Hangi devirde yaşıyoruz? 21. yüzyılda. Birçok şey değişti mi? Evet.
Değişmeyen ne kaldı?
Dul kadınlara karşı ön yargılar.
Eskiden dul kadın kötü kadın mıydı?
Eh işte!
Kötü olmasa da bir kadının dul olması hoş bir şey değildi.
Evli birçok kadın için dul kadın, veba gibiydi.
Birçok evli erkek için ise dul kadın cinsellik demekti.
Hani dul kalan bir kadın cinselliği yaşamıştı ya bir kere...
Artık `iflah olmaz` anlayışı yerleşmişti kör kafamızın içine.
Bu kör anlayış, dul kadınları hayata karşı körleştirdi.
Toplum içine çıkamaz; artık kendi hayatlarını yaşayamaz olmuşlardı.
Bunun nedeni neydi?
Erkeğin bakış açısı.
O devirde 4 ayaklı hayvanlarla bile yatan, 2 ayaklı hayvanlar sürüsü gibiydik.
Onun için kadın değerliydi.
Çevresindeki erkekler ise birer leş yiyici akbabaydı.
Gel zaman git zaman erkek, kadınla tanıştı.
Kimi el ele tutuştu, kimi dudaktan öpüştü, kimi ise cinselliği yaşadı
Akbaba, nesli tükenen kelaynağa dönüştü.
Dul kadın, sadece yatılacak kadın olmaktan çıktı.
Çünkü hatırı sayılır birçok kadın, evlenmeden de olsa erkeklerle ilişkiye girdi.
Dul kadın, `Tamam` dedi.
`Şimdi derin bir nefes alabilirim.`
Ve, derin bir `oh!` çekti. Ama...
Değişen hiçbir şeyin olmadığı gerçeği ile karşılaştı. Herkes her türlü haltı yiyordu, yine fatura onlara çıkıyordu.
Adın çıkacağına; canın çıksın misali.
Can çıkmamıştı; ama ad çıkmıştı bir kere.
Dul kadının sonradan öğrendiği bu gerçeği, birileri daha biliyordu.
Erkekler.
Erkek, eskiden dul bir kadından ne istiyorduysa, yine onu istiyordu. Seks!
Ama bir farkla. Erkek; bu isteğinde direten taraf değildi.
Onun için olsa da olurdu, olmasa da olurdu.
Çünkü sokak zaten panayır yeri gibiydi.
Dul olmayan birçok kadın salına salına geziniyordu sokakta.
En azından ben öyle biliyorum.
Öyleyse dul kadınlar neden yine toplumdan dışlanıyorlardı?
Bu kadar cinsel hayatını yaşayan bekar kadın varken; onlar neden cinselliklerini özgürce yaşayamıyordu?
Ve her şeyden önemlisi, 21. yüzyılda eski çağların salgın hastalığı olan veba neden tekrar hortlamıştı?
Neden evli kadınlar, dul kadın arkadaşlarından köşe bucak kaçıyorlardı?
Aslında nedeni çok basit.
Erkek değişmişti; ama kadınlar yine bildiğimiz kadınlardı.
Evli kadın, dul kadından yine korkmuştu.
Yuvasını yıkacak kadın olarak görmüştü.
Kocasını ayartabilirdi.
O saatten sonra, dul kadın var olan gerçeği öğrendi.
Esas onları ucuz kadın sınıfına sokanların kendi hemcinsleri olduğunu gördü.
Meğerse alçaklaşan sadece erkekler değilmiş.
Kadınlarmış da!
Erkeğin ne istediği zaten başından beri belli değil miydi?
Seks.
Ya dul kadınların evli arkadaşları onlardan ne istemişti? Onu da yarın yazalım.
***
Not: Bu yazıda `Şen dul` diye tabir ettiğimiz kadınları ele almadım. Hülya Avşar, Nükhet Duru, Seyda Sayan, Gönül Yazar. Sıradan dediğimiz dul
kadınların yaşadıkları zorluklar yazılmıştır.
2006-11-06 Takvim Gazetesi http://www.takvim.com.tr/akyuz.html
Değişmeyen ne kaldı?
Dul kadınlara karşı ön yargılar.
Eskiden dul kadın kötü kadın mıydı?
Eh işte!
Kötü olmasa da bir kadının dul olması hoş bir şey değildi.
Evli birçok kadın için dul kadın, veba gibiydi.
Birçok evli erkek için ise dul kadın cinsellik demekti.
Hani dul kalan bir kadın cinselliği yaşamıştı ya bir kere...
Artık `iflah olmaz` anlayışı yerleşmişti kör kafamızın içine.
Bu kör anlayış, dul kadınları hayata karşı körleştirdi.
Toplum içine çıkamaz; artık kendi hayatlarını yaşayamaz olmuşlardı.
Bunun nedeni neydi?
Erkeğin bakış açısı.
O devirde 4 ayaklı hayvanlarla bile yatan, 2 ayaklı hayvanlar sürüsü gibiydik.
Onun için kadın değerliydi.
Çevresindeki erkekler ise birer leş yiyici akbabaydı.
Gel zaman git zaman erkek, kadınla tanıştı.
Kimi el ele tutuştu, kimi dudaktan öpüştü, kimi ise cinselliği yaşadı
Akbaba, nesli tükenen kelaynağa dönüştü.
Dul kadın, sadece yatılacak kadın olmaktan çıktı.
Çünkü hatırı sayılır birçok kadın, evlenmeden de olsa erkeklerle ilişkiye girdi.
Dul kadın, `Tamam` dedi.
`Şimdi derin bir nefes alabilirim.`
Ve, derin bir `oh!` çekti. Ama...
Değişen hiçbir şeyin olmadığı gerçeği ile karşılaştı. Herkes her türlü haltı yiyordu, yine fatura onlara çıkıyordu.
Adın çıkacağına; canın çıksın misali.
Can çıkmamıştı; ama ad çıkmıştı bir kere.
Dul kadının sonradan öğrendiği bu gerçeği, birileri daha biliyordu.
Erkekler.
Erkek, eskiden dul bir kadından ne istiyorduysa, yine onu istiyordu. Seks!
Ama bir farkla. Erkek; bu isteğinde direten taraf değildi.
Onun için olsa da olurdu, olmasa da olurdu.
Çünkü sokak zaten panayır yeri gibiydi.
Dul olmayan birçok kadın salına salına geziniyordu sokakta.
En azından ben öyle biliyorum.
Öyleyse dul kadınlar neden yine toplumdan dışlanıyorlardı?
Bu kadar cinsel hayatını yaşayan bekar kadın varken; onlar neden cinselliklerini özgürce yaşayamıyordu?
Ve her şeyden önemlisi, 21. yüzyılda eski çağların salgın hastalığı olan veba neden tekrar hortlamıştı?
Neden evli kadınlar, dul kadın arkadaşlarından köşe bucak kaçıyorlardı?
Aslında nedeni çok basit.
Erkek değişmişti; ama kadınlar yine bildiğimiz kadınlardı.
Evli kadın, dul kadından yine korkmuştu.
Yuvasını yıkacak kadın olarak görmüştü.
Kocasını ayartabilirdi.
O saatten sonra, dul kadın var olan gerçeği öğrendi.
Esas onları ucuz kadın sınıfına sokanların kendi hemcinsleri olduğunu gördü.
Meğerse alçaklaşan sadece erkekler değilmiş.
Kadınlarmış da!
Erkeğin ne istediği zaten başından beri belli değil miydi?
Seks.
Ya dul kadınların evli arkadaşları onlardan ne istemişti? Onu da yarın yazalım.
***
Not: Bu yazıda `Şen dul` diye tabir ettiğimiz kadınları ele almadım. Hülya Avşar, Nükhet Duru, Seyda Sayan, Gönül Yazar. Sıradan dediğimiz dul
kadınların yaşadıkları zorluklar yazılmıştır.
2006-11-06 Takvim Gazetesi http://www.takvim.com.tr/akyuz.html