk ve fedakarlık ki recm (taşlanarak öldürme) sırasında kendisinin taşlanarak öldürülmesini isteyecek kadar...

Film boyunca yaşanan gelişmeler, söylenen bütün sözler yavaş yavaş seyircinin asabını bozarak gerilemesine ve kafasında devamlı soru ve düşüncelerle kalmasına neden oluyor.

Ve Sarsıcı Final…
Elbette bu kadar tutucu bir toplumda Soraya'nın kurtuluşunu beklemek kaba tabiriyle "saflık"tan başka bir şey olmaz. Soraya, filmin adından da anlaşılacağı üzere taşlanıyor. Sahneyi izlerken seyircinin etkilenmemesi mümkün değil. Her şey bittiğinde biz de salondan bitik bir vaziyette ayrılıyoruz.

Yavaş yavaş bir komploya kurban gidip recm cezasına (taşlanarak öldürülme) çarptırılan Soraya'nın hikayesi içimizde derin bir keder ve öfke, aklımızda ise bir yığın soru bırakıyor ki film, sorular soran bir film değil. Sorular filmi izlerken ister istemez aklımıza geliyor.

Benim aklıma gelen sorular filme dair olmaktan ziyade daha evrensel sorular. Anlatılan hikaye her ne kadar başka bir ülkede geçse de ele aldığı ana mesele, kadın ve toplumdaki yeri. Bu evrensel bir mesele değil mi? Evet belki görece modern toplumlarda recm uygulaması yok ama kadının tam manasıyla tanınmamışlığı her toplumda hala mevcut değil mi?

"Soraya'yı Taşlamak"sa bunu olabildiğince uç bir örnekle ama çarpıcı biçimde anlatıyor bizlere.

Haber Kaynağım :
http://www.gencsinema.com