Alttakiler altta öldürülür... Ve bu kader değildir!

BAŞBAKAN yine “kader” dedi: “Maden işçisinin kaderinde bu var.” 4 gün daha umut derken, maden işçileri, “Bizi boşuna beklemeyin” dediler; “kader”e cesetlerini teslim ettiler.

DÜN GİBİ :

Sene 1921. Henüz “Birinci Meclis”. Henüz “cumhuriyet” ilan etmeden “demokrasi” icrasında bir heyet. O heyetin hükümeti. Savaş zamanı. Tek enerji kömür. Kömür bugün “30’lar”ın, cumhuriyet tarihi boyunca binlerin öldüğü, diri gömüldüğü yerde.

“Savaştaki Meclis”, o toz duman ve barut ve de ölüm arasında, kömürü kurtarmak şartsa, “işçi sınıfı”nı da kollamak lüzum eder diye düşünüyor. Bursalı Mahmut Celal Bey (Bayar) yeni İktisat Bakanı. Kürsüden, “kömür madeni işçisinin durumunun düzeltilmesi” için sesleniyor.

28 Nisan 1921, 114 sayılı kanun: “Zonguldak ve Ereğli Havzası Fahmiyesinde Mevcut Kömür Tozlarının Amale Menafii Umumiyesine Füruhtuna Dair”; yani, kömür tozu satışından gelir, işçinin halinin iyileşmesi için! 10 Eylül 1921, 151 sayılı kanun: “Ereğli Havzai Fahmiyesi Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik”. Maden işçisinin şartlarını düzeltmek için.

Yardımlaşma sandığı, Amele Birliği kurulması, iş kazasında destek, işverenden kesinti, 8 saatlik işgünü ve fazla mesaide iki katı ücret, işyeri hekimi, kazada tazminat, işveren sorumlu ise daha ağır tazminat için.

Henüz cumhuriyet kurulmadan ama, Birinci Meclis hem savaşıp hem demokrasi idrak etmeye çalışırken, “kader” demeyip “amele sınıfı”nın hakkını teslim etmekle yükümlü gören... elbet yanı başındaki “1917 işçi devrimi”nden de (o günler için) etkilenmiş zihniyet.

ÖNCEKİ GÜN GİBİ :
Sonrasını hızlı geçelim, on yılda on savaştan, çok partiden, darbelerden geçip “Kader”e gelelim. Madencinin (artık dul) eşi neden “Köle gibi çalıştırıyorlar” diye haykırıyordu? Çünkü köle gibi ölmüşlerdi! Çünkü, köleler sadece ölmez, biraz da öldürülürler!

Üçotuz paraya razı olunan aşırı iş yükü, ölüm kuyusu kazan “güvenlik”, taşeronlaştırma ile perçinlenen kölelik, itiraz hakkının bastırılması, kaderciliğin pompalanması, işsizlik ve açlık korkusu, Anayasa’nın çok sayıda “insani” hükmünün devlet, sermaye ve güçlüler tarafından ihlali... öldürür işte!

Atıp tutuyorlar ya, “Deprem öldürmez, ihmal öldürür” diye.... Alın bu lafı, madenlerde, tersanelerde de çarpın yüzlerine!

HİÇ ÖLMEMİŞ GİBİ
Başbakanı “kader” diyorsa...
Sorumlu iş sağlığı ve güvenliği genelmüdürü Kasımbey haydi haydi der! Dipsiz Kuyu’da çok kulağı çınladı; eski Kömür İşletmeleri mühendisi Kasımbey, bir ara tersanelerde “seri cinayet” gibi peş peşe ölen işçiler için, “Bunlar köylü. Toprağa basmaya alışmış. Yükseğe çıkınca düşüp ölüyorlar” diyebilmişti.

Ve kaderciliğiyle, bakan bile değiştiği halde, Karadon’da 30’ların ölümünü görecek kadar da (hâlâ) görevde kalmıştı! Şimdi ne demeli acaba müdür beyin yeşil kürkü; kaderciişsağlığıgüvenliği müdürü:

Bunlar köylü diye başlayıp toprağa basmaya alıştıkları için toprağa gömülüyorlar diyebilir mi!

KUTLANACAK ŞEY VARMIŞ GİBİ
Bilen sebebini bilir: Bu işin, o müdürlüğün adı eskiden “İşçi sağlığı ve güvenliği” idi.
İşçiye kaderi helal, kaderi değiştirmeyi haram gören demokrat, liberal, muhafazakâr, cumhuriyetçi idareler, biraz da “global trendler” icabı, “İş sağlığı ve güvenliği” dediler; “işçi”yi tabelada ve lafta bile çok gördüler...

Sanki tabuta konan “iş”, ölüp duran “işyeri”, en çok ağıt yakanlar “işverenin akrabaları” imiş gibi! Kaderciler bir de daha yeni “24. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası” kutlamamışlar mı! Ne için acaba!

Haber Kaynağım :
http://www.haberturk.com/
Gazteci Yazar Umur Talu haber yazısıdır.
email : utalu@htgazete.com.tr